İsrail savunma teşkilatının uzun zamandır devam eden, yerleşmiş temel dayanak noktalarından ikisi, yirmi dört saatlik bir zaman dilimi içinde çürütüldü. Bunlardan ilki, Hamas’ın bastırılmış olduğu fikriydi. Buna göre Hamas gerilimi düşürmek ve ne pahasına olursa olsun sükûneti sürdürmek istiyordu.
İkinci dayanak noktası, Filistin bölgesinde üçüncü bir intifadanın muhtemel olmadığı idi. Herhangi bir negatif enerji, kritik kütle veya her an patlayabilecek bir gaz sızıntısı yoktu. Bu varsayıma göre Filistinliler sükûnet taraftarıydı. Uzun yıllar süren çatışmalardan bitkin düşmüşler ve yaşam standartlarını yükseltmek istiyorlardı.
2 Temmuz günü öğleden sonra görüştüğüm üst düzey bir İsrail güvenlik yetkilisi, şöyle konuştu: “Hamas’ın roket atışlarını yoğunlaştırma niyetinde olmadığını gösteren net işaretler aldık. Karşı cepheden bize gelen ve bizim yakaladığımız emareler bunu gösteriyor. Stratejik anlamda yaşadığı ciddi sıkıntılar düşünülürse, Hamas’ın bugün en son isteyeceği şey, yeni bir şiddet dönemidir. Hamas sükûnet istiyor.”
Bu sohbetin geçtiği sırada – 2 Temmuz öğleden sonra – işler duruluyor gibiydi. Gazze’den İsrail’in güneyindeki yerleşim yerlerine atılan roketler azalmıştı. İsrail’in en tepedeki savunma yetkilileri, ertesi gün durumun iyice yatışacağı ve sükûnetin kalıcı olacağı değerlendirmesini yapmıştı.
Ne var ki 3 Temmuz günü, Sderot kenti ve güneydeki başka noktalara 33 adet roket atıldı. Yüzü maskeli Hamas sözcüleri, basın toplantısı düzenledi ve her zaman yaptıkları gibi İsrail’e tehditler savurdu. Sderot’a atılan roketlerden biri, bir apartmanda geçici olarak kurulan ve içinde bir kadınla üç ufak çocuğun bulunduğu bakım merkezini vurdu. Mucize eseri kimse yaralanmadı. Başka binalar da roketlerden zarar gördü. Yaklaşık bir milyon İsrailli alarm durumuna geçerek güvenli odalara ve sığınaklara koşmaya hazırlandı. Kasım 2012’deki Savunma Sütunu Harekâtı’ndan bu yana Hamas ilk defa roketleri bizzat attı, sorumluğu üstlendi ve gamsız şekilde elini tetikte tutuyor görüntüsü verdi. İsrail’in durum değerlendirmesi, çökmek üzereydi.
Bu arada, Filistin bölgesinde üçüncü bir intifada ihtimalini dışlayan ikinci değerlendirme de çökmenin eşiğine gelmiş gibiydi. Son üç gündür Doğu Kudüs’te Filistinli gençler ile İsrail güvenlik güçleri arasında ciddi çatışmalar yaşanıyor. Olayları tetikleyen gelişme, 16 yaşındaki Muhammed Ebu Haydar’ın öldürülmesi oldu. Üç hafta önce Hamas militanlarınca kaçırılan üç İsrailli gencin cesetlerinin bulunmasının ertesi günü Arap gencin cesedi de Kudüs Ormanı’nda bulunmuştu.
Mevcut değerlendirmeye göre Filistinli genç, Yahudi milliyetçilerin üç İsrailli gencin öldürülmesine tepki olarak işlediği bir nefret cinayetine kurban gitti. Bu değerlendirme henüz kesinleşmemiş olsa da sahadaki durum alev aldı. Son birkaç haftadır İsrail güvenlik güçlerinin kuşatması altında olan Filistin halkı, kendiliğinden patladı. Doğu Kudüs’te İsraillilerin son yıllarda görmediği manzaralar yaşandı. Sokaklara dökülen yüzlerce Filistinli, taş ve Molotof kokteyli attı, lastik yaktı ve araçları tahrip etti.
Ebu Haydar’ın otopsisi 3 Temmuz’da yapıldı ve cenazesi de 4 Temmuz’da bu makalenin yazımından yaklaşık bir saat sonra başlayacaktı. Son derece kırılgan ve gergin bir ortamda, Ramazan ayının ilk cumasında gerçekleşecek olan cenaze kritik önem taşıyor. Olaylar büyüyüp ciddi bir şiddet dalgasına dönüşmezse, kargaşa önümüzdeki birkaç gün içinde yatışabilir. Ancak olaylar topyekûn bir çatışmaya doğru evrilirse bambaşka bir durumla karşı karşıyayız demek olur.
On yıldır ilk defa, üçüncü intifada fikri Filistinlilerin dilinde olacak. Yeni bir intifada, İsrail ile Filistinliler arasında son yıllarda var olan kördüğüm denklemini sarsacak bir patlama olabilir. Böyle bir patama, her yeri saran büyük bir yangına sebep olabilir, bunun neticesinde de durum değerlendirmeleri ve bunların yıllardır dayandığı paradigmalar değişebilir. Yeni bir intifada, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun İsrail’deki iktidarının sonunu da getirebilir.
Şu an Hamas, Gazze bölgesinde ateşkesi kabul etmiş görünüyor. BBC’nin 4 Temmuz sabahı verdiği habere göre İsrail ve Hamas, ikili görüşmeler neticesinde ateş açılmasına ve müteakip cezalandırıcı tedbirlere son verme konusunda anlaşmış. Peki, ne oldu da Hamas liderleri çarşamba akşamından perşembe sabahına kadar fikir değiştirdi?
