“Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) ya Cenevre-2 Konferansı’na katılmayı reddederek uluslararası toplumu kaybedecek ya da katılmayı kabul ederek Suriye’yi (yani silahlı muhalefeti) kaybedecek.” 114 üyeli SUK’un 9 Kasım’da İstanbul’daki toplantısı bu işte böylesine bıçak sırtı bir denklemle başladı. O yüzden ‘ikisinden birini kaybetmektense kararı zamana bırakalım’ hissiyatına sarılanlar çoğunlukta. Belki Suriye içinde Esad yönetimine karşı savaşan silahlı grupların “Otel odalarında yiyip içip bizim adımıza karar veriyorlar” diyerek temsil kabiliyetini sorguladığı toplantılardan biri daha. Ama bu kez Rusya ile anlaşan ABD’nin tarafları Cenevre’de buluşturmak konusundaki hissedilen baskısı bu toplantıyı biraz daha özel kılıyor. Nitekim büyük bir gazeteci ordusu toplantı için seferber olmuş durumda. Toplantıda muhalefetin gündeminde Cenevre’nin yanı sıra Ahmet Tuma’nın liderliğindeki ‘geçici hükümet’ ve Kürt Ulusal Konseyi’nin (KUK), koalisyona katılımının onaylanması da var.
Al-Monitor’un edindiği kulis bilgilerine göre, birçok toplantıda olduğu gibi en kritik konulara girmeden önce ‘Esad’ı deviremeden kendi içinde defalarda devrilen’ SUK’un üyelik yapısı tartışıldı. Üye olup da sahada grubunu kaybeden ya da sonradan grup toplayıp SUK’ta daha fazla koltuk isteyenlerin durumu konuşuldu.