DİYARBAKIR -- Tarih 13 Aralık 2015, günlerden pazar. Cizre’de sıradan bir gün. Kimisi pazarın tadını çıkarıyor, kimisi gelecek haftanın hazırlığını yapıyordu. Öğrenciler ödevlerini tamamlamanın telaşında, öğretmenleri ise haftanın ilk ders gününe hazırlanıyordu. Ancak öğle saatlerinde öğretmenlerin cep telefonlarına gelen bir mesaj herkesi hareketlendirdi. Mesajda, öğretmenlerin 14 Aralık tarihinden itibaren hizmet içi eğitim seminerine alındığı ve semineri memleketlerinde alabilecekleri yazıyordu. Bu mesaj hem öğretmenleri hem ilçe halkını telaşlandırdı. Herkes bu mesajın büyük bir operasyon ve sokağa çıkma yasağının habercisi olduğuna emindi. Ortak görüş, devlet öğretmenleri ilçeden çıkardıktan sonra büyük güçle ilçeye girecekti. İlçe halkı yanılmadı.
Birkaç saat içinde yüzlerce öğretmen ilçeyi terk etti. Onlar giderken binlerce asker ve polis, tank ve zırhlı araçlar eşliğinde ilçeye geliyordu. PKK’nın gençlik hareketi YDG-H’nin kazdığı hendekleri ve barikatları kaldırmak için düğmeye basılmıştı. Halk telaşla marketlere koştu, alabildiği kadar yiyecek içecek aldı. Birkaç saat sonra ise sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Eylül ayında da uzun süren bir sokağa çıkma yasağı yaşayan ilçe, bir kez daha yasakla yüz yüzeydi. Yasağın üzerinden bir gün geçmişti ki silahlar ve bombalar patlamaya başladı. Ancak bu kez sesler biraz farklıydı çünkü tanklar kullanılıyordu. Ve bu kez patlamaların yarattığı korku bir haftada ilçenin psikolojisini alt üst etti. 21 kişinin öldüğü bir önceki sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların yarası daha sarılmadan ilçe halkı şimdi yeni bir süreçle karşı karşıya kaldı.
Eylül’deki sokağa çıkma yasağında evinin önünde vurulan Özgür Taşkın, seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan Sadun Taşkın’ın oğluydu. Kendi halinde bir Cizreli olan Sadun Taşkın, Yafes Mahallesi’nde yaşıyordu. 18 yaşındaki oğlu Özgür, jeneratör çalıştığı için elektrikleri olan amcasının evine giderken, silahla vurularak yaralandı. Ambulans gelmediği ya da gelemediği için oğlunu hastaneye götüremedi. Saatlerce yaralı halde kalan oğlu kollarında can verdi.
Taşkın ailesinin yaşadığı Cizre’de günlerdir sokağa çıkmak yine yasak. İlçede PKK’ya yakın gruplara yönelik operasyon tüm hızıyla sürüyor ancak Taşkın yasağın ilk günü ilçeyi terk etti. Nedeni ise kızının söylediği cümle.
Al-Monitor’un telefonla ulaştığı Taşkın, kızının psikolojisinin bozulduğunu anlatarak, “Silah sesi geldiğinde kızım ‘Bizi de mi ağabeyim gibi öldürecekler?’ diyordu. Böyle deyince çıktım geldim. Bir iki ay belki psikolojileri düzelir diye geldim. Çocuklarım ağladığı zaman dayanamıyorum” dedi. Beş kızı ve iki aylık oğluyla beraber köydeki yakınlarının yanına yerleşen Taşkın, dönmek için olayların bitmesini bekliyor. Bu sırada kendisi işinden, çocukları da eğitimlerinden geri kaldı.
Taşkın ailesi Cizre’yi terk etti ama Çağırca ailesi kalmayı tercih etti. Onlar da bir önceki yasağın mağdurlarından. Dünya onları, olaylarda öldürülen 10 yaşındaki kızları Cemile’nin bedenini, kokmasın diye buzlukta sakladığı fotoğraflarla tanıdı. Cudi Mahallesi’nde yaşayan aile aynı olayları bir kez daha yaşıyor.
