Ana içeriğe atla

Katar’ın yeni dış politikasında İran’ın rolü

Katar’ı İran’dan uzaklaştırmak amacıyla başlayan Suudi önderliğindeki boykot tam tersi bir sonuç doğurarak Katar’ı İran’a doğru itiyor. İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir.
Qatar's foreign minister Sheikh Mohammed bin Abdulrahman al-Thani (R) and U.S. Secretary of State Rex Tillerson attend a joint news conference in Doha, Qatar, July 11, 2017. REUTERS/Naseem Zeitoon - RTX3B08M

Katar yaklaşık 21 ay önce İran’daki büyükelçisini geri çekmişti. Söz konusu karar, Şeyh Nimr El Nimr’in idamının ardından yüzlerce İranlının Tahran ve Meşhed’teki Suudi diplomatik temsilciklerine saldırması üzerine Riyad’la dayanışmanın ifadesi olarak alınmıştı. Katar 23 Ağustos’ta büyükelçinin “diplomatik görevlerini sürdürmek” üzere Tahran’a döneceğini açıkladı. Kuşku yok ki bu adım, Suudi Arabistan’la Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) öncülüğünde Katar’ı Sünni Arap devletlerine doğru itmek için uygulanan baskının başarısız olduğunu gösteriyordu.

Kriz tam tersine bir sonuç doğuruyor ve Katar’ı İran’a doğru itiyor. Körfez İşbirliği Konseyi’nde (KİK) 12 haftadır süren bu kavga çözüme kavuşmazsa eğer Katar’ın büyük ayrışmaların yaşandığı bu bölgede kendi jeopolitik çıkarları doğrultusunda İran’la ilişkilerini derinleştirmek isteyeceği şüphesiz. Suudi Arabistan-BAE-Mısır-Bahreyn dörtlüsüsün Katar’a yönelik ablukayı sürdürmesi halinde Doha’nın sırf mecbur kaldığı için de Tahran’la yakınlaşması beklenir.

Katar 12 haftadadır Suudi-BAE bloğuna boyun eğmeden egemen bir devlet olarak ayakta kalmayı başardıysa buna İran’ın kritik bir katkısı oldu. Suudi-Katar sınırının kapatılmasının ardından dörtlüdeki ülkeler dışında Katar’la deniz sınırına sahip tek devlet olan İran emirliğin ithal gıda ihtiyacının karşılanmasında merkezi bir rol oynadı. Suudi-BAE bloğunun Katar’la ilişkilerini kesmesinden kısa bir süre sonra İran hava sahasını sonuna kadar Katar uçaklarına açtı ve daha önce dörtlüdeki ülkeler üzerinden yapılan günlük yaklaşık 100 uçuş İran hava sahasından yapılmaya başlandı.

5 Haziran’dan bu yana ithalat-ihracat güzergâhlarını yeniden düzenleyen ve bunun için ekonomik bir bedel ödeyen Katar’ın mesele KİK’te çözüme bağlansa bile bu güzergâhları eski haline çevirmesi pek olası görünmüyor. Katar’ın gıda ithalatı için tekrar Suudi Arabistan’a yönelmesi Riyad’ın eline ilerisi için koz verir. Kaldı ki KİK’in soruna çözüm bulması da pek olası değil.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminde Tahran yönetimi KİK’in daha küçük üyelerine yönelik girişimler yürüttü. Onları İran’ın barışçıl bir komşu olduğu, tüm Körfez ülkelerinin güvenlik ve esenliğini istediği konusunda ikna etmeye çalıştı. Katar kriziyle birlikte İran, Araplara Orta Doğu ülkelerinin egemenliğini tehdit edenin kendisi değil Suudi Arabistan olduğunu söyleme imkânı yakaladı. Kriz aynı zamanda İran’ın mezhepçi dış politika yürüttüğü söyleminin sorgulanmasında Tahran’ın işine yaradı.

