1 Ekim’de Humus’un rejim yanlısı bir bölgesinde, bir okulun önünde kendini patlatan iki intihar eylemcisi, çoğu 12 yaşın altında çocuklar olmak üzere onlarca kişiyi öldürdü veya yaraladı. Bu olay, acımasız ve kanlı Suriye iç savaşının ölçütlerine göre bile akıllara durgunluk veren, dehşet verici bir saldırıydı. Parçalanmış küçük bedenler ve okul çantaları sokağa saçılırken, böylesi vicdansız bir eylemin barbarlığı, yerel halkın ötesinde Suriye toplumunun tamamında şok dalgaları yarattı. Bölge sakinleri, olayın ertesi günü örneği görülmemiş protestolar düzenledi ve ilk defa rejimin üst düzey bir temsilcisini hedef aldı: Humus Valisi Talal Barazi.
Bu protestolar, yıllardır süren ve sonu görünmediği gibi daha da kanlı hâle gelen bir savaşın yorup tükettiği, kırılma noktasına getirdiği bir toplumun tepkisiydi. Devlet medyasının halkın acılarına kayıtsız kaldığı yönünde oluşan algı, bu berbat iklimi daha da derinleştirdi. İnternette yayımlanan bir protesto görüntüsüne yapılan yorumlar bu hususu açıkça yansıtıyor. Devlet medyasının savaşı yansıtma biçimine yönelik sert eleştiriler yeni değil. İsyancıların geçen yıl Adra’yı ele geçirirken Alevi aileleri hedef alan etnik temizliği ve bunun öncesinde başarısızlığa uğrayan Lazkiye saldırıları esnasında bu eleştiriler doruğa ulaşmıştı. İlginçtir ki bu defa kimi rejim destekçileri, dayanışma göstermek istedi ve medyadaki sessizliklerini bozarak bireysel boyutta da olsa konuyu aydınlatmaya çabaladı.