Al-Monitor’un telefonla ulaştığı baba Ramazan Çağırca, önce top ve silah seslerini dinletiyor. Top mermilerinin hemen yanlarındaki eve isabet ettiğini söyleyen Çağırca, korunmak için bodruma saklandıklarını belirtti. Çağırca, “Şimdi alt katlardayız. Elektrik yok, bodrumda yatıyoruz. Yiyecek az ama idare ediyoruz. Ekmek pişiriyoruz. Korksak da korkmasak da burada kalıyoruz. Nereye gideceğiz? Aynı evde 28 kişi kalıyoruz. Soba yakıp, ısınmaya çalışıyoruz. Küçük çocuklar korkuyor. Anlamayanlar düğün ve havai fişek sanıyor. Top ve tanklar çok zarar veriyor çevreye. Askerler henüz bizim mahalleye ulaşmadı” diye konuştu. Patlamalardan tedirgin olan Çağırca, korunmak için konuşmayı kesmek zorunda olduğunu söyledi.
Abdullah Özcan da önceki çatışmalarda bacağını kaybetti. Özcan’a ulaşmak istedik ama sokağa çıkma yasağı sırasında tedavisinin aksamaması için Şırnak’a yakın bir köye gittiğini öğrendik. Ailenin diğer üyeleri Cudi mahallesindeki evde silah sesleri arasında yaşamaya çalışıyor.
Al-Monitor’a konuşan Abdullah Özcan’ın kardeşi Sait Özcan, günlerdir bayat ekmek yediklerini söyledi. Özcan bunun nedenini “Ateş yakamıyoruz. Bizi fark edip ateş ederler diye korkuyoruz” cümlesiyle açıklıyor. İlkel çağlardaki gibi yaşadıklarını ifade eden Özcan, “Durum karışık. Havan topları ve silah sesleri geliyor. Çatışmaların ortasındayız. Sekiz-dokuz gündür elektrik yok, insanlar dışarı çıkamıyor, keskin nişancılar ateş ediyor. Hastalarımız var, hastaneye gidemiyoruz. Abluka altındayız. Temel ihtiyaçlarımızı gideremiyoruz. Ekmek, su sıkıntısı var. Su zaten normalde haftada bir gün veriliyordu, dokuz gündür kesik. Nerede bir kuytu köşe varsa, orada saklanıyoruz. Bodrumda yatıp kalkıyoruz, pencerelere gidemiyoruz. Komşularımızı vurdular. Çocukların psikolojisi bozuldu. Bodrumda 20 metrekare alanda 12 kişi üst üste yaşıyoruz. İlk çağdaki yaşam tarzı gibi yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Cizre 1990’larda da PKK ve devlet arasındaki çatışmaların merkezlerinden biriydi. O dönemde de ilçe halkı çatışmalardan korunmak için sığınaklara saklanıyordu. 1990’lı yıllara tanıklık eden İrfan İnanç, o dönemin tecrübelerinin bugün işe yaradığını düşünüyor. Al-Monitor’un telefonla ulaştığı İnanç, “90’lı yıllarda her yerde market yoktu. Önceden stokumuzu yapardık, sonradan ilçeye gelenler tecrübesiz. O dönem bodrumlarımız vardı, hazır bekletiyorduk. Bir şey sezdiğimizde bodrumlarımıza geçiyorduk. Bu sefer de öyle yaptık. 90’ları gördüğümüz için bir aylık yiyeceği stok yaptık. Bizim mahallede gıda sıkıntısı yok, ilaç sıkıntısı olabilir” dedi. İnanç, olaylardan etkilenmemeleri için çocuklarıyla birlikte günlerdir çizgi film izlediklerini de söyledi.
Cizre ve Silopi’de 14 Aralık’ta başlayan operasyona 10 bine yakın asker ve polis katıldı. Genelkurmay Başkanlığı’nın 23 Aralık tarihli açıklamasına göre Cizre ve Silopi’de 122 PKK’lı etkisiz hale getirildi. Örgüt kaynakları ise rakamların bu kadar yüksek olmadığını söylüyor. Görgü tanıkları sivil ölümlerin de olduğunu aktarıyor. İki ilçede en az dört sivilin hayatını kaybettiği, Cizre’de yaralanan 8 aylık hamile bir kadının da bebeğini kaybettiği bildiriliyor. Bölgede yaşananlar ancak yasaktan sonra net olarak ortaya çıkacak.