Nübyelilerin Asvan Barajı’nın inşasıyla yurtlarından edilmesinin üzerinden 51 yıl geçti. Mısır’ın güneyinde 1964’te inşa edilen barajla birlikte evleri sular altında kaldı, tarihsel Nübye de Nasır Gölü’nün derinliklerine gömüldü. Ancak Nübyeliler tarihi miras ve kültürlerinin sonsuza dek baraj sularına gömülmesine izin vermedi.
Asvan vilayetindeki Kom Ombo kasabasına bağlı Balana isminde bir köy var. Adı Nübye dilinde “güzel kraliçe” anlamına gelir. Bu köyün sakinleri barajın yükselmesiyle evlerinden olan ilk kişiler. 60 yaşlarındaki Emine İbrahim’in Nil kıyısındaki eski yurduna dair anıları hâlen taze. Komşularına, oğullarına, torunlarına anlattığı aile tarihinin özünde hep bu anılar var.
Al-Monitor İbrahim’i evinde ziyaret etti. Büyük bir avluya bakan dört odalı evinde Nübye kültürünü yaşatmaya çalışan İbrahim, duvarları bir zamanlar köydeki kerpiç evinin duvarlarını süsleyen oyma ve süslerle bezemiş.
İbrahim, çocukları ve torunları gibi Nübye dilinde konuşmayı tercih ediyor: “Dil bizim tüm hayatımız, atalarımızdan bize kalan tek miras. Yurdumuzdan çıkarıldıktan sonra en büyük hedefim bu dili yaşatmak ve ata topraklarında hiç yaşamamış olan çocuklarıma ve torunlarıma bu dili öğretmek oldu. Çünkü mirasımızı korumak ve yaşatmak istiyorum. Torunlarıma her zaman şunu söylerim: Nübye dilini kaybetmek kimliğimizi ve köklerimizi kaybetmektir.”
Miraslarını ve kimliklerini muhafaza etmek isteyen Nübyeliler için dillerini korumak birinci öncelik. Doğal olarak Mısır toplumuyla da kaynaşıyorlar ve günlük işlerinde Arapça kullanıyorlar. Yeni nesiller ise kamu kuruluşlarında ve okullarda yasak olan dillerini pratik etme fırsatı bulamıyor.
Nübyelilerin en göze çarpan özelliği, örgütlenme becerileri ve başka vilayet ve ülkelerde yaşayan Nübyelilerle bağlarını koruma iradeleri. Kahire ve İskenderiye’de büroları bulunan Nübye Halk Kulübü’nün yanı sıra ABD’de ve bir dizi Arap ve Avrupa ülkesinde Nübye dernekleri var.
Washington’daki Nübye diasporası tarafından 2008’de kurulan Nübye Projesi isimli örgüt insanları barajlar, Araplaşma, Nübye kültürünün ötekileştirilmesi, kültürel asimilasyon gibi olumsuzluklara karşı bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Kuruluşun Nübye mirasının korunması için Afrika Birliği, BM ve uluslararası topluma yaptığı çağrılar var.
Tarihi Eserler Bakanlığı’nın Asvan eserlerinden sorumlu Genel Müdürü Ahmet Salih Al-Monitor’a konuya ilişkin şöyle diyor: “Mısır devleti Nübye kültürünü koruma görevini bizzat üstlenmeliydi. Nübye toplumu dilini, geleneklerini ve mirasını koruma sorumluluğunu tek başına sırtlanmak durumunda kalıyor.”
Nübye dilinin kökenleri Kıpti dönem öncesine kadar uzansa da yazısı olan bir dil değil ve günümüzde sadece ağızdan ağıza anlatılan hikâyelerle yaşatılıyor.
Salih bu konuda şu bilgileri veriyor: “Nübye dilini canlandırmak için Mısır’daki Nübye Halk Kulübü üzerinden geniş kapsamlı girişimler söz konusu. Dili belgelendirmeye, Nübyelilere ve ilgilenen Mısırlılara öğretmeye yönelik çalışmaların yoğunlaştırılması amaçlanıyor. Nübye dilinin kamu ve eğitim kurumlarında kullanımının engellenmesi Nübye kimliğinin yok olacağına dair endişe ve korku yaratıyor. Mısır’da okullarda ve toplumda hâkim dilin Arapça olduğu düşünüldüğünde genç nesilleri Nübye dilini kullanmaya teşvik eden uygulamaların olmayışı bu kaygıları bilhassa artırıyor. Böyle olunca tüm Nübyeli aileler çocuklarını en azından evde Nübye dilini konuşması için zorluyor.”
Al-Monitor Ebu Simbel köyünden 30 yaşlarında bir Nübyeli olan Hani Kabara’ya da fikirlerini sordu. Nübye Halk Kulübü’nde temel dil kursları düzenleyen Kabara şöyle konuştu: “Kahire ya da diğer yerlere giden Nübyeliler birkaç yıl kullanmayınca ana dillerini unutuyor. Biz de bu kurslar aracılığıyla dille olan bağlarını canlandırarak ve pratik yapma imkânı sağlayarak bunu engellemeye çalışıyoruz.”
Yazılı geleneği olmayan bir dili öğretmenin zorlukları karşısında farklı yöntemlere başvuran Kabara öğrencilerine eski Nübye şarkıları dinletiyor, sözlerini tercüme ettiriyor, Nübye dilinde en çok kullanılan kelimelerin anlamlarını ve Arap alfabesiyle yazılışlarını öğretiyor.
Kabara şöyle devam ediyor: “Biz her Nübyeli’nin kendi dilini öğrenmek ve yaymakla yükümlü olduğuna inanıyoruz. Bu, dilin yok olmasını engellemek için en önemli adım. Bazı Nübyeliler kendi dillerine bağlı kalarak Mısır toplumuyla kaynaşamayacağını düşünüyor. Bazı kesimlerin çoğulculuğu reddetmesi ve Mısır-Arap kimliği konusunda fanatik bir yaklaşım sergilemesi bu düşüncede bilhassa etkili oluyor.”
Nübye şarkıları, dili yaşatmanın en yaygın ve en etkili yöntemi olmaya devam ediyor. Nübyeliler böylelikle hem dillerini hem de davul ritimleriyle Afrika müziğini andıran müzik kültürlerini muhafaza ediyorlar.
Kabara şöyle diyor: “Dilimizi korumak için şarkıları kullanıyoruz. Nübyeliler atalarının ezgilerini hâlâ çok seviyor, Arap ve Mısır ezgilerine tercih ediyor. Nübyelilerin sosyal etkinlik ve şenliklerinde en çok Nübye şarkıları çalınıyor.”
Bu kapsamda birkaç Nübyeli sanatçı, bu şarkılara halkın yurdundan edildikten sonraki yaşamını ve acılarını anlatan parçalar eklemeyi başarmış. Bu sanatçıların en bilinenlerinden biri “Nübyeli Flütçü” olarak da tanınan Hamza Alâeddin. En ünlü şarkısı Awish eski Nübye’nin büyüsünü ve güzelliğini anlatıyor.
Devlet Nübye davasını bugüne dek resmi olarak tanımamış olsa da Nübye mirası ülke içinde ve yurt dışında sürgünde yaşayan Nübyelilerin ruhuna işlemiş durumda.