KAHİRE — İsrail, kasım 2012’de İzzeddin Kassam Tugayları komutanı Ahmed El Cebari’yi öldürüp Savunma Sütunu Harekatını başlattığında duruma ilk müdahale eden dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi oldu. Tel Aviv’deki Mısır büyükelçisini geri çağıran Mursi, Refah Sınır Kapısı’nı tüm Filistinlilere açtı ve Başbakan Hişam Kandil’i Gazze’ye örneği olmayan bir resmi ziyarete gönderdi. Ardından Kahire birkaç gün içinde arabulucu olarak ateşkes anlaşmasını sağladı.
O günlerde Mursi’yi sertçe eleştirmiştim. Bunun sebebi, Mursi’nin komşumuz Gazze’deki duruma müdahil olması değil, hükümetin Gazze için bunca çaba sarf ederken, İsrail’in Gazze’yi vurduğu günlerde Yukarı Mısır’da yaşanan tren kazasında ölen 53 çocuğun ailesi için neredeyse hiçbir şey yapmamasıydı. Müslüman Kardeşler hükümetinin kazanın sorumluluğunu Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık yolsuz yönetimine atması, Mursi ve iktidardaki ekibi için Gazze’nin çok daha önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştu.
Ancak eski savunma bakanı ve mevcut cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi’nin başında bulunduğu Mısır rejiminin Gazze’de süren savaşa verdiği tepki – ki Mısır medyası ile halkın büyük bir bölümü bunun peşinden gidiyor – masum Filistinlileri pervasızca öldürmeyi sürdürmesine rağmen İsrail’in askeri hamlelerine en hafif tabiriyle duyarsız olan, bazen de destek veren yeni bir politikayı ortaya koyuyor.
Bu yöndeki ilk tepki, yarı resmi olarak İçişleri Bakanlığı’nın kurumsal Facebook sayfasından verildi. Bakanlık, ağustos 2012’de Refah sınır kasabasında öldürülen 16 askerin bayraklara sarılı tabutlarının fotoğraflarını yayımladı. Fotoğrafların altında şu ibare yer alıyordu: “Üzgünüz Gazze, biz unutmayız.” Mısır makamları, detayları oldukça bulanık olan ve Kerim Ebu Salim Sınır Kapısı’nın İsrail tarafında bir saldırının takip ettiği bu terör eylemine ilişkin esaslı hiçbir kanıt sunamamıştı. Ancak İçişleri Bakanlığı, askerlerin katledilmesinden üstü kapalı olarak Hamas’ı suçlamıştı. Çok geçmeden de bu tavrın Mısır’ın yeni yaklaşımının mikro düzeydeki bir örneği olduğu anlaşılmıştı.
Mısır, 10 Temmuz’da Refah Sınır Kapısı’nı nihayet açmaya karar verdi. Bu sınır kapısı, Gazze’de yaşayan 1 milyon 700 bin kişinin İsrail’in kontrolünde olmayan bir bölgeye açılan tek çıkış noktasıdır. Mısır ordusunun Gazze için tahsis ettiği 500 tonluk yardımın gıda ve tıbbi malzemeden oluşan ilk 16 tonluk bölümü, o gün Gazze’ye taşındı. Yaralı sivil sayısı 600’ü aşmışken tedavi için sadece 11 kişiye Mısır’a geçiş izni verildi. 12 Temmuz’da yaralı sayısı bini aşarken dört yaralının daha geçmesine müsaade edildi. Şu ana kadar da ne gazeteciler ne Avrupalı bir doktor ekibi ne de kuşatma altındaki ailelerine kavuşmak için yalvaran Gazzeliler Gazze’ye geçebildi.
Mısır yönetiminin son derece geç ve asgari düzeyde attığı bu adımlar bile daha sert yaklaşımlardan yana olan kimi Mısırlı çevreleri öfkelendirdi. Örneğin eski milletvekili Muhammed Ebu Hamid, Twitter’dan şu mesajı paylaştı: “Mısır, Filistinlileri sınır kapısında tedavi etmeli ve girişlerine izin vermemeli.”
Mısır’ın en büyük kablo kanalı CBC de Gazze’deki gelişmeleri “İsrail hava kuvvetlerinin terör noktalarını hedef alması” şeklinde verdi. Ne de olsa bu kanalla birlikte birkaç medya kuruluşunun sahibi olan Mısırlı milyarder Muhammed El Emin, mal varlığının yarısını Sisi’nin kurduğu Mısır Fonu’na bağışladığını açıklamıştı.
