İslam Devleti bertaraf edilirken Suriye’de başlıca bölgesel ve küresel güçler arasında yeni bir çatışma tehlikesi ortaya çıkıyor. Sadece hayal gücü ve liderlik noksanlığıyla açıklanabilecek bu gidişat Suriye’ye ilişkin nihai hedeflerin ivedilikle yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor. Washington ve Moskova’nın önünde iki seçenek var: Ya yeni ve süresi belirsiz bir şiddet sarmalına girecekler ya da BM Güvenlik Konseyi’nin öncülüğünde bölgesel barış sürecini hayata geçirerek Suriye ve Lübnan’da uzun zamandır geciken çatışma sonrası istikrar ve yeniden inşa çalışmalarına başlayacaklar ve bu süreci İsrail-Filistin meselesiyle paralel bir şekilde yürütecekler.
Suriye’deki gidişat bir zihniyet değişimini gerektiriyor. İD’le mücadelenin nihai safhaları yeni bir krize değil fırsata dönüştürülmeliydi. Oysa mevcut tablo bir krize işaret ediyor. “Vekâlet savaşı” yaklaşımı daha da meşum bir boyuta varmış durumda. ABD, Rusya, Türkiye, İran ve İsrail hâlihazırda bu krizde faal rol oynuyorlar. ABD ve Rusya devreye girmezse sürece Suriyeli aktörler ve bölgesel müttefikleri yön vermeye başlayabilir.