Rusya Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov’un 17 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la Şam’da yaptığı görüşmenin ardından Moskova Suriye’nin yeniden inşa süreciyle ilgili iddialı planlar açıkladı. Akdeniz kıyısındaki Tartus limanının demiryoluyla Körfez’e bağlanması amacıyla yapılacak geliştirme çalışmalarına -- buna bir tahıl merkezinin yapımı da dâhil -- 500 milyon dolar yatırılması düşünülüyor. Ruslar petrol ve gaz arama çalışmalarına da yatırım yapmak istiyor, ayrıca Humus’taki gübre fabrikasını ayağa kaldırmak için 200 milyon dolar ayırmayı düşünüyorlar.
İnsani yardım açısından Rus hükümeti iki karar almış durumda: Bahara kadar Suriye’ye 100 bin ton tahıl gönderilecek ve BM’nin Suriye’deki yardım çalışmalarına 17 milyon dolar katkı sağlanacak. Bu kararlar, Rusya-Suriye Ticari, Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Komisyonu’nun 23-25 Aralık’ta Moskova’da yapılan 12’nci toplantısının arifesinde açıklandı. Komisyonun eş başkanlığını Başbakan Yardımcısı Borisov ve Suriye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim yürütüyor.
Moskova’nın kararları kritik bir soruyu gündeme getiriyor: Rusya hâlihazırda sürdürdüğü askeri ve diplomatik çabaların paralelinde Suriye’de uzun vadeli bir ekonomik varlık mı oluşturmak istiyor yoksa sadece belli hedeflere dönük sınırlı çalışmalara mı hazırlanıyor? Birinci seçenekteki geniş kapsamlı strateji, ticari ve ekonomik diyaloga yönelik kapsamlı bir gündemin belirlenmesini gerektirecek. Dar kapsamlı yaklaşım ise yeniden inşa çalışmalarının, seçilmiş yerel ortaklarla çalışan Kremlin’e yakın bir avuç büyük özel şirkete bırakılması anlamına gelecek.
Moskova ilk bakışta Suriye ekonomisini ayağa kaldırma konusunu, 2016 tarihli Rusya Federasyonu Dış Politika Konsepti’nde belirlenen hedefleri de kapsayacak şekilde ulusal uzlaşı sürecinin parçası olarak ele almakta ciddi görünüyor. Söz konusu belge Rusya’nın dış siyasetine, uluslararası çalışmalarına yön veriyor. Pratikte bu, Suriye’ye ekonomik mercekten bakılmasını, ayrıca Kırım’a, Abhazya ve Güney Osetya’ya uluslararası tanıma sağlama gayretlerinde Şam’ın bir destekçi olarak görülmesini gerektiriyor. Örneğin Nisan 2019’da düzenlenen 5’nci Yalta Ekonomik Forumu’na Suriyeli temsilcilerin de davet edilmesi bu amaca yönelikti.
Rusya 1993’ten bu yana Ticari, Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Komisyonu çerçevesinde Suriye’yle hükümetler arası diyalog sürdürüyor. Bu diyaloga ek olarak “hükümet-özel sektör” kulvarında da orta ölçekli Rus şirketlerinin Suriye pazarına erişimi doğrudan destekleniyor. Bu yaklaşım, Suriye’yle enerji işbirliğine dönük Şubat 2018 tarihli yol haritasında ve ticari ve sanayi işbirliği alanında 2019-2021 dönemini kapsayan Aralık 2018 tarihi yol haritasında vücut bulmuş durumda. Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Rusya’nın faaliyetlerini kolaylaştırmak için 2018’de federal bir birimin kurulması gündeme gelmişti ancak bu düşünce henüz hayata geçmiş değil.
Suriye lirası geçtiğimiz iki ayda %40 oranında değer yitirdi. Paradaki muazzam değer kaybının yanı sıra ülkenin düşük döviz rezervleri, toprak bütünlüğünün hâlâ sağlanamamış olması ve süregelen yaptırımlar, yeniden inşa sürecinin ivme kazanmasına engel oluşturuyor.
Moskova Avrupa Birliği ve Körfez ülkelerini Esad Suriye’sine yatırım yapmaya ikna etmek için üst düzey çabalar harcasa da henüz anlamlı bir sonuç alabilmiş değil. Lübnan’ın Suriye’deki yeniden inşa sürecinde Rusya ve Çin için bir “köprü” işlevi görme imkânı da ülkedeki iç kriz nedeniyle giderek bozuluyor.