İran, Suriye krizi başta olmak üzere bölgesel krizlerde yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen Orta Doğu’daki Sünni aktörlerle iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Katar dışında bu aktörlere son dönemde Türkiye ve Hamas eklendi. Gerçekten de Katar ve İran’ın yakınlaşması bölgede Sünni-Şii diyaloğuna katkı yapabilir. Ayrıca Tahran ve Doha kriz bölgelerinde etkili olan bir dizi devlet dışı aktörle irtibatlı ve buradaki sorunların çözümünde diplomatik kanallara ihtiyaç var.

KİK’teki 2014 krizinin çözümünden mevcut krizin patlamasına kadar geçen sürede Katar İran’la arasına belli bir mesafe koymuş ve bunu en çok Riyad’la ilişkilerini düzeltmek için yapmıştı. Tahran büyükelçisini geri çekmenin dışında mart 2015’te Yemen’de Suudi önderliğindeki askeri koalisyona katılmış, ertesi yıl da Hizbullah’ı terör örgütü ilan etmişti. Bu arada Suriye’de de barışın ön koşulu olarak Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın gitmesi gerektiğini katı bir şekilde savunmuştu. Aralık 2015’te o dönem Suudi Arabistan’ın ikinci veliaht prensi olan Muhammed Bin Selman terörle mücadelede İslami bir askeri ittifakın kurulduğunu açıklarken ittifakın ilk 34 üyesi arasında Katar da yer almıştı.

Ancak Katar bugün bir yol ayrımında. Kuveyt’in arabuluculuk çabalarının beyhude olduğu görülürken Katar, üç KİK üyesiyle ilişkilerinin olmadığı yeni bir dış politika dönemine hazırlanıyor. Suudi kampı ilişkileri normalleştirmediği sürece İran, Orta Doğu’da kendisine yeni bir yol çizmeye çalışan Katar’ın kendisiyle daha yakın ilişkiler, daha çok iş birliği arayışında olacağını rahatlıkla öngörebilir.

Katar ekonomik ve jeopolitik olarak yükselişe geçtikten sonra pragmatik, ideolojik olmayan ve son derece esnek bir dış politika izledi. İran’la dünyanın en büyük doğal gaz yatağını paylaşan Katar, emirliğin siyasi ve ekonomik düzenine derinden uyum sağlamış, isyankâr olmayan bir Şii azınlığa sahip. Bu bağlamda Tahran’la hep yakın iş birliği içinde oldu ve “İran tehdidine” asla diğer KİK devletlerinin merceğinden bakmadı. Tehdit algısındaki bu farklılık KİK’teki kavganın temelinde yatıyor.

Büyükelçiyi İran’a geri gönderme kararı beklendiği gibi KİK devletlerinin olumsuz tepkisiyle karşılandı. Bu da Katar’a yönelik baskının sonuç vermemesinden duyulan hüsranın yeni bir işareti. Zira baskının amacı Katar’ı dış politikasını değiştirmeye ve bu kapsamda İran’la ilişkilerini kesmeye zorlamaktı. Arap Yarımadası’ndaki diğer devletler Katar’ı zaten KİK’in ortak güvenliğine sadakat göstermeyen, diğer KİK üyelerinin güvenliğini tehdit eden devlet ve devlet dışı aktörlerle içli dışlı olan bir üye olarak görüyordu. Katar’ın son hamlesi bu algıyı iyice pekiştiriyor.

Büyükelçiyi geri gönderme kararına Donald Trump yönetiminin nasıl tepki vereceğini ise bekleyip görmek lazım. Trump, üç ay önce Riyad’daki Arap-İslam-Amerikan zirvesinde Orta Doğu’daki İran nüfuzunun frenlenmesi için ABD müttefiklerine çağrıda bulunmuş ve Katar Emiri Tamim Bin Hamad El Sani bu zirveye katılmıştı. Katar büyükelçisinin Tahran’a dönüşü Washington’un İran’ı tecrit etme çabalarına hiç kuşkusuz ki ket vuruyor.

