Irak Kürdistanı’nın Süleymaniye kentinden yayımlanan “Ranj’la Birlikte” isimli popüler sohbet programında geçtiğimiz günlerde Kürdistan Bölgesi’nin siyasi ve mali krizleri tartışıldı. Farklı siyasi partilerden dört katılımcının yer aldığı programda en çok söylem ve içerik dikkat çekti. Programın odağında son dönemde ana akım medyayla siyasi çevreleri meşgul eden bağımsız Kürdistan konusu değil, tam zıttı bir konu vardı: bölgenin özerklik ve istikrarını zedeleyen siyasi ve ekonomik gelişmeler. Bu yöndeki kaygılar Kürdistan Bölgesi’nin genelinde yankılanıyor. Halk, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) şeffaf olmayan petrol ihracatından, yolsuzluk salgınından ve ödenmeyen memur maaşlarından şikâyet ediyor, Mesud Barzani’nin başkanlığının meşruiyetini sorguluyor. Siyasi ve coğrafi ayrışmaları derinleştiren bu hoşnutsuzluğun önü alınmazsa bölge idari olarak bölünebilir ve toplumsal çalkantılar baş gösterebilir.
Irak Kürdistanı’ndaki mevcut gerginlikler 1994-1998 Kürt iç savaşından miras kalan çekişmelerin yansıması. Bölge o dönemde Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında “sarı” ve “yeşil” bölgeler olarak ikiye ayrılmıştı. Savaşın ardından KDP ve KYB bölgeyi sekiz sene boyunca Erbil ve Süleymaniye merkezli iki ayrı yönetimle idare etti. 2006’da iki yönetim federal Irak devletindeki Kürt nüfuzunu artırmak için “birleşti”. Bu birleşme kapsamında Erbil’de KBY çatısı altında tek bir idare ve Bağdat’ta tek bir Kürt bloku oluştu ama idari yetkiler, gelir ve kaynaklar üzerindeki çekişmeler hiçbir zaman çözülmedi.
Bölgesel güç dengeleri değişince Kürtler arasındaki güç çekişmesi de yeniden su yüzüne çıktı. Yerelde ellerini güçlendirmek isteyen iki büyük Kürt partisi şimdi kaynaklar üzerinde ayrı ayrı iddialarda bulunuyor. Kerkük petrolü için de rekabet var. Üstelik burada sadece KDP ve KYB değil, Irak’ın farklı toplumsal kesimleri ve Bağdat’la Kerkük yönetimleri de iddia sahibi.
Ancak KBY’deki mevcut kriz iki partinin alışılmış kaynak ve gelir kavgasının ötesine geçiyor. Krizin özünde çeşitli muhalif gruplar, bağımsızlar, Kürt yönetiminde yer alan partiler tarafından harekete geçirilen ve daha fazla âdemi merkeziyetçilik ve mali şeffaflık, demokratik kurumlar ve hukukun üstünlüğünü talep eden bir halk hareketi var. Başkanlık kriziyle ivme kazanan hareket, görev süresi 19 Ağustos’ta dolan Barzani’nin otoritesini meşru görenler ile görmeyenler arasında net bir çizgi çekmiş durumda.
Bölgedeki mali kriz de siyasi ayrışmaları derinleştiriyor. Bağdat geçen sene KBY’nin bütçesini kesince toplumsal kesimlerin çoğu Bağdat’ı sorumlu tutmuştu. Oysa bugün birçok çevre KBY yetkililerini suçluyor. Erbil’de yaşayan bir Kürt’e göre “KBY, tüm yumurtalarını Türk sepetine koyarak Bağdat’la elzem olan ilişkileri baltalamakla kalmadı, bölgeyi Türkiye’ye bağımlı kıldı ve mali açıdan hiç olmadığı kadar korunmasız bıraktı.”
Kürt petrol sektörünün şeffaflıktan uzak yapısı bu suçlamaları körüklüyor. Irak Kürdistan parlamentosunun petrol ve gazla ilgili komisyonunda yer alan yetkililere göre “KBY petrol gelirlerinin nereye gittiğini kimse bilmiyor.” Petrol satışlarından gelen paranın KBY’ye ait 16 banka hesabına yatırıldığı biliniyor. Ancak KBY maliye bakanının bunlardan sadece birine, 14 milyon dolar gibi küçük bir mevduatın bulunduğu Türk Halk Bankası’ndaki hesaba erişimi var. Diğer tüm hesaplar Başbakan Neçirvan Barzani ile doğal kaynaklar bakanının kontrolünde.
Öte yandan Kürdistan Bölgesi’ne yönelen varoluşsal tehditler karşısında Kürtler genelde birlik olabiliyor. Kürt kimliğine, Kürt toprakları ve kaynaklarına sahip çıkıyorlar. Kürt sınırlarını İslam Devleti’ne (İD) karşı savunan Peşmerge güçleriyle özdeşleşip gurur duyuyorlar. Aynı zamanda Kürtlerin çoğu Bağdat’tan şu an fazla bir şey beklemenin yersiz olduğunu, Kürdistan Bölgesi’nin mali yönden ayakta kalması için en azından şimdilik alternatif yollar bulmak gerektiğini görüyor.
Tüm bunlara rağmen Irak devletindeki muazzam parçalanmışlık ve İD’le mücadele siyasi çekişmeleri besliyor. Yerel düzeydeki gruplar güç ve kaynak elde etmeye, tanınmaya çalışıyor. Bunun neticesinde amaçlanan sonuç bu olmasa da koalisyonun askeri desteği Barzani iktidarını pekiştiriyor, siyasi reform isteyenlerin tepkisi keskinleşiyor ve farklı gruplar arasında güvensizlik derinleşiyor.
Başkanlık krizi başladığından beri KDP Erbil-Süleymaniye yolunda üç yeni kontrol noktası oluşturdu. Geçtiğimiz haftalarda eskiden muhalefette olan, şimdi parlamentoda yer alan Gorran Hareketi’nden bir grup yetkilinin Erbil’e girişi KDP tarafından engellendi. Bu tip gelişmeler uzlaşmak istemeyen, sertlik yanlısı siyasi çevrelerin etkisini artırıyor. Başkanlık krizini çözmek için dört Kürt partisi ve KBY arasında yapılan ve P4+1 olarak anılan sayısız görüşmeye rağmen ufukta kapsamlı bir çözüm görünmüyor. Yaygın bir görüşe göre mesele 2017’de yapılacak bir sonraki seçimlere kadar sürüncemede kalacak. Kürt bir yetkiliye göre bu seçimler “kıran kırana” geçecek.
İD’e karşı savaşın devam ettiği, partilerin köklü iltimas ağlarını koruduğu ve muhalefetin net bir alternatif ortaya koyamadığı şu ortamda bölgeler arasında resmi bir bölünme veya kitlesel bir hareketlenme olası değil. Ancak mali kriz derinleştikçe, yolsuzluk devam ettikçe, siyasi meşruiyet görmezden gelinip âdemi merkeziyetçilik talepleri karşılanmadıkça KBY’deki idare fiilen bölünebilir. En iyi ihtimalle bu sorunlar sessiz ama bariz bir dirençle irin toplamaya devam edecek, Kürdistan Bölgesi’nin istikrarını ve ekonomik gelişimini daha da zedeleyebilecek.