Bazı Körfez ülkeleriyle Lübnan Hizbullahı arasındaki adı konmamış savaş, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 31 Ekim’de Şii hareketin askeri kanadına üye oldukları gerekçesiyle yedi kişiyi 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırması ve Suudi Arabistan’ın 25 Ekim’de hareketle mücadelede kararlılık mesajı vermesiyle yeniden hararetlendi.
Hizbullah lideri Seyit Hasan Nasrallah da son olarak 12 Ekim’de verdiği vaazda Suudi Arabistan’a sert ifadelerle yüklendi. Riyad’ın Yemen’de bir “nefret” savaşı verdiğini söyleyen Nasrallah “Suudi ailesi Yemen’de mağlup olacaktır.” dedi.
Körfez ülkeleri Hizbullah’ı öncelikli bir tehdit olarak görüyor. Hizbullah ile Körfez ülkeleri arasındaki gerginlik son on yıldır giderek tırmanıyor. Gerginliği tetikleyen ilk gelişme Lübnan’ın Suudi Arabistan’a yakın Başbakanı Refik Hariri’nin Şubat 2005’te öldürülmesi olmuştu. Suikastla ilgili Lübnan’da kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Hizbullah üyeleri yargılanıyor. Sünni mezhebine mensup Hariri Suudi Arabistan’ın Lübnan’daki adamı olarak görülüyordu.
Suriye’de beş yıl önce başlayan ve çoğu Sünnilerden oluşan isyancılar ile Hizbullah’ın desteklediği Cumhurbaşkanı Beşar Esad rejimi arasındaki savaş da hareket ile Körfez ülkeleri arasındaki tansiyonu daha da yükseltti. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) martta Hizbullah’ı terör örgütü ilan etti.
Öte yandan Hizbullah da Körfez ülkelerine karşı faaliyetlerine hız verdi.
Arap Sosyal Bilimler Konseyi Başkanı ve emekli siyaset bilimi profesörü olan Suudi Arabistanlı Körfez uzmanı Abdülhalik Abdullah Al-Monitor’a bu konuda şöyle diyor: “Hizbullah’ın Körfez bir için tehdit teşkil ettiğine dair artık büyük bir farkındalık söz konusu.”
Arap bölgesinde son yıllarda bir dizi Hizbullah hücresi tasfiye edildi. BAE 31 Ekim’de Hizbullah’la bağlantılı oldukları gerekçesiyle üç Lübnanlı, iki BAE’li, bir Iraklı ve bir Mısırlı toplam yedi kişiyi hapis cezasına çarptırdı. El Cezire’nin haberine göre Kuveyt de eylül 2015’te Irak hükümeti ve Hüzbullah’la bağlantılı olduğundan şüphelenilen 26 kişiyi Körfez ülkelerine saldırı hazırlığında oldukları gerekçesiyle tutuklamıştı.
Nisanda BAE emirliğin siyasi, askeri ve ekonomik faaliyetleri hakkında istihbarat toplamakla suçlanan birçok Hizbullah üyesini mahkûm etti. Riyad Ceza Mahkemesi ise Suudi Arabistan’ın Şii köylerinden Emeviye’ye saldırı hazırlığında olan bir hücrenin Hizbullah’la bağlantılı olduğuna hükmetti.
Körfez Araştırma Merkezi’nden Mustafa Alani Al-Monitor’a bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor: “Körfez ülkelerinde Hizbullah’ın İran adına terör saldırıları düzenleyeceğine dair bir korku var.” Hizbullah’ın askeri kanadının Suudi Arabistan Şefi Ahmet El Muğassil tarafından 1996’da Huber Kuleleri’ne düzenlenen bombalı saldırı hâlen hafızalarda. 2015’te Beyrut’ta yakalanarak Suudi Arabistan’a iade edilen Muğassil’in Lübnan’da yıllarca Hizbullah’ın himayesinde saklandığı söyleniyordu. Körfez ülkeleri Hizbullah Komutanı Mustafa Bedrettin’in Kuveyt’te 1983’te yapılan bombalı saldırılarla bağlantısını da unutmuş değil. Bedrettin mayısta Şam’da gerçekleşen bir patlamada öldü.
Abdullah’a göre Körfez ülkelerinin bir diğer korkusu da Hizbullah’ın Körfez’deki Şiileri İran lehine kışkırtması. Körfez ülkeleri geniş bir Şii azınlığa ev sahipliği yapıyor. Alani’ye göre Kuveyt nüfusunun yüzde 30’u, Suudi Arabistan nüfusunun yaklaşık yüzde 10 ila 15’i, yani 30 milyonu, BAE nüfusunun ise yüzde beşi Şii. Bahreyn ise nüfus çoğunluğu Şii olduğu hâlde Sünni bir aile tarafından yönetilen tek Körfez ülkesi.