BAE, Mısır, Bahreyn ve Suudi Arabistan’la ilişkileri normalleştirmek için Katar’ın taleplere boyun eğme gibi küçük düşürücü bir bedel ödemeyeceği varsayılırsa Washington, son tahlilde jeopolitik ve ekonomik mecburiyetlerin Katar’a İran’la yakınlaşmak dışında fazla bir seçenek bırakmadığını idrak edecektir. Temelde Trump yönetimi şu gereceği kabullenmek zorunda: KİK’teki kavga ABD’nin kilit Arap müttefikleri arasında bölünmeyi derinleştirmiş ve bu da İran’ın dış politika hedeflerine yaramıştır.

KİK 1981’de Suudi Arabistan’ın önayak olmasıyla kurulmuştu. Örgütün ortak para birimi, gümrük birliği ve bilimsel araştırmaya yatırım gibi amaçları da vardı. Ancak yeni doğmuş olan İran İslam Cumhuriyeti karşısında ortak güvenliği güçlendirme isteğinin KİK’in kuruluşunda başlıca sebep olduğu yadsınamaz. 36 yılın ardından bugün KİK’in kurucu üyelerinden biri, egemenliği ve esenliğine yönelik en ciddi tehdidin Körfez’in karşı yakasındaki Şiilerden değil, diğer KİK üyelerinden geldiğini düşünüyor. Eğer KİK’teki çatışma beklenmedik bir şekilde çözülmezse Katar’ın dış politikasının önümüzdeki dönemde bu algıyı yansıtması beklenir.

Join hundreds of Middle East professionals with Al-Monitor PRO.

Business and policy professionals use PRO to monitor the regional economy and improve their reports, memos and presentations. Try it for free and cancel anytime.

Already a Member? Sign in

Free

The Middle East's Best Newsletters

Join over 50,000 readers who access our journalists dedicated newsletters, covering the top political, security, business and tech issues across the region each week.
Delivered straight to your inbox.

Free

What's included:
Our Expertise

Free newsletters available:

  • The Takeaway & Week in Review
  • Middle East Minute (AM)
  • Daily Briefing (PM)
  • Business & Tech Briefing
  • Security Briefing
  • Gulf Briefing
  • Israel Briefing
  • Palestine Briefing
  • Turkey Briefing
  • Iraq Briefing
Expert

Premium Membership

Join the Middle East's most notable experts for premium memos, trend reports, live video Q&A, and intimate in-person events, each detailing exclusive insights on business and geopolitical trends shaping the region.

$25.00 / month
billed annually

Become Member Start with 1-week free trial
What's included:
Our Expertise AI-driven

Memos - premium analytical writing: actionable insights on markets and geopolitics.

Live Video Q&A - Hear from our top journalists and regional experts.

Special Events - Intimate in-person events with business & political VIPs.

Trend Reports - Deep dive analysis on market updates.

All premium Industry Newsletters - Monitor the Middle East's most important industries. Prioritize your target industries for weekly review:

  • Capital Markets & Private Equity
  • Venture Capital & Startups
  • Green Energy
  • Supply Chain
  • Sustainable Development
  • Leading Edge Technology
  • Oil & Gas
  • Real Estate & Construction
  • Banking

We also offer team plans. Please send an email to pro.support@al-monitor.com and we'll onboard your team.

Already a Member? Sign in

Gulf Briefing Gulf Briefing

Gulf Briefing

Top GCC stories in your inbox each week

Trend Reports

Saudi Crown Prince Mohammed bin Salman (4th R) attends a meeting with Chinese President Xi Jinping (3rd L) at the Great Hall of the People in Beijing on February 22, 2019. (Photo by HOW HWEE YOUNG / POOL / AFP) (Photo credit should read HOW HWEE YOUNG/AFP via Getty Images)
Premium

From roads to routers: The future of China-Middle East connectivity

A general view shows the solar plant in Uyayna, north of Riyadh, on March 29, 2018. - On March 27, Saudi announced a deal with Japan's SoftBank to build the world's biggest solar plant. (Photo by FAYEZ NURELDINE / AFP) (Photo credit should read FAYEZ NURELDINE/AFP via Getty Images)
Premium

Regulations on Middle East renewable energy industry starting to take shape

Start your PRO membership today.

Join the Middle East's top business and policy professionals to access exclusive PRO insights today.

Join Al-Monitor PRO Start with 1-week free trial