Suriye'de her geçen gün, bir öncekini aratıyor ve yarınlar da bugünü aratacak. Kendi insanları tarafından, kendi topraklarında sürdürülen bölgesel savaşta hayatta kalan Suriyelilere yaşama gücü veren tek şey umut, nafile bir umut.
Durum giderek çetrefilli bir hal alıyor. Suriye muhalefetinin siyasi ve askeri kanatları birbirinden kopuk. Sahadakilerin hepsi ayrı bir kafada. Otellerde ve masa başlarında oturanlar başka bir kafada, üstelik de düşünceleri çoğu zaman birbirini tutmuyor.
Siyasiler istedikleri kadar müzakere etsin, demeçler verip emirler yağdırsın. Bunların hiçbiri uygulanmayacak. Çünkü gerçek karar alıcılar Suriye'de ve bu adamlar silahlarını çekmiş, Halep ve Dara arasında türlü savaşlar yürütüyor.
Kan kardeşi olsalar da muhalefetin askeri kanatları farklı amaçlar nedeniyle bölünmüş durumda. Bu, bir ölüm kalım meselesi. Muhalefetin silahlı birliklerinin çoğu, Suriye'nin dört bir yanında mevzi kaybediyor, ya hükümet güçleri ve destekçilerine karşı ya da muhalefet içinde en kudretli, en örgütlü ve de en tartışmalı grup olan Nusra Cephesi’ne karşı.
El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’nin, Suriye'nin her yerinde güçlü bir mevcudiyeti var. Nusracılar, savaşla tarumar olan ülkenin pek çok bölgesinde hükümet güçlerinin kâbusu haline geldi. Nusra, bir kısmı Arap, geri kalanı dünyanın dört bir yanından gelen savaşçıların desteklediği bir grup Suriyeli cihatçıdan oluştu. Örgütün ortaya çıkışı, Suriye devrimi için bir dönüm noktası oldu.
Ne var ki Nusra Cephesi de eski günlerini arayabilir. Rusya ve ABD'nin öncülüğünde düzenlenecek Suriye konferansına ilişkin hazırlıkların ve müzakerelerin sürdüğü bu çok kritik dönemde Nusra, bölünme tehdidiyle karşı karşıya, üstelik de yer almayacağı bu konferansı sabote etme derdindeyken.
Peki, silah, fikir ve kan kardeşi olan bu savaşçıları birbirine düşüren nedir? Birkaç hafta önce Irak İslam Devleti’nin, yani Irak El Kaidesi'nin lideri Ebu Bekir El Bağdadi, Nusra lideri Ebu Muhammed El Golani’ye çağrıda bulunarak tek bir isim altında birleşmeyi önerdi, ancak aldığı yanıt olumsuzdu.
Golani, grubunun doğrudan El Kaide’nin tepe lideri Şeyh Aymen El Zevahiri'ye bağlı olduğunu ifade etti. Belli ki Golani, Nusra'nın doğrudan El Kaide'nin bir kolu olduğunu, kimsenin şubesi olmadığını açıkça söylemek istedi.
İlk etapta ne Zevahiri ne de Bağdadi cephesinden konuya ilişkin bir yorum gelmedi. Sonrasında ise Golani'nin sağlığıyla ilgili çelişkili haberler yayıldı. Önce Golani’nin Şam kırsalında şiddetli bir çatışmada öldürüldüğü söylendi, sonra bu çatışmadan yaralı kurutulduğu bildirildi. Golani'nin yaralanmasının üzerinden bir hafta bile geçmeden Bağdadi'nin Suriye'ye geldiği haberleri yayıldı. Bağdadi, yüzlerce Arap ve yabancı savaşçıyla birlikte Halep'e gitmişti.
Suriye, cihadın uluslararası vatanı haline gelmiş durumda. Bu tablo, Ebu Musab Zerkavi'nin Irak'a gelişini hatırlatıyor. El Kaide bağlantılı, Lübnanlı bir din adamına göre bu sefer düşman ABD değil, "Alevi, Hizbullah ve İran güçlerince girişilen Acem işgali" ve eğer bir Batı işgali de olacak olursa “ümmeti koruyacak mücahitler zaten hazır”.
Yeni gelişmeler ışığında Golani'nin rolünün azalması beklenirken, ana Nusra birlikleri de Bağdadi’nin 8 Nisan’da ilan ettiği "Irak ve Doğu Akdeniz İslami Devleti”ne katılır. Bağdadi’nin o gün yaptığı konuşmada değindiği pek çok nokta, Golani'yi hedef alan uyarılar olarak algılandı. "Şimdi, Doğu Akdeniz’e ve tüm dünyaya Nusra'nın sadece Irak İslami Devleti'nin bir şubesi olduğunu ilan etme zamanıdır." diyen Bağdadi, Golani'nin de Irak'tan Suriye'ye bu yeni şubenin tabanını yetiştirmek için gönderilmiş olduğunu söyledi.
Buradaki en önemli nokta, Bağdadi'nin konuşmasının El Kaide lideri Zevahiri'nin yayımladığı sesli mesajdan sadece iki gün sonra gerçekleşmiş olmasıdır. Zira Zevahiri, Suriye'deki cihadın birleşmesi için çağrıda bulunmuştu. Bu, birleşme hamlesinin önceden planlandığının ve Bağdadi tarafından yapılan açıklamanın yalnızca Golani'ye uyarı amacı taşıdığının bir diğer göstergesidir.
Bilindiği gibi Golani, bu ittifakı reddederek doğrudan Zevahiri'ye sadakat yemini etti. Zevahiri ise Golani emirlerine uymadığı için ona yanıt vermedi. Bu emirler sıradan emirler değildi, Zevahiri'nin sesli mesajında anlattığı yeni vizyonunun bir parçasıydı.
Zevahiri, bu konuşmasında El Kaide'nin resmi ismi olan "Kaidet El Cihad" tarafından "Nusret El İslam" yani "İslam’a destek" başlığıyla açıklanan ve El Kaide'nin yeni yaklaşımına işaret eden yeni bir belgeden söz etti. Zevahiri aslında El Kaide'de “bayilik” sisteminin sona erdiğini ilan ederek şöyle konuştu: "İlk olarak, tüm taraflar birlik sağlamaya ve güçlerini birleştirmeye odaklanmalıdır. İkincisi de tüm taraflar, bu birlikteliğin ve uyumun hedeflerini aklında tutmalıdır."
Golani ise merkezden gelen bu mesajı anlayamadı ve bedelini ödemek zorunda kaldı. Suriye muhalefeti şimdi Nusra'nın ya da yeni adı her neyse, yeni konumunu kavramak zorunda. Bu örgüt artık Suriye'de herhangi bir devrimci mücadelenin değil, küresel cihadın parçası.
Bu tablo, ABD ve müttefiklerinin arka çıktığı ılımlı muhalif güçlere karışık mesajlar göndermektedir. Ortaya çıkan durum, bir taraftan ılımlı muhaliflerle El Kaide bağlantılı güçler arasında daha net bir çizgi çekilmesini bir nevi kolaylaştırmaktadır. Ancak bunu bile kesin olarak söylemek zor. Daha da zor olan ise Batı destekli muhalefetin şimdi yeni bir savaşı daha yürütmek zorunda olmasıdır. Üstelik bu, iyice bölünmüş radikal güçlere karşı çok daha şiddetli bir savaş olacak. Bu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve rejimi için yeni bir can simidi teşkil ederken askeri çözümün de fantezi olduğunun bir başka göstergesidir.