Suriye Turizm Bakanı Muhammed Rami Martini 26 Mayıs’taki Riyad ziyaretiyle Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılından bu yana Suudi Arabistan’a giden ilk Suriye hükümet yetkilisi oldu. Ziyaret, ikili ilişkilerde başka olumlu işaretlerle birleşince Şam-Riyad normalleşmesine yönelik beklentileri artırdı.
Suudi istihbarat şefi Korgeneral Halid Humaydan 3 Mayıs’ta Şam’a giderek Suriyeli mevkidaşı Ali Memluk ile görüşmüştü. Martini’nin Riyad’a varışından saatler sonra ise Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın etkili danışmanlarından Buseyna Şaban, Suudi Arabistan’la normalleşme temaslarının yakın bir zamanda olumlu sonuçlanabileceğini belirtti.
Tüm bu gelişmelere rağmen ikili ilişkilerin hızlı bir şekilde düzelemeyeceğini düşündüren nedenler var.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman Mart 2018’de verdiği bir mülakatta “Beşar gidici değil” diyerek Esad’ın iktidarda kalacağını açıkça kabullenmişti. O günden bu yana Suriye ile Suudi Arabistan arasında normalleşmeye dönük çeşitli girişimler oldu ancak sonuç alınamadı. Örneğin 2018’de Suudi Arabistan, Esad’ın İran ve Hizbullah’la bağlarını koparması hâlinde Suriye’deki yeniden inşa sürecine önemli yatırımlar yapmayı önermişti. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn Aralık 2018’de Şam’daki büyükelçiliklerini yeniden açarken Suudi Arabistan’ın aynı yolu izlememiş olması da Riyad-Şam uzlaşısının kolay olmayacağının göstergesi.
Son gelişmelerin yarattığı iyimserlik tamamen boş olmasa da en muhtemel senaryo Suriye-Suudi normalleşmesinin yavaş yavaş gerçekleşmesi.
Saraya yakın bir Suudi yorumcuya göre hızlı bir normalleşme Suudi Arabistan’daki yoğun Esad karşıtlığından dolayı pek olası değil. Al-Monitor’a konuşan yorumcu, Esad karşıtlığının Lübnan Başbakanı Refik Hariri’ye 2005’te düzenlenen suikasta dayandığını ve Suudi medyasının Suriye savaşını aktarış biçimiyle iyice yoğunlaştığını, medyanın “Esad’ın zulümlerine geniş yer verdiğini ve Alevi rejimini mürtet olarak resmettiğini” vurguladı. BAE nüfusu çoğunlukla Arap olmayan yabancılardan oluştuğu için BAE’nin kamuoyundaki Esat karşıtlığını daha kolay göz ardı edebildiğini savunan yorumcunun öngörüsü, Riyad’ın kamuoyu tepkisini azaltmak için Esad’la adım adım ilişki kuracağı yönünde.
Şu an Türkiye’de yaşayan Suriyeli gazeteci Harun El Asvad da Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede benzer görüşler dile getirdi. Asvad “Riyad-Şam ilişkilerinin bir anda canlanmayacağını” ancak bir söylenti ve sızıntı silsilesi ile “kamuoyunda şok yaratmadan ilişkilerin yeniden tesisine kademeli olarak zemin hazırlanacağını” öngörüyor. Normalleşmenin er ya da geç gerçekleşeceğinden emin olan Asvad, Suriye muhalefetinin “başarısız olduğunu kanıtladığını” ve Riyad’ın “Suriye’deki İran yayılmacılığına karşı koymak yerine paralı asker olarak Libya ve Azerbaycan’a giden isyancılara yatırım yapamayacağını” düşünüyor.
Riyad-Şam ilişkileri normalleşse bile Suriye’yi Arap Birliği’ne dönüş yolunda zorlu bir mücadele bekliyor. Yeniden inşa sürecinde Suudi Arabistan’dan yatırım alması da pek olası değil.
Mısır ve BAE, Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasının faydadan çok zarar getirdiğini savunurken, Şam’la temaslarını kesmeyen Irak, Cezayir ve Umman gibi Arap ülkeleri de bu görüşü destekliyor. Suudi Arabistan’ın diyalog yanlısı kampa katılması, Esad’ın bölgede gördüğü kabulü artırabilir ancak Katar ve Kuveyt’i tutum değiştirmeye itmesi zor.
Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Bin Abdül Rahman El Sani 12 Mart’ta yaptığı açıklamada Esad’ın Arap Birliği’nden atılma nedenlerinin geçerliliğini koruduğunu savundu ve son olarak 30 Mayıs’ta Katar’ın Suriye’yle normalleşme gibi bir planının olmadığını söyledi. Kuveyt ise 2018’de Arap Birliği’nden yeşil ışık gelmeden Şam’daki elçiliğini açmayacağını açıklamıştı. Kuveyt’in Suriye’ye yönelik insani yardımlar için fon toplaması da Esad rejimiyle barışmasını zorlaştırıyor.
Esad’ın önümüzdeki yedi yıl için bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmiş olması, Katar ve Kuveyt’i zaman içinde yumuşatabilir ancak Arap Birliği’nde Esad lehine konsensüs sağlanacağının garantisi yok.
Suudi Arabistan’ın Suriye’ye yatırım yapma ihtimali de aynı şekilde zayıf. ABD’nin Sezar Yasası’yla getirdiği yaptırımlar Suudilerin Suriye’de yatırım yapmasını engelliyor.
BAE Dışişleri Bakanı Abdullah Bin Zayid, Suriye’deki yeniden inşa sürecine özel sektörün katılımını da kısıtlayan yaptırımları açıkça eleştirmişti. Washington bu eleştirileri önemsememiş ve Suriye’de kapsayıcı bir siyasi süreç başlamadığı sürece yaptırımların devam edeceğini söylemişti. Muhammed Bin Selman’ın ABD Kongresi’nde pek itibar görmediği ve Biden yönetimiyle arasının soğuk olduğu düşünülürse, ABD’nin yaptırımlara ilişkin tutumunu değiştirmekte Suudi Arabistan’ın BAE’den daha başarılı olması zor.
Suriye’deki yeni anayasa görüşmelerinde beklenmedik bir ilerleme sağlansa ve ABD yaptırımları gözden geçirmek durumunda kalsa dahi Suudi Arabistan ve Suriye ekonomik işbirliğine temkinli yaklaşır. Suudiler Suriye ekonomisine yapılacak yaptırımların dolaylı olarak İran’a kazanım sağlamasından endişe ediyor. Al-Monitor’a konuşan eski Suriyeli diplomat Bassam Barabandi, Suudi Arabistan’ın daha önce Lübnan ve Irak’ta İran nüfuzuna karşı adımlar attığını, bu kapsamda “ılımlı Şii ve Sünni siyasi liderlere destek verdiğini ancak başarılı olamadığını” vurguladı. Barabandi’ye göre Suudilerin Esad’a vereceği destek “İran’ı bedavadan güçlendirmek” anlamına gelecek.
Suudi Arabistan’a karşı derin bir güvensizlik besleyen Suriyeli yöneticilerin de Suriye-İran ittifakını aşındıracak herhangi bir Suudi yatırımını kabul etmesi olası değil. İç savaşın ilk dönemlerinde Esad’la temasları olan Rusya’nın eski Riyad Büyükelçisi Andrei Baklanov Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Suriye’de pek çok kişi Riyad’ın haince tutumundan rencide edilmiş hissediyor. Suudi Arabistan’ın Suriye’de güven kazanması kolay olmayacak.” 1990-91 Körfez Savaşı’nda Şam’ın Irak’a karşı Suudi Arabistan’ın yanında yer aldığını hatırlatan Baklanov’a göre Suudilerin Suriye’de muhalefeti desteklemesi Esad tarafından nankörlük olarak görülüyor.
Dahası Suudi Arabistan umre ve hac vizeleri ile çalışma vizeleri konusunda Suriye vatandaşlarına kısıtlamalar uyguluyor. Bu yaklaşım değişmediği sürece Şam’ın güvensizliği devam eder.
Suriye savaşı onuncu yılını doldururken Esad’ın bugün Arap dünyasında sahip olduğu ortaklar 2011’den bu yana hiç olmadığı kadar çoğalmış durumda. Suudi Arabistan’la normalleşme, uluslararası tecridi aştığını öne süren Esad’ın iddiasını güçlendirir ancak ne Suriye’nin giderek kötüleşen ekonomisine fayda sağlar ne de Esad önderliğindeki bir yeniden inşa sürecine uluslararası desteği teşvik eder.