HALEP, Suriye — Bir traktörün şasesi, iki paslı direk ve cam fabrikasından rastgele toplanan parçalar... Bu havan topunu yapmak için hiçbir şey ziyan edilmedi ve Google'dan bulunan yapım talimatları kullanıldı. Firas gülerek "Bombalar için eşimin çiçek gübresini bile kullandım." diyor. 43 yaşındaki Firas eskiden otomobil galerisinde satış yöneticisiymiş. Şimdi kendini "havan topu yöneticisi" olarak tanıtıyor.
Halep bugün işte böyle. Savaş burada o denli olağan ve tanıdık bir hâl almış ki sokağın bir tarafındaki çöp bidonları cephe hattı çizgisini belirlerken, diğer taraftakiler doğaçlama bir futbol maçında kale olarak kullanılıyor. Keskin nişancıların mesaileri var. Sabahları, ellerinde kahveyle yerlerine gidiyorlar ve sanki işe gidermişçesine arabalarını ana kapının önünde park ediyorlar.
Savaşın gidişatı değişirken cephe hatları şimdi Halep’in en güvenli bölgeleri. Zira siviller artık “istenmeyen zayiat” değil, hedefin ta kendisi.
Firas Al-Monitor'a şöyle konuşuyor: "Esad sahada çarpışarak kazanamayacağını anladı, o yüzden de bizi bombalayarak ya da etrafımızı kuşatarak açlıktan teslim almaya çalışıyor. Bu, artık bir savaş değil. Artık savaşmıyorsun sadece ölüyorsun. Bu, bir cinayet."
Varil bombalarıyla net nişan alınamıyor, isyancılar ile rejim yanlıları da birbirine o kadar yakın ki helikopterler her iki tarafı da vurabiliyor. Bu nedenle pek çok kişi gibi Firas da ailesinden geriye kalanları cephe hattının yakınlarına taşımış. Bir zamanlar üç erkek kardeş, eşleri, çocukları ve torunlarından oluşan 31 kişilik aileden sekiz kişi ölmüş, yedisi mülteci olmuş, 16'sı da evlerinden edilmiş.
Faris’in ailesi Irak-Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) bulunduğu bir cephe hattının yakınına yerleşmiş. Buradaki IŞİD karargâhı, bugüne dek saldırıya uğramayan tek mekân. Oysa karargâh, oldukça izole konumu nedeniyle meşru bir askeri hedef sayılabilir. Savaş muhabirlerine genelde bombardımandan korunmak için hastaneler, fırınlar ve pazarlar gibi sivil mekânların yakınında kalması öğütlenir. Burada ise “IŞİD'in yakınında durun.” deniyor.
El Kaide lideri Ayman El Zevahiri IŞİD’i reddetmiş olsa da Halep’teki isyancılar IŞİD'den hâlen El Kaide diye söz ediyor. Son vahşetlerinin görüntüsü -- casus oldukları iddia edilen yedi kişinin çarmıha gerilmesi -- kısa süre önce internete kondu. 34 yaşındaki Abdül’e göre "Onlar maaşlarını rejimden alıyor."
Yaralı bir arkadaşının tedavi masrafları için roketatarını satan Abdül, IŞİD’i şöyle anlatıyor: "Onlar sadece Obama'ya Esad'ı ehvenişer gibi göstermekle kalmadı. Geçen temmuzda tam Halep'i ele geçirmek üzereyken, bizi gerçek Müslüman olmamakla suçlayıp bize döndüler. Suriye'nin bir santimini bile kurtarmış değiller. Rakka'ya bakın. Yaptıkları tek şey, bizim ele geçirdiğimiz yerleri işgal etmek oldu.”
IŞİD’in Suriye rejimiyle iş birliği yaptığı söylentileri ayyuka çıkmış durumda. Gerçekten de IŞİD'in rejimin hava saldırılarından tuhaf bir muafiyeti var. Kesin olan tek şey şu ki tüm isyancılar IŞİD'e karşı savaşmakla meşgul.