Şii azınlıklar 2010’da Arap Baharı’yla birlikte sokaklara döküldü. 2011’de Suudi Arabistan’ın doğu vilayetlerinde bir dizi protesto gösterisi düzenlendi, onlarca protestocu hükümet güçleri tarafından öldürdü. Ülkenin doğusunda bulunan petrol zengini vilayetlerde yoksulluk oranı çok yüksek. Yerel halk, siyasi ve ekonomik haklarının genişletilmesini, siyasi mahkûmların serbest bırakılmasını, yeni bir anayasa yapılmasını, seçilmiş makamlara daha çok yetki verilmesini ve eşit muamele görmeyi talep ediyor.
Gerginlik Suudi Arabistan’ın bu yıl içinde ülkenin nüfuzlu Şii din adamı Nimr El Nimr’i idam etmesiyle daha da tırmandı. Kraliyet ailesinin muhaliflerinden olan din adamı hükümete karşı silahlı ayaklanma başlatmakla suçlandı.
Ağustosta ise Bahreyn mahkemeleri Şii aktivist ve din adamlarını mahkûm etti. Bahreyn 2011’de anayasal değişiklik ve eşit hak talebiyle düzenlenen Şii protestolarıyla sarsılmıştı.
Terör örgütlerinin sızma riskinin bertaraf edilebileceğini düşünen Alani’ye göre Şiilerin Suudi Arabistan gibi ülkelerde uğradığı ayrımcılıklar kasıtlı değil. Alani “Yoksulluk ve kötü alt yapı sadece doğudaki Şii bölgelerine özgü bir durum değil. Güneydeki Sünni Necran bölgesinde de aynı sorunlar var.” diyor.
Ancak son tahlilde Şii gruplarla Körfez ülkeleri arasındaki gerginliği tırmandıran asıl unsur Hizbullah’ın Suudi Arabistan için stratejik bir önceliğe sahip olan Yemen’e müdahalesi.
Foreign Affairs dergisi, şubatta Suudi Arabistan merkezli El Arabiya basın kuruluşunu kaynak göstererek Hizbullah Komutanı Ebu Salih’in geçen yaz Yemen’deki Husi güçlerle yaptığı bir görüşmenin videosunu yayımladı. Derginin “Husi Hizbullah” başlıklı videosunda askeri giysiler giyen ve Lübnan aksanıyla Arapça konuşan bir adamın çevresindekilere Suudi Arabistan içinde nasıl suikastlar düzenlenebileceğine dair eğitim verdiği görülüyor. Bunlara sınır kuvvetlerinde görev yapan ve ismi açıklanmayan bir Suudi komutan da dâhil.
Hizbullah’a yakın kaynaklar da Al-Monitor’a sınırlı sayıda Hizbullah üyesinin Husi isyancılara bir süredir eğitim verdiğini doğruluyor. Hizbullah ve İran, Yemen’deki Husi isyancıların yanı sıra Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’i destekliyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon ise Başbakan Abid Rabbo Mansur Hadi liderliğindeki geçiş hükümetine destek veriyor ve ABD Hazine Bakanlığı hareketin Yemen’deki faaliyetleri nedeniyle bazı Hizbullah üyelerine ambargo uygulama kararı aldı.
Abdullah bu konuda şöyle diyor: “Hizbullah’ın Lübnan ve Suriye’de bulunan Kuveytlileri, Bahreynlileri ve Yemenlileri eğittiğine dair de kanıtlara ulaştık.”
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nün Terörle Mücadele Programı Başkanı Mathew Levitt’e göre Hizbullah hem ulusal sebepler hem de İran’la kurduğu yakın ittifaktan ötürü Körfez ülkeleriyle keskin bir cepheleşme döngüsüne girmiş durumda.
Levitt ABD Harp Okulları’na bağlı Terörle Mücadele Merkezi tarafından çıkarılan CTC Sentinel dergisinin ağustos sayısında yayımlanan makalesinde şu ifadeleri kullanıyor: “Hizbullah için bu döngü İsrail’le ucu açık savaşından bağımsız değil, aksine bu savaş ve Suriye’de Sünni isyancılara karşı verdiği mücadelenin bir uzantısı niteliğinde.”
Hizbullah’ın Suriye’de oynadığı rol büyüdükçe diğer ülkelerdeki faaliyet alanı da doğal olarak genişliyor. Doğu Akdeniz’de süren mezhep savaşı ile Suudi-İran husumeti de hareketin bölgesel etkinliğini daha da artıracak gibi görünüyor.