Rus özel sektörü ise şirketler arası kulvardan ilerleyerek bağımsız girişimlerde bulunmakta isteksiz davranıyor. Şirketler arası kulvarda olumlu deneyimler eksik, bürokratik zorluklar ise çok fazla. Buna ek olarak banka transferleri de sıkıntılı. Suriye devletine hizmet sağladığı gerekçesiyle ABD’nin yaptırımlarına maruz kalan Rus Tempbank’ın kapanmasıyla bu sıkıntıları iyice artmış durumda. Savaş sendromunu hâlâ atlatamayan Rus girişimciler güvenlik korkusu da yaşıyor. Görünen o ki Rusya İhracat Merkezi bu sebepten dolayı Suriye’de doğrudan faaliyet göstermekten çekiniyor, diğer Arap ülkelerindeki projelerle ilgileniyor.
Hükümetlerarası komisyon çalışmalarına iki tarafın da iş insanları ilgi ve katılım gösterse de bahsi geçen isteksizlik şirketler düzeyinde çok az anlaşma imzalanmasını büyük ölçüde açıklıyor. Bu bağlamdaki son iki örnek, Rusinformexport şirketinin Suriye Ulusal Ağ Hizmetleri Kurumu’yla işbirliği yaparak eylülde kurduğu Elektronik Sertifikasyon Merkezi ve Suriye İmar ve Konut Bakanlığı’na özel sektörden tedarik edilen 144 adet Rus inşaat makinesidir.
Bu koşullarda dar kapsamlı yaklaşım Moskova için daha tercih edilir hâle geliyor. Rus şirketleri bu açıdan Suriye pazarında dört avantaja sahip.
Birincisi, Suriye’de 2000 yılından itibaren başarılı işler yapan Stroytransgaz gibi büyük şirketler, Suriye ekonomisinin muhtaç olduğu döviz geliri için kritik bir kaynak olarak görülen petrol, gaz ve fosfat rezervlerinin çıkarılıp ihraç edilmesi dâhil maden sektörünün ayağa kaldırılmasında Şam’ın ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Moskova için ikinci bir avantaj, Rus şirketlerinin Suriye’nin farklı bölgelerinde çalışabilecek olması. Türkiye’yle sağlanan mutabakatlar sayesinde doğu ve kuzeydoğu bölgeleri de buna dâhil. Suriye Petrol ve Maden Bakanlığı’nın Mercury ve Velada isimli Rus şirketleriyle birkaç ay önce 61. Şam Uluslararası Fuarı’nda imzaladığı sözleşmeler 17 Aralık’ta Suriye parlamentosu tarafından onaylandı. Bahsi geçen şirketlerin Rusya’da fazla tanınmaması, bunların büyük Rus şirketlerinin paravanı olabileceğini akla getiriyor.
Üçüncü bir avantaj, devlet bütçesinden gelecek mütevazı kaynaklara nazaran Rus şirketlerinin daha büyük mali potansiyele sahip olması. Yukarıda bahsi geçen Tartus limanı ve Humus kimya fabrikası projelerinin 700 milyon dolara ulaşabilecek olması bunun açık bir örneği. Rusya’nın Suriye’ye BM üzerinden yaptığı bağış ise sadece 17 milyon dolar. Tartus ve Humus projelerinin Stroytransgaz’ın iştirakleri tarafından yürütüldüğü bildiriliyor.
Son olarak, güvenlik sorunlarını çözmek için silahlı korumalar kullanabilen büyük Rus şirketleri, Suriye ekonomisinde hâkim konumu isteyen İran’ın iddiaları karşısında denge unsuru olarak ortaya çıkıyor.
Dar kapsamlı yaklaşımın eksileri orta ve uzun vadelerde ortaya çıkıyor. Pek çok konu İran, Hizbullah, Çin, Türkiye, Körfez devletleri ve ABD gibi diğer aktörlerle Rusya arasındaki müstakbel rol paylaşımına, ayrıca yaptırımların akıbetine, Suriye barış sürecinin sonuçlarına, ülkedeki ekonomik ağların yeniden tesis edilmesine bağlı olacak. Ancak Suriye’nin Arap dünyası ve Batı’daki izolasyonu sona erdiği takdirde Rusya’yı çeşitli alanlara yayılmış bir ekonomik varlıktan yoksun bırakan dar kapsamlı bir yaklaşım, Rusya’nın Suriye’deki rolünü toptan riske atabilir. Dolayısıyla geniş kapsamlı yaklaşım stratejik açıdan daha iyi bir seçenek olarak görülebilir.