Orta Doğu’da kim Hamas’ın yerinde olmak isterdi ki? Muhtemelen hiç kimse. Filistinli örgüt, Arap Baharı öncesinde birçok ortak paydaya sahip olan iki büyük bloğun arasında sıkışıp kalmış durumda.
Hamas için bir tarafta Türkiye, Katar ve Müslüman Kardeşler ile ideolojik bağlar; diğer tarafta ise İran, Suriye ve Hizbullah’la siyasi ve maddi bağlar söz konusu. Bu iki blok bugün Suriye ve Yemen krizlerinde karşıt cephelerde yer alıyor, bölgenin hangi istikamette yol alacağı ve geçiş dönemine kim öncülük edeceği konusunda ayrışıyor.
Hamas, başta İran olmak üzere eski finansör ve destekçileriyle ilişkilerini asgari düzeyde tutmaya çalışıyor.
Al-Monitor’un Beyrut’ta görüştüğü kıdemli bir Hamas yetkilisi kimliğinin gizli kalması kaydıyla şöyle konuştu: “Biz asla taraf tutmadık ama olup bitenler konusunda söyleyecek sözümüz var. İran dostumuzdur. Bir zamanlar çok yakın bir dosttu ve biz bunu unutmuş değiliz. Bugünlerde ilişkileri yeniden normalleştirmek için çabalar söz konusu. Ancak bu çabalar her iki tarafta da bazı engellerle karşılaşıyor.”
Sık sık İran’a giden yetkili şöyle devam etti: “Halid Meşal’in Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirmesi planlanıyordu. Ancak her şeyin istediğimiz gibi gideceğinden emin olamadığımız için bu ziyaretler birkaç kez iptal edildi.”
Al-Monitor’un edindiği bilgiye göre Hamas Siyasi Bürosu Şefi Meşal, İran Dini Lideri’yle görüşme imkânı bulamayacağından kaygılanıyor. Nitekim Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmeden Tahran’ı ziyaret etmek anlamsız olacak.
Hamas yetkilisi bu konuda şöyle diyor: “Meşal ile İranlılar arasında belli bir güvensizlik söz konusu. Bu ilişkinin onarılmaya ihtiyacı var. Başka Hamas yöneticileri sık sık Tahran’a gidiyor. Bu da ilişkilerin dibe vurmadığının bir diğer göstergesi. (…) İran’da Hamas’la her türlü ilişkiye karşı çıkan bir kanat var. Benzer şekilde Hamas’ta da İran’la ilişkilerin güçlenmesini istemeyen bir kesim var. Ancak sizi şu konuda temin edebilirim ki hem Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani hem Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah yeni bir sayfanın açılması ve ilişkilerin düzelmesi için bastırıyor.”
Resmi bir İranlı kaynağa göre Hamas’la ilişkiler Tahran için her zaman öncelikli. Kaynak Al-Monitor’a şöyle diyor: “Hamas’ın direnişini her zaman destekleyeceğiz. Devrimin ilk gününden itibaren tavrımız bu oldu, nükleer anlaşmanın ardından da tavrımız bu olacak. Filistin bizim için öncelikli ve bu asla değişmeyecek. (…) Filistin direniş hareketiyle bağımız taktiksel değil stratejik. Suriye konusunda Hamas siyasi yönetimiyle bazı görüş ayrılıkları var ama bu, direniş hareketi ve silahlı kanatla ilişkileri etkilemeyecek.”
Hamaslı yetkili, İran’ın ilk başlarda Tahran’a gidecek heyetlerin başında Meşal’in bulunmasında ısrar ettiğini anlattı: “Meşal Dini Lider’le görüşeceğine dair güvence istedi ama böyle bir güvence verilmedi. Daha sonra Musa Ebu Marzuk, Mahmud El Zahar ve Muhammed Nasır’ın başında bulunacağı bir heyet üzerinde İranlılarla mutabık kaldık. Bu, Meşal’in 16 Temmuz Suudi Arabistan ziyaretinden önce oldu.”
Fars Haber Ajansı’na göre Hamas ziyaretine ilişkin planlama birkaç saat içinde gündemden kalktı. Hamaslı yetkili bu konuda şunları aktardı: “İran tarafını arayıp kendi medyalarında çıkan haberleri sorduk. Bizi uydurma bir senaryoya bulaştırmaya çalışıyorlardı. Güya yöneticilerimiz Suudilerle Yemen’e savaşçı gönderme konusunu görüşüyordu ki bu doğru değil.”
Kaynağın verdiği bilgiye göre Suudi Arabistan ziyareti uzun zamandır gündemdeydi. Hamas, aralarında Hamas Şura Konseyi üyesi Ebu Arif’in de bulunduğu sekiz mensubunun Suudi Arabistan’da tutuklanmasını görüşmek için birkaç kez böyle bir teşebbüste bulunmuştu.
Hamaslı kaynak şöyle devam etti: “Bölgedeki bazı liderler Suudi Arabistan’dan randevu alması için Hamas’a yardımcı olmaya çalıştı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu konuda teşebbüste bulundu ama başarılı olamadı. Katar Şeyhi Tamim de Malezya’nın eski lideri Mahathir Muhammed de başarılı olamadı.”
Meşal o noktada Mekke ve Medine’ye umre ziyareti için vize talebinde bulunmuş ve talebi Ramazan’ın 26’ncı günü olan 13 Temmuz’da kabul edilmiş. Kaynağa göre “Meşal Siyasi Büro’nun birkaç üyesiyle birlikte gitti. Suudi istihbaratından bir yetkili kimseyle temas kurmamaları yönünde kendilerini uyardı.”
Al-Monitor’un edindiği bilgiye göre Meşal risk aldı ve Riyad’da bazı dostlarıyla temasa geçti. Bu kişiler Meşal’in Saray’daki bayram namazına katılmasını sağladı. Namazın ardından Meşal ve yanındakiler Kral’la, Veliaht Prens’le ve İkinci Veliaht Prens’le birkaç dakika görüşme imkânı yakaladı. Bu kısa zamanı iyi kullanan Meşal konuyu aktardı ve İkinci Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’dan randevu almayı başardı. Meşal ve ekibi randevuya gittiklerinde prensin gelmesini altı saate yakın bekledi. Görüşme ise sadece 20 dakika sürdü.
Meşal tutkulu bulunan Hamas yetkilisinin ve yardımcılarının serbest bırakılması için Bin Selman’dan yardım talep etti. Görüşmede başka mevzuların konuşulmayacağını açıkça ortaya koyan Bin Selman, Suudi Arabistan’ın bölgedeki başlıca görevinin İran “hegemonyasına” karşı koymak olduğunu ve İran’ın bu çatışmayı kazanmak için elinden geleni yapacağını söylemekle yetindi.
Hamaslı yetkili şöyle devam etti: “Meşal ve ekibi görüşmeden çıktıktan sonra Ebu Arif ve arkadaşları serbest bırakıldı. Ziyaret de böylece sona erdi. Büyük bir olay olmadı. Maksat sadece bu insanların serbest bırakılmasını sağlamaktı. Suudi Arabistan ziyaretinin ardından İran tarafı bizimle temasa geçti. O günden beri de başında Meşal bulunmadığı takdirde hiçbir heyetin Tahran’a gelemeyeceği konusunda ısrar ediyorlar.”