Abdül, Al-Monitor'a bu savaşı şöyle anlatıyor: "Sonuçta (...) rejimle nasıl baş edebiliriz ki? Uçaksavar silahlarımız yok. Hiçbir şeyimiz yok. On saat çarpışıp yalnızca yüz metre ilerleyebiliyorsun. Sonra da cephanen tükeniyor ve geri çekiliyorsun. (...) Elinde bir şey kalmıyor, yalnızca yeni ölüler…"
Firas ve Abdül dâhil altı savaşçı ve 9 yaşındaki Ahmet ile birlikte, Seyf El Davla’dayız. Burası, isyancıların tuttuğu doğu Halep'in cephe hattındaki bir mahallesi. Bölgenin büyük bölümü, enkaz hâlinde. Sokaklar ıssız görünüyor. Mahalleye girdiğinizde savaşın mahvettiği bölgede sıkışıp kalan binlerce Halepli sivilden bazıları ortaya çıkıyor. Bunların pek çoğu, Ahmet gibi yetim kalan, komşular ya da isyancı birlikler tarafından bakılan çocuklar. Faris ve Abdül, İslamcı tugayların IŞİD'e karşı kasımda kurduğu bir ittifak olan İslami Cephe'ye mensup. Ancak kendilerini, adını güvenlik sebebiyle açıklamadığımız küçük, tugay-vari bir yerel sivil toplum örgütünün üyesi olarak tanıtıyorlar.
İsminin açıklanmasını istemeyen örgüt komutanı, Al-Monitor’a şu bilgileri veriyor: "Şu an asıl faaliyetimiz yaralıların bakımı olduğu için yurt dışından hiçbir yardım almıyoruz. Hiç! BM, yardımlarını rejim üzerinden dağıtıyor ve bizim de biraz un için rejimin kapısını çalacak hâlimiz yok. Geri kalan zamanlarda da savaşıyoruz.”
Basında Halep'te bir isyancı taarruzuna ilişkin pek çok şey yazılıp çizilse de buradan bakınca iyimser olmak zor. Stratejilerinin ne olduğunu sorduğunuzda net ve karamsar bir yanıt alıyorsunuz: "Sabaha çıkmak."
Komutan, savaşçılarının da hissiyatını yansıtarak, şöyle diyor: "Teoride, eskisine göre daha az bölünmüş durumdayız. IŞİD’e karşı hepimiz bir ve beraberiz: İslami Cephe, El Nusra Cephesi ve Ceyş El Mücahidin'in yabancı savaşçıları… Eskiden herkesin kendi bayrağı, amblemi ve komutanı vardı. Fakat Hama'da, Dara'da olanları ancak Facebook'tan öğrenebiliyoruz. Gerçek bölünme budur. Halep'ten bakınca Humus başka bir ülke gibi. Sadece özel temaslar var. Eşgüdüm sıfır.”
Silah tedariki olmayınca isyancıların Halep'teki ilerleyişi de durmuş. Firas bu konuda şöyle diyor: "Elimizdeki tek tük silahlar o kadar köhne ve basit ki hedefleri bile doğru düzgün seçemiyoruz. Batı Halep'le Şam arasındaki ikmal hatlarını daha çok havan topu ateşiyle kesmeye çalışıyoruz. Ama varil bombalarının yanında bunlar oyuncak gibi kalıyor.”
Rejimin tuttuğu mahallelere rastgele top ateşi açıldığını ve sivillerin ölmesi yüzünden halk desteğinden olduklarını kabul eden Faris, bu durumdan şöyle yakınıyor: “Rejimin yaptığı gibi hedef gözetmeden ateş ediliyor. Bu yolla Suriyeli insanların desteğini kaybetmekten başka bir şey yapmıyoruz. Bunun ne anlamı var? Ele geçirdiğimiz alanlar, hava saldırılarıyla vurulup yıkılıyor. Ayakta kalan yerler ise karşı karşıya gelemediğimiz suç çetelerinin insafında. Sayımız yeterli değil. Eğer onları da buradan çıkaracak olursak yerlerini rejim güçleri alacak.”
Bu isyancılar, savaşmaktan bitkin düşmüş durumda. 140 bini aşkın insanın canına mâl olan, ülkenin altyapısını harap eden yıkıcı savaştan bir çıkış yolu arıyorlar. Abdül şöyle diyor: “Şunu kabul edelim: Anlaşma zamanı artık geldi. ABD'nin müdahalesi olmadan kazanamayacağımız aşikâr. Fakat Esad'ın iktidarını engelleyebilir, onu ödün vermeye zorlayabiliriz. Bu bir kırmızı çizgidir: Esad gitmeli."
Abdül’e göre Humus örnek olabilir. Oradaki ateşkeslerin Halep'teki isyancılara da cazip gelmeye başladığını belirten Abdül, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Teslim oluyor değiliz. Çünkü Esad'ın iktidarda kalmasına engel olacağız, ama başka yöntemlerle. Kimse silahla üstünlük sağlayamaz. Bu havan topunun yönünde, Batı tarafında ne var biliyor musunuz? Nereye ateş ettiğimi biliyor musunuz? Orada benim evim var. Kendi evime ateş ediyorum.”