ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun İran’la yeni bir anlaşma için öne sürdüğü 12 koşuldan sekizi İran’ın bölgesel nüfuzu ve Suriye, Irak, Lübnan, Yemen ve Filistin’de devlet dışı aktörlere verdiği destek ile ilgiliydi. Washington için İran’ın bölgesel politikaları hem ABD’nin hem müttefiklerinin menfaatleri açısından tahammül edilemez bir tehdide dönüşüyor. Bölge açısından Tahran yeni bir Washington’a dönüşüyor: Batı Asya’da çok sayıda bölgeye müdahil olan bölgesel bir süper güç. İran açısından bakıldığında ise istikrar ve egemenliğine yönelik tehditler karşısında bölge onun için bir set işlevi görüyor. Dolayısıyla ABD ve İran’ın talepleri arasındaki makas giderek açılıyor ve bu da uzlaşı ihtimalini azaltıyor, dolaylı veya direkt çatışma potansiyelini artırıyor.
İran’a göre ABD, bölgede başaramadıklarını elde etmek için nükleer anlaşmayı fidye olarak kullanıyor. Suriye’de bulunan İranlı bir askeri kaynak Al-Monitor’a şöyle diyor: “Buradaki ana mesele Suriye. Milyarlarca dolar harcayıp (Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı devirmekte) başarısız olunca nükleer anlaşmayı baltalayarak İran’dan intikam almaya çalışıyorlar.”