Ana içeriğe atla

İmkânsız görev 2.0: İdlib planı erkenden tökezliyor

İdlib’de ilk Rus-Türk ortaklığı iyi gitmedi. Silahlı gruplar M4 yolunun açılmasına şiddetle yanıt verme tehdidi savuruyor.
RTS365TK.jpg

Çatışma, işbirliği, güven ve aldatmanın sarmalandığı İdlib için atılan imzalar akla “olmayacak duaya amin deme” sözünü getiriyor. Türkiye’nin ısrarla ateşkes olarak tanımladığı, gerçekte ise çatışmayı gerektiren bazı taahhütler içeren son Moskova Mutabakatı’nın dikiş tutması zor gözüküyor. 

Terör örgütlerini ortadan kaldırmaya dönük mücadeleyi sürdürme kaydıyla askeri faaliyetlerin durdurulmasını öngören mutabakata göre M4 otoyolu açılacak, otoyolun iki tarafında altışar kilometre derinliğinde güvenli koridor oluşturulacak. Rusya ve Türkiye savunma bakanları işleyişin kurallarını belirledikten sonra 15 Mart’ta M4 otoyolunda Türk-Rus ortak devriyesi başlayacaktı. Devriye için öngörülen kesim, Serakıb’ın 2 kilometre batısındaki Trumba’dan Lazkiye taraflarındaki Ayn El Havr arasındaki bölge. 

Türk zırhlı araçlarının kepçeyle yola koyulduğu ama yollarda lastik yakan ve oturma eyleminde bulunan gruplarla karşılaştığı görüldü. Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) haber ajansı İBA, bunu “Özgür kuzey aktivistleri ve halkları işgalci Rusya devriyelerinin M4 yolunu kullanmalarını protesto ediyor” diye sundu. El Kaide çizgisindeki Ensar El İslam’ın silahlı militanları da yol kesenler arasındaydı. 

15 Mart gelip çattığında Rus askeri polisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ilk ortak devriyesini yaptı ama operasyon sorunlu gitti. Türk Savunma Bakanlığı “Devriye icra edilmiştir” derken, Rus Savunma Bakanlığı operasyonun kısa kesildiğini not etti: “Ortak devriye güzergâhının mesafesi, Türkiye’nin kontrolünde olmayan radikal çete oluşumlarının planladığı provokasyonlar nedeniyle kısaltıldı. Teröristler provokasyonları uygulamak için kadınlar ve çocuklar dâhil sivil halkı ‘canlı kalkan’ olarak kullanma girişiminde bulundu.” 

Devriye Serakıb’ın batısında Suriye ordusunun kontrolündeki 2 kilometrelik alanda gerçekleşti. Buna ancak günü kurtarma denebilir. Rus Dışişleri’nin 16 Mart’taki açıklaması da durumun Ankara’da resmedildiği kadar basit olmadığını hatırlattı. Açıklamada militanlar mutabakata uymamakla suçlandı. 

Devriye ortak hareket planının en kolay kısmı. Ayrıca, öngörülen bölgede gerçekleşse bile ortak devriye yolun güvenli olarak açıldığı anlamına gelmiyor. Mutabakatın en can alıcı kısmını yolun altında ve üstünde açılması gereken 6 kilometrelik güvenlik şeridi oluşturuyor. Çünkü güvenli koridorun içerdiği alanda Cisr El Şuğur, Eriha ve Neyrab gibi kritik kasabalar bulunuyor. Özellikle Cisr El Şuğur kasabası Türkistan İslam Partisi’nin (TİP) ve diğer yabancı cihatçı örgütlerin kontrolünde. Rus tarafına göre Türkiye, M4 otoyolu çevresindeki güvenli koridora dair mutabakatın uygulanabilmesi için ek süre istedi.

Ek süre işe yarayacak mı? 

