Suriye’nin güneybatısında yer alan Kuseyr’in düşmesinden birkaç gün sonra şehre ziyaretçiler gelmeye başladı. Bunlardan bazıları, şehrin geri dönen sakinleriydi ve evleriyle mülklerinden geriye ne kaldığını görmek için gelmişlerdi. Bazıları ise bölgeden geçerken Kuseyr’in ne hale geldiğini merak edip uğrayan insanlardı. Üçüncü bir kategori daha vardı ki buna Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah da dâhildi.
Kuseyr’e gelişimin ilk günüydü. Şehirdeki güvenlik önlemeleri artırılmıştı. Bu konuyu sorduğumda alabildiğim tek yanıt, talimatların her gün değiştiği yönündeydi. Meslektaşlarımdan biri, Humus’taki Baba Amr’ın rejimin eline geçmesinden sonra olduğu gibi Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Kuseyr’i ziyaret edebileceğini öne sürdü, ancak bu ihtimal teyit edilmedi. Suriyeli bir asker daha sonra bize şehre üst düzey bir Suriyeli yetkilinin geleceğini, ancak bunun Esad olmadığını söyledi.
Kuseyr’de birkaç saat daha geçirmiştim ama gelen giden yoktu. Bunun üzerine şehirde biraz dolaşıp geriye dönen insanlarla söyleşi yapmaya ve izlenim toplamaya karar verdim.
Şehir merkezinde ana yolun ortasında dururken dört çekerli, büyük, siyah bir araç yanımdan geçti. Sürücünün yanında oturan adama baktım. Yüzü tanıdıktı, ama eksik bir şey vardı. Apaçık şunu görüyordum: Göz göze geldiğim kişi, sarığını çıkarıp askeri üniforma giymiş Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’tı. Adam bana gülümseyip başını hafifçe salladı ve ben hâlâ şoku atlatamamışken araç gözden kayboldu. Arabaya eşlik eden bir konvoy yoktu, fakat daha önce de belirttiğim gibi şehrin içinde ve çevresinde güvenlik önlemleri alınmıştı.
Gördüğüm kişinin Nasrallah olduğunu doğrulatmak zamanımı aldı. Beyrut’a dönünce konuyu araştırmaya başladım ve neticede teyit alabildim. Araştırmalarım esnasında başka bir bilgiye daha ulaştım: Şahit olduğum ziyaret, Nasrallah’ın kriz esnasında Kuseyr’e ilk gidişi değilmiş. Hizbullah’a yakın bir kaynak bana şu bilgiyi verdi: “Seyyid Nasrallah, büyük çarpışmanın başlamasından bir gün önce Kuseyr’e gidip komutanlarla görüştü, bazı yaralı savaşçıları ziyaret etti ve bir konuşma yaptı. Önde gelen komutanlarıyla yaptığı ve yaklaşık yarım saat süren görüşmede savaşla ilgili fikir alışverişi yapıldı, beklentiler gözden geçirilirdi ve savaşı kaç günde bitirebilecekleri konuşuldu.”
Taarruz sonrası yapılan son ziyarete gelince, kaynağımız Nasrallah’ın Kuseyr’e ve şehrin kırsalındaki kasabalara gittiğini söyleyerek şunu ekledi: “Seyyid Nasrallah, savaşçılara bizzat teşekkür etmek istedi. Savaşçılarla bir araya gelip yaralılarla görüştü ve bölgede bir süre dolaştı.”
Devamında ben kaynağa şu soruyu yönelttim: “İsrail Nasrallah’ın saklandığını iddia ederken nasıl oluyor da kendisi Beyrut’tan kalkıp Suriye’deki Kuseyr’e ve bazen de İran’a seyahat edebiliyor?” Aldığım yanıt şöyle oldu: “Bu bir saklambaç oyunu. Nasrallah’ın güvenlik birimleri, nasıl ve ne zaman seyahat edileceğini bilecek kadar profesyonel. Hiç kimse onların ne yaptığını, ne tür önlemlere başvurduğunu bilmez. Bizler ancak her şey olup bittikten sonra neler olduğunu öğreniriz.”
Nasrallah’ın Kuseyr ziyareti bir kez daha şunu göstermektedir ki Hizbullah’ın Suriye’de savaşması bir menfaat meselesi değil, bir varoluş mücadelesidir.