İran’ın Yemen’deki Husi isyancılara verdiği destek giderek artıyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki savaş, Yemen’de İran etkisini ortadan kaldırmak yerine Tahran’a hiç olmadığı kadar etkili olma fırsatı veriyor. Husiler İran’dan katı bir şekilde bağımsız olmaya devam ediyor ancak savaştaki çıkmaz sürdükçe Tahran’ın desteğine daha fazla ihtiyaç duyacaklar.
İran’ın Husi hareketiyle bağlantısı, Arap Baharı öncesine, Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih hükümeti ile Husiler arasında 10 yılı aşkın bir süre önce başlayan çatışmalara dayanıyor. Suudi Arabistan’dan destek alan Salih, Husileri bastırmak için bir dizi askeri operasyona girişirken İran da Husi güçlerine eğitim vermeye, uzmanlık aktarmaya başladı. Bu eğitimler Lübnan’da Hizbullah denetimindeki kamplarda ve İran’da Devrim Muhafızları tarafından verildi. Rol model olarak açıkça Hizbullah’ı benimseyen Husiler Salih ve Suudilere karşı başarılı oldu. Ancak Hizbullah örneğinden farklı olarak İran Husilerin karar verme süreçlerine doğrudan katılma olanağı elde edemedi.
İddiaya göre İran eylül 2015’te Yemen’in iç savaşa gideceği kaygısıyla Husileri Sana’ya girmekten vazgeçirmeye çalıştı. Ancak Husiler, o güne kadar saf değiştirmiş olan eski Cumhurbaşkanı Salih’ten destek alarak başkenti ele geçirdiler. Bu da Yemen’deki krizi tetikledi ve Suudilerin müdahalesine yol açtı. Başka bir deyişle Husiler İran’ın kuklası olmak bir yana İran’ın telkinlerini dinlemediler.
İran’ın Yemen’de kalıcı bir askeri üs kuracağı iddiası da isyancılar tarafından hemen yalanlandı. İran donanma komutanı Yemen’de bir üs sahibi olacaklarını öne sürdüğünde Husiler bunu reddetti. Sana’daki gözlemciler İran varlığının göze çarpmadığını, sessizce perde arkasından işlediğini bildiriyorlar.
Ancak bu varlık giderek artıyor. Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün muktedir komutanı General Kasım Süleymani geçtiğimiz bahar aylarında Husilere sağlanan yardımların artırılmasını emretti. Bu talimat, sahaya daha fazla danışman ve uzman gönderilmesini ve teknoloji paylaşımının artırılmasını kapsıyordu. Yemen’e gönderilen kalemler arasında deniz mayınları, tanksavar füzeler ve insansız hava araçları olduğu bildiriliyor.
Yardımların en önemlisi balistik füze teknolojisi ve bu alanda sağlanan uzmanlık desteği. Yemen Salih döneminde Scud füzeleri almış ve bunları 1995’teki iç savaşta kullanmıştı. Büyük bir füze altyapısı geliştiren İran ise ürettiği füzelerden Hizbullah’a da veriyordu. Husilerin temmuzda attığı bir füze epey gündem yarattı. Husiler Suudi hava kuvvetlerine ait bir üssü hedef aldıklarını söylerken Suudi Arabistan hedefin Mekke olduğunu iddia etti. Füze, Suudi hava savunma sistemleri tarafından durduruldu ancak Husiler zaman içinde İran’ın desteğiyle Riyad’ı vurma kapasitesine ulaşabilir.
Öte yandan Devrim Muhafızları Yemen’de bazı kayıplar yaşadı. Bir araştırmaya göre en az 23 İran askeri öldürüldü ya da tutsak düştü. Ayrıca 21 Hizbullah savaşçısı kaybedildi. İran şimdi de tıpkı Suriye’de yaptığı gibi Yemen’e Afganistan’dan Şii savaşçılar gönderiyor.
Silah ve adam göndermek açısından Yemen İran için Suriye ve Lübnan’dan çok daha zorlu bir ülke. Limanlar abluka altında, havaalanları kapalı. Öte yandan Yemen, toplam uzunluğu 2 bin 700 kilometreyi bulan kıyı şeritlerine ve Umman’la “geçirgen” bir sınıra sahip. Dolayısıyla Suudi ablukası delinmez değil. Kaldı ki İranlılar silah kaçırma konusunda uzman.
Tahran açısından Husilere sağlanan yardımlar Suudi Arabistan’ı bir bataklığa saplamanın oldukça ucuz bir yolu. Suudiler iki yılı aşkındır bu bataklığın içinde. Savaş onlara çok daha pahalıya mâl oluyor. Harvard Üniversitesi’nin son araştırmasında savaşın Suudi Arabistan’a günlük maliyeti 200 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.
ABD Tahran’a yönelik yaptırımları artırdıkça İran’ın Yemen’deki rolü muhtemelen daha agresif bir hâl alacak. İran’a göre ABD ve Suudi Arabistan kendisine karşı hiç olmadığı kadar yakın, hasmane ve tehditkâr bir ittifak içinde. ABD Başkanı Donald Trump'ın mayıstaki Riyad ziyareti bu düşünceyi iyice pekiştirmiş durumda.
Bu bağlamda Yemen, Suudileri uzun süreli yıpratmak için oldukça elverişli bir savaş alanı. Amerikalılar da bu bataklığın içine ne kadar çekilirse o kadar iyi olur. Özetle İran’ı zayıflatmak için tasarlanan bu savaş aslında İran’a başlıca bölgesel rakibi karşısında yardımcı oluyor.
ABD’nin menfaatleri zaman kaybetmeden savaşı bitirecek bir yol bulunmasını gerektiriyor. ABD müttefikleri kaynaklarını heba ederken Yemen halkı da kitlesel açlık ve salgın hastalıklarla korkunç bir bedel ödüyor. Acilen yapılması gerekenler ucu açık bir ateşkesin ilanı ve Suudi ablukasının kaldırılmasıdır. İran’ın ateşkesten faydalanıp Husilere yeni bir silah ikmali yapmasını önlemek için Birleşmiş Milletler hava ve deniz limanlarına gözlemciler koyarak trafiği denetim altına almalı. ABD ise istihbarat sağlayarak gözlemcilere destek olabilir.