Suriye’nin en yoksul, en kırılgan bölgelerinden biri olan Deyrizor vilayetinde şiddet olayları, işsizlik ve enflasyon gibi pek çok sıkıntıyla boğuşan gençler, geçimlerini tehdit eden yeni bir sorunla karşı karşıya: ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’yle (SDG) bağlantılı birimlerde zorunlu askerlik.
Al-Monitor’un son üç haftada WhatsApp üzerinden gerçekleştirdiği mülakatlarda, aralarında gündelik işçilerin de beyaz yakalıların da olduğu Deyrizorlu sekiz kişi, askerlik hizmeti için tutuklanma riski nedeniyle gelirlerinin nasıl tehlikeye düştüğünü, azaldığını veya kesildiğini anlattılar. Gençlere göre zorunlu askerlik, ailelerini zaten kıt kanaat geçindiren pek çok genç insana haksız bir yük bindiriyor. Zorunlu hizmette verilen maaşların gönüllü asker olanlara verilen maaşlardan çok daha düşük olması tepkileri artırıyor.
Deyrizor’un doğu kırsalında yaşayan Suriye ordusundan firar etmiş bir kişi, 3 Şubat’taki görüşmemizde “İş bulamıyoruz, ailelerimizi geçindiremiyoruz ve şimdi bizi askere almak istiyorlar. Askerlik yapmak isteseydim Esad rejimiyle kalırdım” şeklinde konuştu.
Deyrizor’da önemli petrol yatakları bulunsa da sıradan vatandaşlar bu doğal zenginliklerden faydalanamıyor. Yetersiz belediye hizmetleri ve yoksulluk nedeniyle sıklıkla gösteriler düzenleniyor. Kaçakçılar petrolü vilayet dışına taşırken, her yıl yakıt sıkıntıları yaşanıyor ve insanlar kış aylarını titreyerek geçiriyor.
İzba köyünde yaşayan ve Amir mahlasını kullanan orta yaşlı bir “yurttaş gazeteci” şöyle dedi: “Mecburi askerlik insanları geçimlerinden ediyor, uykularını kaçırıyor. Askere alınmak istenenlerin yaşı genelde 18 ilâ 30 arasında. Bu genç insanların çoğu evli.”
Sorularımızı yanıtlayan diğer kişiler de bu hassas konuda daha rahat konuşabilmek için gerçek kimliklerinin açıklanmasını istemediler.
Kuzeydoğu Suriye’yi kontrol eden Kürt önderliğindeki yönetim, ilk asker alma kanununu 2014’ün ortalarında çıkardı. Sonradan SDG’nin omurgasını oluşturacak olan Kürt Halk Koruma Birlikleri ile Kadın Koruma Bilikleri, o günlerde gücünün zirvesinde olan radikal İslam Devleti (İD) örgütü ile savaşıyordu. SDG sonraki beş yıl boyunca İD’i ABD’nin desteğiyle kuzeydoğudan temizlerken Halep, Rakka ve Deyrizor vilayetlerinin bazı kesimleri dâhil olmak üzere Arap ağırlıklı yeni bölgeler ele geçirdi ve zorunlu askerlik buralara da uzandı. Koronavirüs salgını nedeniyle üç aylık bir ara yaşansa da geçtiğimiz yaz aylarında genç erkekler askere alınmak üzere kontrol noktaları ve çevirmelerde yeniden gözaltına alınmaya başlandı.
Zorunlu askerlik “öz savunma görevi” olarak adlandırılıyor ve bundan sorumlu olan birim doğrudan SDG’ye değil, SDG’nin bağlantılı olduğu özerk yönetime bağlı. Ancak Al-Monitor’un görüştüğü kişilerin bazıları bu ayrımı yapmıyor. Kaldı ki SDG medyası da öz savunma görevini teşvik ediyor, eğitimini tamamlayan askerler SDG liderlerinin katıldığı etkinliklerde SDG bayrağı altında yürüyor ve bazen SDG ile aynı cephelerde savaşıyor.
