BAĞDAT — Irak’taki azınlıkları temsil eden üç kuruluş, 5 Mart’ta ortak bir açıklama yaparak ülkenin kuzeyinde yarı özerk bir bölgenin kurulmasını istediler. Ezidi Bağımsız Yüksek Konseyi, Türkmen Kurtuluş Vakfı ve Asuri Hristiyanlarını temsil eden El Rafidain Örgütü’nün talep ettiği kanton üç bitişik bölgeyi Sincar, Telafer ve Ninova Ovası’nı kapsıyor.
Bu, azınlıkların bugüne kadar bir araya gelerek ortaya koyduğu en kapsamlı çözüm vizyonu. İslam Devleti’nin (İD) Ninova vilayetini işgal etmesiyle katliam ve göçe maruz kalan azınlıklar, böyle bir felaketin tekrar yaşanmasını önlemek ve topraklarında süren Arap-Kürt çekişmesinin dışına çıkmak istiyorlar.
Azınlıklar daha önce de Ninova Ovası’nda azınlıklara özel bir vilayetin kurulmasına odaklanan projeler ortaya koymuştu. Bu vilayet, Araplarla Kürtler arasında ihtilaf konusu olan ama bazı azınlıkların da yurdu sayılan bölgeleri kapsıyor: Hristiyanlar ve Şabaklar başta olmak üzere farklı azınlıkların yaşadığı Ninova Ovası, çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu Telafer ve Ezidilerin başlıca bölgesi olan Sincar.
Öneriyi ortaya koyan kuruluşlar, herhangi bir ayrılıkçılık imasında bulunmamaya özen gösterdi. Öneri, azınlıklara alt birim niteliğindeki bölgelerde otonomi veya öz yönetim hakkı tanıyan 2005 Anayasası’nın Bölüm 1’deki 5, 112, 115 ve 116’ncı paragraflar doğrultusunda yapıldı.
Türkmen Kurtuluş Vakfı’ndan Ali Ekrem El Bayati’ye göre “Bir azınlık bölgesi kurma önerisi Irak Anayasası ile uyumludur, güç paylaşımı ve azınlıkların kendi işlerini yönetmesine yönelik genel eğilimle çelişmemektedir.”
Al-Monitor’a konuşan Bayati, örnek olarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (KBY) işaret ederek şöyle devam etti: “Irak’ın (kendi kendini yöneten) bölgelere ayrılması koşullara uygun, anayasa ve yasalarla uyumlu bir çözümdür. KBY’nin gücü ve öz yönetimdeki başarısı da bu anayasal hakkın başarılı bir şekilde kullanılmasından ileri gelmektedir. Dolayısıyla Ninova’da azınlıklar için özerk bir bölgenin kurulması, burada yaşayan halkların güç birliği yapmasıyla onların hem güvenlik bakımından hem de toplumsal ve ekonomik olarak güçlenmesine katkı yapabilir.”
Ezidi Bağımsız Yüksek Konseyi Başkanı Naif Davud da azınlıkların bir araya gelmesini Irak’taki azınlıklara uluslararası koruma sağlayacak bir çözüme doğru atılmış bir adım olarak görüyor ve azınlıkların “haklı ve meşru” talepleri konusunda farkındalık oluşacağına inanıyor.
Önerinin Iraklı azınlıkların uluslararası toplumdan beklentilerini net bir şekilde yansıttığını, ortak bir trajedi yaşayan azınlıklar adına ortak bir vizyon ortaya koyduğunu belirten Davud Al-Monitor’a yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu proje, aynı zamanda bir çözüm sağlayabileceği konusunda Irak merkezi hükümetine inancın kaybolmasını, zulüm gören azınlıkların taleplerine karşı Bağdat’ın duyarsız kalmasını yansıtıyor.”
Davud, öneri lehindeki argümanlarını İD’in istilasına uğrayan, savaş suçlarına maruz kalan, dini mirasları tahrip edilen, yurtlarından kaçmak zorunda kalan azınlıkların ve bilhassa da Ezidilerin güvenini yeniden tesis etme gereğine bağladı. Davud’a göre “Önerilen çözüm, İD sonrası dönemde örgütün ve şürekâsının tekrar buralara dönerek Ezidiler ve diğer azınlıklara karşı katliama girişmeyeceğine dair makul güvenceler sağlayabilir.”
Öneri sahipleri söz konusu bölgelerde azınlıklar için uluslararası koruma fikrine sıcak bakıyor.
Bayati bu konuda şöyle diyor: “Daha önce KBY örneğinde olduğu gibi belli bir süre için uluslararası koruma konusunda ısrarcı olmak lazım. Ayrıca yerel güçlerimizin güçlendirilmesi ve eğitilmesi, kurulacak yeni özerk bölgenin sınırlarını savunmaya hazır olması gerekir.”
Aynı fikirde olan Davud, projenin özellikle ilk safhalarında dünyanın büyük güçleri ile Birleşmiş Milletler’in desteğine ihtiyaç olacağını belirtti ve şöyle devam etti: “BM öneriyi benimsese dahi bölgenin istikrara kavuşup ayakta kalması için en az 10 yıl boyunca güvenlik desteğine, yardımlara ve uluslararası korumaya ihtiyacı olacak.”
Ezidi, Türkmen ve Asuri grupların ortak açıklamasında Şabak, Kakai ve Yarsan gibi diğer azınlıklar zikredilmemiş olsa da öneri başka azınlıkların katılımına açık.
Bayati bunu şöyle ifade etti: “Yeni kurulacak özerk bölgenin coğrafi alanında bulunan hiçbir topluluk elbette ki dışlanmayacak. Bu proje, ilgili tüm taraflarla ve diğer topluluklarla temas hâlinde, iki yıl boyunca hem yurt içinde hem yurt dışında yapılan çalışmalar sonucunda olgunlaştı. Projenin ciddiyetini ve önemini görene kadar beklemek onların hakkı. Proje şu an üç taraflı ama kapı herkese açık.”
Katılım konusunda şu ana kadar isteksiz davranan gruplardan biri Şabaklar. Şabak azınlığından bağımsız bir politikacı olan eski Ninova vilayet meclisi üyesi Kusay Abbas’a göre taraflar koşullar olgunlaşmadan harekete geçti.
Abbas’ın görüşü şöyle: “Ninova Ovası’ndaki azınlıklar için özel vilayet kurulmalı ve bu azınlıkların kaderi, yasal ve anayasal mekanizmalar üzerinden, bölgede yaşayanların istikrar ortamında ve BM gözetiminde oy vereceği bir referandumla belirlenmeli. Azınlıklar için vilayet kurulduğunda özerk bölgelerin kuruluşu için de yol açılmış olur. Bu gerçekleştiği zaman biz de tabii ki bunun parçası olacağız.”
Başka toplulukların temsilcileri projeye katılmamış olsa da bu adım daha güçlü unsurların çekişmelerinin ortasında kalan azınlıklara umut verebilir.
Kakai azınlığının kalkınma ve kültür kuruluşu olan Mitra Vakfı’ndan Recep Asi bu konuda şöyle dedi: “Önerilen özerk bölge, güvenceler sağlandığı takdirde azınlıklar için KBY gibi ayrı bir bölge hâline gelebilir. Biz buna olumlu bakıyoruz ve katılmak istiyoruz ama son sözü bölgede yaşayan Kakailer söylemeli.”