BAĞDAT—Irak’taki karanlık tünelde geleceği olmayan bir savaş görünüyor. Ne kazananı ne de sonu görünen bu savaş, Orta Doğu’daki savaşlar toplamına yeni karmaşalar, bolca kan ve bölgenin geleceğini tehdit eden yeni bir fiili devlet ekliyor. Irak’ta hemen herkes, hem kişisel geleceğinden hem toplumsal akıbetten endişeli. İnsanlar, Orta Doğu’nun yeni haritasının kendi cesetleri üzerinden çizilmesinden, mürekkebin de kanları olmasından korkuyor.
2003’teki ABD işgalinden bu yana Irak’taki her krizi izleyen kıdemli gazeteci Nasır bu durumu şöyle anlattı: “IŞİD (önceleri Irak-Şam İslam Devleti, şimdi İslam Devleti olarak bilinen örgüt) Musul’a girdiği gün devlet çökmek üzereydi. Dini liderlik (Merci) cihat ilan ederek bizi kurtardı. Yoksa IŞİD Bağdat’a da girerdi.”
Necef’teki Ayetullahlar, en son 1920’de Irak’ta İngiliz karşıtı ayaklanma sırasında cihat fetvası vermişti. Yani bu, neredeyse bir asır içinde verilen ikinci fetva oldu. Iraklılar beklenmedik gelişmeler karşısında birleşse de fetvaya destek verenler ve muhalefet edenler olarak yine bölündüler.
Irak Meclis Başkanı Usame El Nuceyfi liderliğindeki Mutehiddun blokundan bir milletvekilinin görüşleri şöyle: “Bu adımın arkasındaki mantığı anlayamıyorum. Bu, mezhepçi çatışmayı körükler. Böyle bir fetva, ABD Irak’ı işgal ettiğinde verilmeliydi, şimdi değil. Sorunun bir kısmı, siyaseten çözülebilir. Hepimiz IŞİD’e karşıyız, bu terörist bir örgüt. Ancak talepleri olan ve yıllardır ezilen insanlar ile teröristler arasına ince bir çizgi çekmeye gerçekten ihtiyaç var.”
Fetvanın ardından 24 saat içinde kurulan El Baya El Kobra isimli grubun kendinden menkul komutanlarından Şeyh Muhammed ile tanıştım. Başında sarık, üzerinde askeri üniforma olan bu din adamı şöyle konuştu: “Bin savaşçım var, Merci isterse hepsi şu an ölmeye hazır.”
Adamlarına verdiği silah ve parayı nasıl temin ettiğini sorduğumda Muhammed’in yanıtı şöyle oldu: “Yerel kaynakları kullanıyoruz. Hepimizin evinde silah var. Hizmet ettiğimiz bölgeyi korumak için tüm imkânları seferber ediyoruz. Benim grubum güney Bağdat’ta. Biz, başkentin güney girişini koruyoruz. Burası terörist mevzilerinin sadece birkaç kilometre uzağındadır. Başbakan Nuri El Maliki’ye ulaşarak destek almaya çalışıyorum ki işimizi yapmaya devam edebilelim.”
Resmi verilere göre Irak’ın dört bir tarafındaki gönüllü savaşçıların sayısı 3 milyonu aştı. Bu kişilerin bir kısmı eski asker, bir kısmı da işgal döneminde ABD ordusuna karşı savaşan örgütlerin eski üyeleri.
Sürecin durum değerlendirmesiyle başlayıp savaş düzeni almakla sonuçlandığını belirten Şeyh Muhammed, Al-Monitor’a açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Ordu her gönüllünün yeteneklerini değerlendiriyor. Tecrübeliler doğrudan cepheye gönderilecek, daha az deneyimi olanlar da kısa bir eğitimden sonra ordunun denetiminde daha az tehlikeli yerlere gönderilecek. Hiç tecrübesi olmayanların ise uzun bir eğitimden geçmesi gerekecek ve bunlara lojistik görevler verilecek.”
Yaklaşık bir saatlik bir yolculuk yaparak Bağdat’ın 100 kilometre ötesindeki El Azim’de cephede savaşan asıl gönüllülerle görüşmeye gittim. Geçen hafta yolda patlayan bir bombayla yaralanan ve bir gözü bandajlı olan Teğmen Murtada Musavi ile yakıcı güneşin altında tanıştım. Musavi şu bilgileri verdi: “Burada 500 gönüllüm var. Çok cesurlar ve her şeyi yapmaya hazırlar. Bu insanları her şeyi bırakıp ellerine silah almaya, Allah’ın ve halkın düşmanlarıyla savaşmaya sevk eden fetva oldu.”
Bölgedeki ziyaretimiz sırasında ordu, Şii milisler ve gönüllülerle birlikte operasyon hâlindeydi. Silah sesleri net bir şekilde duyuluyordu ve etrafımızdaki açık alana her beş dakikada bir havan topu isabet ediyordu.
Bölgede savaşan başlıca milis grupları, İran tarafından desteklenen ve bölgeye geri döndükleri bilinen Bedir ve Asaib Ehl El Hak’tı. Ancak cephede hiçbir İranlıya rastlamadık. Musavi, milislere ilişkin sorumu şöyle yanıtladı: “Iraklılar, artık onların yerine savaşacak birilerine ihtiyaç duymuyor. Bize uzmanlık, silah ve lojistik lazım, insan değil. Dolayısıyla bizim saflarımızda yabancılara rastlayamazsınız.”
El Azim’in çok yakınında bir eğitim kampı kurulmuş. Savaşa katılmak için iki hafta önce gönüllü olmaya başlayan yüzlerce kişi, burada eğitilecek. 45 yaşındaki eski savaşçı Sacit Hasani, bu gönüllülerden biri. IŞİD’e karşı savaşmak için Bağdat’ın güneyindeki Divaniye’den geldiğini belirten Hasani, şöyle konuştu: “Dinimi ve mezhebimi savunmak için buradayım. Onlar, Kerbela ve Necef’e saldırmak için geldiler. 90’larda Baas Partisi’ne karşı savaşmıştım, 2003 sonrası da Amerikalılara karşı direnişe katıldım. Şehit olmaya bugün her zamankinden daha hazırım. Bu, savaşların en kutsalıdır.”