Bir insani yardım kuruluşunda çalışan Ahmed, Kasra’dan işyerinin bulunduğu Zughayir’e ulaşmak için en az bir kontrol noktasından geçtiğini, duruma göre bunların sayısının üçe kadar çıkabildiğini anlatıyor. Kontrol noktalarında zorunlu askerlik için gözaltı yapabilecek askeri polis varsa o günkü yevmiyesini gözden çıkararak geri dönüyor.
Ahmed 10 Şubat’ta gerçekleştirdiğimiz mülakatta şöyle konuştu: “Bazen haftada iki gün işe gidemiyorum. Bazen daha fazla, bazen daha az… Kontrol noktalarını atlatabilirsem, yakındaki bir köye girerek geçebilirsem işe gidebiliyorum. Arada bir haftanın her günü işe gidebiliyorum. Kontrol noktaları çok artarsa hafta boyunca işe gidemem.”
Peki, gelir kayıplarıyla nasıl baş ediliyor?
Evli ve bir çocuğu olan Ahmed bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Yeme içmeden kısıyoruz. Ucuz gıdalara yöneliyoruz. Arkadaşlarımdan borç para da aldım. Umarım geri ödeyebilirim. (…) Askerlik yapamam. Bakmam gereken bir ailem var, asker maaşı ise hiç denecek kadar az.”
Askerlere ayda 50 bin Suriye lirası ödeniyor. Geçen ayki karaborsa kuruyla bu meblağ yaklaşık 17 dolar ediyor.
Tarık ise ocak ayına kadar motosikletiyle kargo veya yolcu taşıyormuş. Erkek kardeşi de köy çarşısında tatlıcılık yapıyormuş. Deyrizor’un kuzey kırsalında yaşayan Tarık, 3 Şubat’taki görüşmemizde şunları anlattı: “Üçüncü erkek kardeşimiz bir hava saldırısında hayatını kaybetti. Çocukları bizimle yaşıyor. Anne babamız da rahmetli oldu. Kardeşim geçen ay dükkânını açarken, çarşıda dolaşan bir devriye tarafından alınıp askere götürüldü. Kardeşim fırına tatlılar atmış, giderken her şeyi öylece bırakmış. Tatlılar bozulmuş. Kurtarılabilecekleri aldım, diğerlerini attım ve dükkânı kapattım. Çünkü ben tatlıcılıktan anlamıyorum. Biz yetimlere bakıyoruz, kardeşimle beraber bile evin masraflarını karşılamakta zorlanıyorduk.”
Tarık’ın, bu gelir kaybını motosiklet taşımacılığı ile telafi etme imkânı da olmamış. Zira yetkililer, suikastlarda kullanılıyor diye bu araçları yakın zamanda yasaklamış. Tarık, “Şimdi yaya olarak taşımacılık yapıyorum, çarşıda mal taşıyorum” dedi.
Özerk yönetim 26 Ocak’ta genç erkeklerin asker alım merkezlerine gelip yoklamalarını yaptırmaları için 30 gün süre tanıdı. Bu makalenin yazıldığı sırada Deyrizor’daki tutuklamaların yavaşladığı anlaşılıyor.
Fırat’ın doğu kıyısında yaşayan bir sivil toplum kuruluşu (STK) çalışanı ise 13 Şubat’taki görüşmemizde şunları aktardı: “Asker alımlarını durdurma kararı alınmış değil. Ama 14 gündür insanlar alınmıyor, devriyeler de kesilmiş durumda. Nedenini bilmiyorum. Bu sükûnetten sonra başımıza acaba ne gelir diye korkuyoruz.”
2019’da çıkarılan asker alım kanunu, ailelerinin geçimini sağlayan kimi kişiler için muafiyet de dâhil ekonomik yansımaları hafifletmeye dönük bazı düzenlemeler içeriyor. Ancak Al-Monitor’un görüştüğü genç insanlar, maddi sıkıntılar, muafiyet kapsamının belirsizliği ve tutuklanma korkusu nedeniyle başvuru yapmaktan çekindiklerini anlattılar.
Vilayetin doğu kırsalında yaşayan STK çalışanı Mahmud şöyle konuştu: “Muafiyet hiçbir şekilde garanti değil. İşlemler zor ve çok masraflı. Buradaki halk yoksul. Ayrıca başvuru için gittiğimizde bizi alıp götürecekler diye korkuyoruz.”