Türkiye kendi kendini içine attığı çok ciddi açmazlarla karşı karşıya. Şimdiye kadar desteklediği, sınırlarını kullandırdığı ya da göz yumduğu cihatçı gruplara terör örgütü muamelesi yapmaktan imtina ediyor. Bu grupların BM kararları gereği Türkiye’nin terör listesinde de yer alması fiili tutumu değiştirmiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Astana, Soçi ve Moskova süreçlerinde Rusya lideri Vladimir Putin’le el sıkışırken bu gruplar üzerindeki nüfuzunu kullanarak sonuç alabileceği hesabını yapmıştı. 17 Eylül 2018’deki Soçi mutabakatı gibi 5 Mart Moskova mutabakatının yerine getirilmesi de ya ikna yoluyla ya da zor kullanarak mümkün olabilir. 

Birinci seçenek daha önce işe yaramadığı gibi örgütlerin sert tepkilerine bakılırsa şimdi de yürümüyor. İkincisi de bu örgütlerin düşmanlığını Türkiye’ye yönlendirmesi riskini taşıyor. Türkiye’nin bu grupları Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı ile kontrol ettiği bölgelere kaydırması da “terör örgütlerini himaye eden ülke” pozisyonunu güçlendirecektir. Üstelik bu örgütler nereye çekilirse çekilsin elimine edilmesi gereken örgütler olarak hedefte kalmaya devam edecek. Benzer açmazlar İdlib’e hükmeden tüm örgütler için geçerli. 

Bir taraftan bu örgütler, sahada doğrudan Suriye ordusuyla çatışmaya girecek kadar desteğini büyütmesinden dolayı Türkiye’ye müteşekkirler. HTŞ minnettarlığını “Suriye Devrimi yanında durması, devrimi desteklemesi ve son savaşta sivilleri savunmak ve himaye etmek için katılımda bulunmasından ötürü Türkiye hükümetine teşekkür ediyoruz” sözleriyle dile getirdi. 

Bununla birlikte bu gruplar, Astana sürecine girdiğinden beri Türkiye’nin rejime karşı silahlı potansiyeli kendi ulusal çıkarları için kullandığını düşünüyor. HTŞ’nin eski şeri kadısı Ebu Şuayb El Masri bu konuyu çarpıcı şekilde dile getirenlerden. Ona göre Türkiye daha önce düzenlediği üç askeri harekâtla ele geçirdiği yerleri nüfuz alanlarına dönüştürdü. Sahadaki hâkimiyetini hem Kürtlere karşı hem de ulusal çıkarları için kullanıyor. Artık Türkiye’nin Suriye siyaseti AB ile mülteciler, ABD ile füze kalkanı, Rusya ile Libya dosyalarıyla alakalı. 

Yine de Türkiye’nin sınırlarından beslenmeye devam ederken Türk ordusu ile karşı karşıya gelmeyi onlar da istemiyor. Türkiye savaşçıların ailelerinin güven içinde barındığı, militanların rahat sığınma gördüğü ve hareket edebildiği yer olma özelliğini koruyor. Son İdlib tırmanışına paralel olarak çok sayıda silahlı militanın ailesini bir şekilde Türkiye’ye geçirdiğine dair iddialar da mevcut. Geri çekilmeleri de kurdukları fiili El Kaide Emirliği’nin sonu demektir.

Bu karşılıklı kendini tutma hâli ne kadar sürebilir? 15 Mart’ta cihatçı örgütlerin yayımladığı videolardan birinde “Biz otoyoldayız, eğer ortak devriye icra edilirse onlara saldıracağız” deniyordu. Çok dikkatli bir dil kullanan HTŞ de mutabakata karşı 7 Mart’taki açıklamasında savaşa devam diyordu: “Son ittifak (mutabakat), önceki ittifaklardan farklı değildir. Aradan geçen birkaç günden sonra yeniden devrime ihanet edilecektir. (…) İttifakta işgalci Rusya’ya yeniden saldırı için kullanabileceği kapalılık ve genel ifadeler bulunmaktadır. Yine uygulaması mümkün olmayan maddeler vardır. (…) Bedeli ne olursa olsun düşmanımıza karşı mücadelenin sürdürülmesi dışında devrimimizin zaferi mümkün değildir. Suriye’de güvenlik ve selamet, ancak bu mücrim çetenin devrilmesiyle mümkün olabilir. Bilin ki, işgalcilere karşı kuvvet ve silah dilinin dışında fayda verecek başka bir dil yoktur.” 

