Suudi Arabistan’ın Yemen’de sürdürdüğü savaş giderek kazanılması imkânsız bir savaşa dönüşüyor. Yemenli kayıpların sayısı binlere ulaşırken ülkenin neredeyse tamamı harap olmuş durumda. Suudi Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr ise artan ölü sayısına savaş zayiatı deyip geçiyor, hedeflerin yüksek hassasiyetli silahlarla vurulduğunu anlatıyor.
Aden’de ve güney Yemen’in başka bölgelerinde zaferlerden söz edilse de altı ay önce başlayan askeri harekât çıkmaza girmiş olabilir. Sürgündeki Yemen Cumhurbaşkanı Abid Rabbo Mansur Hadi’nin eylülde bir Suudi uçağıyla kısa süreliğine Aden’e dönmesi olumlu yönde bir dönüm noktasını değil, sembolik ve geçici bir Suudi zaferinin yansımasıydı. Yemen savaşı, Husilerin Suudi Arabistan’a girip ulusal güvenliği tehdit etmesiyle kaçınılmaz hâle gelen bir meşru müdafaa savaşı değildi. Bu savaş Suudi Arabistan’ın bölgede saldırgan bir dış politikayı devreye soktuğu ön alıcı bir harekâttı.
Yemen tarafındaki sivil kayıplar son derecek yüksek. Arap koalisyon güçleri ise – özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) – savaşın ağır insani bedelini daha yeni yeni tecrübe ediyor. Husilerin Suudi-Yemen sınırındaki misilleme bombardımanları ve Yemen içindeki saldırıları Suudi askerlerin hayatına mâl oluyor.
Bu savaş, Suudi Arabistan’ın Husileri bertaraf etme ve onları destekleyen İran’ın Arap Yarımadası’ndaki nüfuzunu engelleme konusunda ne kadar yeterli olduğu sorusunu da gündeme getiriyor. Suudilerin kayıpları bu vaatleri sorgulatmak yerine yönetimin milliyetçi propagandasının parçası hâline geliyor. Husiler daha Suudi topraklarına saldırmadan önce savaş öyle sonuçlar yarattı ki bunlar tam da Suudi yönetiminin savaşa gerekçe olarak sunduğu istenmeyen durumlardı.
Ancak süratli bir zafer şöyle dursun Suudiler şimdi kendi topraklarında öldürülüyor, Yemen’deki Suudi askerler de eylül başında 10 askerin öldüğü Marib saldırısı gibi kanlı darbelerin hedefi oluyor. Bu bölgesel savaş, ikircikli bir koalisyonun hava saldırıları ve birkaç ülkenin askerleriyle Yemenli milislerden oluşan küçük bir kara gücüyle yürütülüyor. Ufukta zafer göründüğünü söylemek zor.
Suudiler uluslararası bir askeri koalisyon kurmayı umarken hevesli birkaç ülkeden oluşan mini bir konsorsiyum ortaya çıktı. O da diğer Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyelerinin gönülsüzce destek verdiği bir Suudi-BAE ittifakına dönüştü. Umman, hava harekâtına katılmayı reddeden tek KİK ülkesi oldu. Katar ve Kuveyt ise desteklerini dile getirdi ama sadece Katar kara birlikleri gönderdi. BAE’nin aktif katılımı dışında Bahreyn de Suudi yönetimine tam destek verdi. Zira savaşın İran karşıtlığına dayalı söylemi, Bahreyn’in kendi ülkesindeki ayaklanmayı bir İran komplosu olarak sunma çabasına cuk oturuyor.
Savaşın ilk resmi hedefi Sana kentini Husilerden almak ve Hadi’yi tekrar devlet başkanlığı koltuğuna oturtmak olduğu düşünülürse Suudileri muzaffer ilan etmek için henüz erken olduğu anlaşılıyor. Sana alınırsa savaş sonrası Yemen’de siyasi düzenin nasıl olacağı konusunda Suudilerin kafası muhtemelen bulanık. En iyi ihtimal olarak Husileri özellikle kuzey Yemen’de kontrol altında tutabilecek sadık bir hükümet başa getirilebilir.