Farayin kanalının olay sunucusu Hayat El Dardiri ise canlı yayında “Mısır halkı, Mısır ordusunun Hamas’ı yok etmeye yönelik bir askeri harekâtından aşağısını kabul etmez.” ifadesini kullandı.
Medyadaki yorumlardan daha da sarsıcı olan ise Gazze’ye destek için sadece ufak bir toplantının düzenlenmesiydi. Bu, hiç beklenmeyen ve örneği görülmemiş bir tepkisizlik. Oysa geçmişte binlerce gösterici büyük meydanları doldurur ve zaman zaman onları dağıtmaya çalışan polisle çatışırdı.
Mısır Basın Sendikası’nın yönetim kurulu üyelerinden tanınmış gazeteci Hanan Fikri ise Al-Monitor’a şu değerlendirmede bulundu: “Gazze konusundaki haberler, Gazze’ye çok saygılı ve duyarlı bir şekilde verildi. Ancak kimi bağımsız sesler, Gazze’yi zorla ele geçiren Hamas ile Gazze’nin kendisi arasında ayrım yapamadı.” Ne var ki Fikri’nin bahsettiği “bağımsız sesler” Mısır’ın en çok izlenen kanallarıydı.
Fikri sözlerine şunları ekledi: “Bana göre Mısır, devlet olarak üzerine düşeni yapıyor, kamuoyu desteğinin fazlasına da ihtiyaç yok. Fakat uluslararası toplum, 160’tan fazla Filistinliyi öldüren İsrail ordusuna karşı kararlı bir duruş sergilemeli.”
Ahmed Acami ise yapılanları yeterli bulmayıp Gazze için düzenlenen bir yardım kampanyasına katılıyor. Muhammed El Dura’nın İkinci İntifada sırasında eylül 2000’deki ölümünden bu yana Gazze için yürüyüşlere katılan Acami, gıda ve tıbbi malzeme toplamak üzere gönüllü olmuş. Genç insanların organize ettiği bu kampanya çerçevesinde yardım konvoyunun 17 Temmuz’da Kahire’den Refah Sınır Kapısı’na doğru yola çıkması planlanıyor.
Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Acami, şöyle konuştu: “Medyadaki haberler, hükümet politikasının bir türevi ve bunların her ikisi de utanç verici. Çok asgari düzeyde atılan adımlar, rejim yanlısı medya tarafından Mısır’ın Gazze’ye karşı görevini yerine getirmesi gibi gösteriliyor.”
Gazze’ye destek gösterisine ilk kez lise çağındayken katılan Acami şöyle devam etti: “Milyonlarca eğitimsiz insan, her gün onlara Gazze Şeridi’nin terör kaynağı olduğunu söyleyen televizyonları izlerken daha duyarlı bir tepki beklenemezdi. İngiltere ve ABD’de olduğu gibi Kahire’de de Gazze’ye destek yürüyüşü düzenlenseydi, katılımcılar muhtemelen saldırıya uğrar ve polis tarafından gözaltına alınırdı.”
Mursi’nin iktidara gelişinden bir ay sonra ağustos 2012’de 16 askerin Refah’taki kontrol noktasında öldürülmesinden bu yana Mısır medyası ve yetkilileri, Hamas’a karşı amansız bir savaş yürütüyor ve onu ezilmesi gereken bir terör örgütü olarak niteliyor. Hamas’ın da Mısır’a karşı yaklaşımı daha iyi olmadı. Örgüt, silahlı kanadı için Mısır üzerinden harıl harıl silah kaçakçılığı yaparken dost olan tek komşusuna karşı gittikçe hasmane bir siyasi söylem benimsedi.
Bu ortamda Mısır bir şekilde Gazze halkını Hamas ile özdeşleştirdi, en hafif tabiriyle Gazze halkını örgütün eylemlerinde suç ortağı olarak görmeye başladı.
Acami de bu noktaya dikkat çekerek şöyle konuştu: “Mevcut yönetim, Muhammed Mursi’yi ve Müslüman Kardeşler’den diğer isimleri, Hamas ile iş birliği yapmaktan yargılıyor. Her iki grubu da terör örgütü sayıyor ve anlaşılan İsrail’i değil, Gazze’yi düşman olarak görüyor.”