Bir İsrail askeri yetkilisi, şu değerlendirmede bulundu: “Bizce Hamas Kudüs’teki olayları görünce Filistin kamuoyuna hâkim olan büyük öfkeyi idrak etti ve halk nezdindeki itibarını bir nebze düzeltmek için bu rüzgârdan faydalanmak istedi.”
Yetkili, şöyle devam etti: “Hamas, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Tamamen iflas etmiş ve tüm uluslararası desteğini kaybetmiş durumda. Mısır sınırındaki kaçakçılık tünelleri kapatıldı ve Gazze’de zaten sıkıntılı olan durum kötüleşmeye devam ediyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, son iki aydır on binlerce Hamas memurunun maaşını Gazze’ye transfer etmiyor. Arap dünyasının neredeyse tamamı Hamas’a sırt çeviriyor. İsrail’e bir anda yağdırılan roketlerle Filistinliler, Hamas’ı onurları için savaşan ve İsrail’e direnen tek örgüt olarak algılıyor. Mevcut durumda Hamas’ın başka seçeneği pek yoktu. Bu, çaresizce yapılan bir hamle ve işte bu nedenle de tehlikeli.”
Bir diğer İsrail güvenlik yetkilisi de Hamas’ın durumunu şöyle yorumladı: “Mısırlılar, Refah Sınır Kapısı’nı haftada iki defa ancak açıyor ve sadece 300-400 kişinin Gazze’den çıkmasına izin veriyor. Gazze cehenneminden çıkmak için binlerce insan sıra bekliyor. Aldığımız haberlere göre insanlar ön sıralara geçmek için binlerce dolar nakit para ödemeye hazır. Hamas’ın Gazze’de yaşadığı sıkıntı ve baskı, onu topal bir örgüte dönüştürdü. Hamas şu an hayatta kalma derdinde, bunun mücadelesini veriyor. Böyle koşullarda Hamas en tehlikeli hâlini alıyor. Dahası, aklıselimle hareket etmiyor. Hamas’ın yurt dışındaki önderliği, yani Siyasi Büro Şefi Halid Meşal ile yerel liderler, silahlı kanat ve Batı Şeria’daki militanlar arasındaki eşgüdüm fiilen yok olmuş durumda. Herkes kendine göre hareket ediyor. Bu da kaos demek. Kaos olduğu zaman da her şey mümkündür.”
Arka planda bunlar olurken, İsrail’de şiddetli bir siyasi mücadele sürüyor. Mücadelenin tarafları, HaBayit HaYehudi Partisi Genel Başkanı ve Ekonomi ve Ticaret Bakanı Naftali Bennett’in başarıyla temsil ettiği radikal sağ, Netanyahu’nun pragmatik sağı ve Maliye Bakanı Yair Lapid ile Adalet Bakanı Tzipi Livni’nin temsil ettiği merkez kanattan oluşuyor.
Güvenlik kabinesinin gergin ve zorlu geçen bu haftaki toplantısı da bu savaşın açık bir yansımasıydı. Toplantıda herkes birbirine çamur attı. En çok eleştiriyi Bennett aldı. Bennett bu görüşmelerde hem Yahudiye ve Samarya’da hem Gazze’de geniş çaplı cezalandırıcı operasyonlar yapılmasını savundu, İsrail’in caydırıcı gücünü yeniden tesis etmek ve Filistinlilerin terör ve kaçırma hamlelerinin önünü kesmek için Hamas ile Filistinlilere ciddi, can acıtıcı darbeler vurulmasını istedi. Genelkurmay Başkanı Korgeneral Benny Gantz’ın önerilerine dudak büken Bennett, bakan arkadaşlarına da yüklendi ve Facebook sayfasından sert mesajlar paylaştı.
Başka kabine üyeleri daha sonra Bennett’i “yangına körükle gitmek” ile suçladı. Konuştuğum kıdemli kabine üyeleri, Bennett’in “sorumsuz bir kocaoğlan, halkı ordu ve hükümete karşı umursamazca kışkırtan sorumsuz bir adam” gibi davrandığını belirttiler. Biri daha da ileriye giderek, Arap genci öldürenler gerçekten milliyetçi güdülerle hareket ettiyse, bu iklimin oluşmasını Bennett gibi kişilerin kolaylaştırdığını söyledi.
Bennett ise diretiyor. Aldığı eleştirilerden istifini bozmuyor ve bildiğini okumaya devam ediyor. Burada hem ideolojik bir tartışma hem de siyasi bir mücadele söz konusu. Geçmişte Netanyahu’nun özel kalem müdürlüğünü yürüten ve bu görevden kavgalı ayrılan Bennett’in gözü yükseklerde. Netanyahu’nun sağ seçmenini çalmaya çalışıyor, önce sağın lideri sonra da başbakan olmak istiyor. Bennett, bildiğiniz sağcılara benzemiyor. Güleç tavırlar takınıyor, dost canlısı görünüyor, teknolojiye meraklı ve “Tel Avivce”yi mükemmel konuşuyor. Son genel seçimlerde 120 meclis sandalyesinden 12’sini kazandı.
Bir dönem daha başbakanlık yapmak isteyen Netanyahu, Bennett’i şu an birinci derecede tehdit olarak görüyor. Ancak Bennett ile uğraşmaya koyulmadan önce hâlletmesi gereken daha ivedi meseleler var: Filistin bölgesinde üçüncü intifadanın patlama tehlikesi ve Gazze’deki durumun süratle tırmanması. Netanyahu'nun üç ayrı başbakanlık döneminde yaşadığı sekiz yıllık göreceli sükûnet, şimdi tehlikeye girmiş durumda.