Suudi Arabistan için en kötü senaryo ise savaşın uzatmalı bir askeri angajmana dönüşmesi ve Yemen iç savaşının Suriye’de 2011’den beri süren mücadelede olduğu gibi belli bölgesel ve uluslararası aktörlerin desteğiyle uzayıp gitmesi. Bu da kuşkusuz ki Suudi kaynaklarını tüketecek ve savaşın iç siyasete dönük hedeflerini baltalayacak. Bu hedefler, Kral Selman Bin Abdülaziz El Suud’un iktidarının pekiştirilmesi, askeri gücün kanıtlanması, cihatçılarla İslamcıların yatıştırılması ve askerileşen bir dini milliyetçiliğin pekiştirilmesi olarak sayılabilir.
Savaşın uzaması ve Suudi kayıpların artması Suudi yönetimine zarar verebilir ve içeride muhalefeti tetikleyebilir. Savaşa destek veren iç güçlerin, örneğin İslamcıların sabrı taşabilir. Bu kesimler muhalif siyasete dönebilir, savaşa ve Selman’a verdikleri desteğe karşılık mükâfat isteyebilir. Kral bu desteği bazı tavizlerle ödüllendirme baskısı altında kalabilir.
Suudilerin Yemen’de kazanacağı sözüm ona zafer El Kaide ve İslam Devleti’ne (İD) de kazanım sağlayabilir. Her iki örgüt Yemen’in kimi bölgelerinde gücünü pekiştirebilir. Suudi yönetiminin belli bölgelerin kontrolünü ele geçiren militanlara nasıl mukabele edeceği belli değil. Güçlü bir toplum ve zayıf bir devlete sahip olan Yemen’de yeniden imar ve iktidar paylaşımına dair herhangi bir plan açıklanmış değil. Ülkenin yoksulluğuna rağmen Yemen’de çeşitli güçler devlete her zaman meydan okumuş ve geniş toprak parçalarında devletin yönetim gücünü zayıflatmıştır.
Savaşın sürmesi hâlinde olasılığı daha yüksek ikinci bir senaryo da Yemen’in mevcut fiili bölünmüşlüğünün kalıcı bir şekilde resmileşmesidir. Ancak Yemen’in parçalanması geçmişte olduğu gibi kuzey-güney ekseninde olmayacak, çok sayıda oyuncu belli toprak parçalarını kontrol edecek. Bunlar Husi güçleri, devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’e bağlı güçler, sürgündeki Cumhurbaşkanı Hadi’ye bağlı güçler, güneydeki ayrılıkçılar, El Kaide ve İD şeklinde sayılabilir. Bu güçlerin çoğu, toprak kazanımlarını korumak için dış hami arayışına girecek. Suudilerin hamiliğine girenler, kesin zaferin olmadığı bir ortamda Suudi kaynaklarını emmeye devam edecek ya da Yemen’de sıra dışı sayılmayan bir stratejiyle rakip bir gücün tarafına geçecek. Nitekim şu an Suudilerin karşısında savaşan devrik Cumhurbaşkanı Salih yıllarca sadık bir Suudi müttefiki oldu, sonra taraf değiştirerek Husileri desteklemeye başladı. Savaş uzadıkça Yemen iç siyasetinin kaygan ittifakları hiç kuşkusuz sorun yaratacak.
Barışın tesis edildiği, iktidar paylaşımının sağlandığı birleşik, federal bir Yemen’in ortaya çıkması bu savaşın nihai ve kalıcı bir sonucu olur ama bu ihtimal oldukça düşük. Yemen’deki durumun karmaşıklığı ve siyasi aktörlerin çokluğu, buna ek olarak Arap dünyasındaki kutuplaşma ve mezhepçilik Suudi yönetiminin süratli ve kabul edilebilir bir çözüm sağlayabilme imkânını tüketecek. Selman’ın 17 sene süren Lübnan iç savaşını bitiren Taif Anlşaması’na benzer bir mutabakatı kotarması olası değil.
Kendi iç siyasetiyle karmaşık Yemen siyasetine tümüyle gömülmüş olan Suudi rejimi, savaşla ulaşmaya çalıştığı hedeflerin güney sınırında istikrarlı bir Yemen’i ortaya çıkarmaktan uzak olduğunu bir gün kavrayabilir. Görünen o ki bu savaş uzun bir macera olacak ve muhtemelen yeni yıkımlardan başka bir sonuç vermeyecek.