Kasralı insani yardım çalışanı Ahmed ise “Duyduğuma göre SDG kontrolündeki bölgelerin dışından gelen sığınmacılar, askerlikten muafiyet sağlayan ‘dışarıdan gelen’ kartı alabiliyor. Ben bundan yararlanabilir miyim bilmiyorum. Mesele şu ki bu riski göze alamam. Beni alıp götürürler ve her şey biter diye korkuyorum” diye konuştu.
Kuzeydoğu Suriye’deki makamların mecburi askerlikte neden ısrar ettiği belirsiz. Asker açığını kapatmak mı, ortak bir siyasi kimlik inşa etmek mi amaçlanıyor? Yoksa başka amaçlar mı söz konusu?
Özerk Yönetim Savunma Bürosu Eş Başkanı Zeydan El Asi, Al-Monitor’un WhatsApp üzerinden ilettiği sorulara yanıt vermedi.
2014’te çıkarılan ilk kanunda zorunlu askerlik “bölge halklarının onur, özgürlük ve varlığını koruma” görevi olarak tanımlandı. Kürt güçleri o günlerde, düşmesine ramak kalan Kobani kentinde İD’e karşı yiğitçe bir mücadele veriyordu. Bugün kuzeydoğu Suriye’nin büyük bölümünü kontrol eden SDG, Türkiye’nin saldırılarına, İD’in eylemlerine ve Suriye rejiminin istikrar bozucu girişimlerine göğüs geriyor.
Al-Monitor’un görüştüğü bazı kişiler, zorunlu askerliğin sürmesine müstehzi bir açıklama getirdiler: Yönetim paradan tasarruf etmeye çalışıyor.
Deyrizor’un batı kırsalında gündelik işlerde çalışan Velid, 3 Şubat’taki mülakatımızda “İnsanların çoğu tutuklama furyasını maaş meselesine bağlıyor” dedi. Velid, gönüllülere ve zorunlu askerlik yapanlara verilen maaşlara işaret ederek “300 bin Suriye lirası ile 50 bin Suriye lirası arasında fark var” diye konuştu.
Vilayetin güney kırsalında öğretmen olan Ömer, 4 Şubat’taki görüşmemizde benzer bir yorumda bulundu: “Gönüllü yazılma uygulamasını herkese açacak olsalar işsiz insanların dörtte üçü yazılır. Hiç kuşkusuz yazılırlar çünkü ne olursa olsun yaşamlarını sürdürmek istiyorlar.”
Aralık ayında alınan tartışmalı bir kararla eğitimciler de zorunlu hizmete tabi tutulduğu için Ömer de artık askere alınabilir. Ömer, “Doktor, tamirci, elektrikçi, öğretmen… Herkesi silah altına almanın hiçbir mantığı yok” dedi.
Temmuz 2020’de ABD önderliğindeki koalisyonun o dönemki sözcüsü tarafından paylaşılan bir görüntü Deyrizor’da eğitimlerini tamamlayan bir grup “öz savunma” askerinin “kutlama” etkinliğine Amerikalı askerlerin de katıldığını gösteriyordu. Mevcut sözcü Albay Wayne Marotto uluslararası koalisyonun mecburi askerliğe bakışı konusunda yorum yapmak istemedi. Sözcü Al-Monitor’a “Bizler, ortaklarımız olan Irak Güvenlik Güçleri, peşmerge güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri ile yan yana, beraberce veya onların aracılığıyla çalışarak İD’in kalıcı mağlubiyetini sağlamaya çalışıyoruz” demekle yetindi.
Suriye’deki savaş onuncu yılını doldurmak üzereyken pek çok genç insanın en büyük isteği savaşın dışında kalmak.
Velid şöyle konuştu: “Devrim sırasında sayısız örgüt gördük. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) rejimle birlikte olanları, İD ÖSO’yla birlikte olanları, SDG de İD’le birlikte olanları cezalandırdı. Bugün SDG’yle birlikte olanları yarın rejim veya ÖSO cezalandırabilir. Ben yerel yönetime karşı değilim, aksine onlara olumlu bakıyorum. Mesele, insanların geçim sıkıntısı. Zorunlu askerlik bizi mahvediyor."