Moskova mutabakatı zaten bu örgütlere karşı ateşin kesilmesini değil, aksine sürmesini garanti ederken Erdoğan’ın düşlediği “çatışmasızlık rejimi” mümkün gözükmüyor. Anlaşıldığı kadarıyla yolun üstünü Türkiye açmaya çalışırken alt tarafında iş Suriye ve Rusya’ya kalıyor. Üstelik yolun güneyinde 6 kilometre derinliğin altında, Zaviye Dağı’na doğru büyükçe bir alan silahlı grupların elinde. Hâliyle Suriye ordusu yola çıkmak için buraları da kontrol altına almaya devam edecektir. Nitekim ilk ortak devriyeden bir gün sonra Suriye ordusu Zaviye Dağı’nda belli hedefleri bombaladı. 

Bütün bu taahhütlerin güç kullanmadan nasıl yerine getirileceğine dair şimdilik ne bir olumlu gösterge ne de tarafların elinde bir yol haritası bulunuyor.

Join hundreds of Middle East professionals with Al-Monitor PRO.

Business and policy professionals use PRO to monitor the regional economy and improve their reports, memos and presentations. Try it for free and cancel anytime.

Already a Member? Sign in

Free

The Middle East's Best Newsletters

Join over 50,000 readers who access our journalists dedicated newsletters, covering the top political, security, business and tech issues across the region each week.
Delivered straight to your inbox.

Free

What's included:
Our Expertise

Free newsletters available:

  • The Takeaway & Week in Review
  • Middle East Minute (AM)
  • Daily Briefing (PM)
  • Business & Tech Briefing
  • Security Briefing
  • Gulf Briefing
  • Israel Briefing
  • Palestine Briefing
  • Turkey Briefing
  • Iraq Briefing
Expert

Premium Membership

Join the Middle East's most notable experts for premium memos, trend reports, live video Q&A, and intimate in-person events, each detailing exclusive insights on business and geopolitical trends shaping the region.

$25.00 / month
billed annually

Become Member Start with 1-week free trial
What's included:
Our Expertise AI-driven

Memos - premium analytical writing: actionable insights on markets and geopolitics.

Live Video Q&A - Hear from our top journalists and regional experts.

Special Events - Intimate in-person events with business & political VIPs.

Trend Reports - Deep dive analysis on market updates.

All premium Industry Newsletters - Monitor the Middle East's most important industries. Prioritize your target industries for weekly review:

  • Capital Markets & Private Equity
  • Venture Capital & Startups
  • Green Energy
  • Supply Chain
  • Sustainable Development
  • Leading Edge Technology
  • Oil & Gas
  • Real Estate & Construction
  • Banking

We also offer team plans. Please send an email to pro.support@al-monitor.com and we'll onboard your team.

Already a Member? Sign in

The Middle East in your inbox Insights in your inbox.

Deepen your knowledge of the Middle East

Trend Reports

Saudi Crown Prince Mohammed bin Salman (4th R) attends a meeting with Chinese President Xi Jinping (3rd L) at the Great Hall of the People in Beijing on February 22, 2019. (Photo by HOW HWEE YOUNG / POOL / AFP) (Photo credit should read HOW HWEE YOUNG/AFP via Getty Images)
Premium

From roads to routers: The future of China-Middle East connectivity

A general view shows the solar plant in Uyayna, north of Riyadh, on March 29, 2018. - On March 27, Saudi announced a deal with Japan's SoftBank to build the world's biggest solar plant. (Photo by FAYEZ NURELDINE / AFP) (Photo credit should read FAYEZ NURELDINE/AFP via Getty Images)
Premium

Regulations on Middle East renewable energy industry starting to take shape

Start your PRO membership today.

Join the Middle East's top business and policy professionals to access exclusive PRO insights today.

Join Al-Monitor PRO Start with 1-week free trial