Ağustos 2011’de, Türk Genelkurmay karargâhında basın ve halkla ilişkilerden sorumlu general gürledi “Ben anlamam. O Twitter’a telefon mu edersin yazı mı yazarsın bilemem ama emir net: O tweet’ler kalkacak.” Karşısındaki proje subayı şaşkındı. Önce Twitter’in nasıl bir sosyal medya platformu olduğunu anlatmayı, verilen bu emri yerine getirmenin ne kadar zor bir iş olduğunu, özgürlükçü bir tartışma ortamı sunmayı amaç edinen Twitter’ın bu Tweet’leri kaldırmayı kabul etmeyeceğini generale izah etmeyi düşündü. Ama vazgeçti ve disiplinli bir şekilde “Emredersiniz Komutanım ” diyerek generalin odasından ayrıldı. Odadan ayrılınca bu proje subayının Twitter macerası da başladı. Önce şunu öğrendi: Twitter’in bu konular için bir telefon numarası veya Türkiye’de irtibata geçebileceği bir ofisi yoktu. Twitter Yardım Merkezine “Help Center” bahse konu Tweet’lerin URL’lerinin olduğu e-mailler attı ancak tam dört kez başvurmasına rağmen tüm başvuruları reddedildi. Bir hafta sonra tekrar aynı general kendisini çağırdı ve emri yerine getirip getirmediğini sordu. Proje subayı durumu, yaptığı başvuruları ve verilen emri yerine niçin getiremediğini açıklamaya çalıştı ama general memnuniyetsiz bir şekilde kendisini dinlemekle yetindi. Proje subayının açıklamasındaki son sözleri şu oldu: “Komutanım, sosyal medya biz askerler için çok yeni bir dünya. Ne yazık ki burada her şey emirle yürümüyor.”
Belki bilmek istersiniz, yukarıdaki hikayedeki proje subayı bendim. Gerçekten de sadece Türk ordusu değil modern, ustun disiplinli ve hiyerarsik duzenli olan diğer tüm dünya orduları sosyal medyanın ne olduğunu ve ne olmadığını henüz tam olarak anlamış değil. Hal böyle olunca çoğu modern dünya ordusunun sosyal medyayı tehdit mi yoksa fırsat mı görmeleri gerektiği konusunda kafaları karışık.