Suriye iç savaşı 12’nci yılını doldururken, Orta Doğu genelinde yaşanan büyük değişim, halen kısmi olarak İran, Rus ve Türk kontrolü altında olan Suriye’nin Arap dünyasındaki dışlanmışlığını sona erdirebilir.
Bu yöndeki başlıca itici faktörler, Suudi Arabistan’ın liderlik iddiası, Rusya'nın asıl ilgi odağının Ukrayna'ya yönelmesi ve Türkiye'de artan iç belirsizlik. Bunlara, Çin'in Tahran’la Riyad arasında arabuluculuk yaparken İran’ın saldırılarına karşı Suudi Arabistan’ı kollayan zorlayıcı bir yaklaşım sergilemesi ve İran üzerinde yeni bir basınç oluşturması da eklenebilir.
Son olarak, İsrail’de Benjamin Netanyahu'nun kurduğu aşırı sağcı hükümetin Arap karşıtı gündemi, Arapların 2020 Abraham Anlaşmaları’na inancını sarstı ve Esad Suriye’sini dışlayan ABD’nin bölgesel güvenlik mimarisini zayıflattı.
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman yönetimindeki Suudi Arabistan’ın siyasi iddiası, yakın gelecek için ana itici faktörü oluşturuyor. Körfez’deki hidrokarbon kaynaklı muazzam zenginleşme sayesinde Riyad Washington’dan uzaklaşabildi ve Mart 2023’te İran’a karşı güvenlik güvenceleri için Çin’e yönelerek bu eğilimini güçlendirdi. Zira bu tür güvenceleri Riyad’a artık ne ABD ne de İsrail sağlayabilir. Böylece Suudi Veliaht Prensi, ülkesi ve ABD arasındaki üç çeyrek asırlık “petrol karşılığı güvenlik” mutabakatından ayrılan önemli bir adım atmış oldu. Sovyet tehdidinin ortadan kalktığı günümüzde bu mutabakat halen kısmen yürürlükte – şu anda ortak ABD-Suudi tatbikatı yapılıyor – ancak artık Çin etkisinin de hesaba katılması lazım.