Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz El Serrac 16 Haziran’da ülkedeki krizin çözümüne yönelik yeni bir plan önerdi. Televizyondan kamuoyuna seslenen Serrac, Libya’daki tarafların Birleşmiş Milletler temsilciliğinin koordinasyonunda bir konferansın düzenlemesi, barışçıl ve demokratik çözüm isteyen tüm güçlerin bu toplantıda bir araya gelmesi için çağrıda bulundu.
Serrac “Ellerinde Libya halkının kanı olan otoriterler ve diktatörlere burada yer yok” dedi. Bu ifade, Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hefter’in girişimden dışlanması olarak yorumlandı.
Konferansın amacı, Libya için yeni bir yol haritası hazırlamak ve yıl sonuna kadar cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasına imkân verecek anayasal bir zemin üzerinde mutabakat sağlamak olacak.
Serrac’ın bu önerilerini esaslı bazı değişiklikler olmadan hayata geçirmesi zor görünüyor. Bununla birlikte, Libya’daki uzlaşı sürecinin bundan sonraki aşamalarının planlanmasında bu öneriler temel teşkil edebilir. Hefter Trablus’u zorla ele geçirmek dışında herhangi bir alternatif sunmazken, Serrac’ın yaklaşımı yapıcı görünüyor. Serrac’ın bu girişimle uluslararası toplum nezdinde puan kazanma, konumunu güçlendirme amacı da güttüğü anlaşılıyor.
Hefter önderliğindeki Libya Ulusal Ordusu bir süredir askeri başarı gösteremiyor ve bu girişimin böyle bir dönemde yapılması özellikle dikkat çekiyor. Bir diğer önemli gelişme, Serrac’ın barış projesini açıklamasından kısa bir süre sonra Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçlerin, Hefter birliklerinin başkente yakın kritik mevziisi olan Trablus Uluslararası Havaalanı’na taarruz başlatması oldu. Havaalanı yeniden Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kontrolüne geçerse, Trablus civarlarında, Vadi Rabia ve Ayn Zara bölgelerinde bulunan Hefter birlikleri kuşatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Bu stratejik nokta için verilen mücadele 19 Haziran’dan beri devam ediyor.
Görünen o ki Türkiye’nin açık desteği de Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin konumunu güçlendirmesine yardımcı oluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Trablus hükümetine silah sağladığını ve talep gelmesi durumunda bu satışları sürdüreceğini söyledi. Ankara’yla Trablus arasında güvenlik işbirliği anlaşması bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, silah satışlarının statükoyu korumak için gerekli olduğunu belirtti. Türkiye’nin BM ambargosunu ihlal ettiğinin aleni bir kanıtı olan bu açıklama, Trablus’a yönelik tehdit püskürtülmemiş olsa, Ankara’nın desteklediği gruplar inisiyatifi ele geçirmemiş olsa muhtemelen yapılmazdı. Dolayısıyla Erdoğan bu açıklamasıyla Türkiye’nin Libya’daki müttefiklerinin başarısına katkıda bulunduğunu göstermek istiyordu.
Hefter askeri başarı kaydedemezken, Rusya da Trablus taarruzunun başladığı günlerin aksine Hefter’e açık destek jestlerini kesmiş durumda. Libya Ulusal Ordusu başkente yönelik taarruzu başlattığından beri Rusya Fransa’dan farklı olarak Hefter ile resmi görüşmeler yapmaya yanaşmıyor.
Dahası, Hefter’in Rusya’ya geçen ay yaptığı gizli kapaklı ziyaretin de başarılı geçtiği söylenemez. Görüşmelere vakıf kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre Libya Ulusal Ordusu’na yakın medyada çıkan haberlerin aksine Hefter Putin’le “kesinlikle” görüşmedi, Savunma Bakanı Sergey Şoygu tarafından da kabul edilmedi. Hefter’in Moskova’da tam olarak kiminle görüştüğü açıklanmazken, bu yetkilinin Putin’in Orta Doğu özel temsilcisi de olan Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov olduğuna inanılıyor.
Bu arada Rusya’nın Libya Ulusal Ordusu’na askeri yardımda bulunduğu iddiaları da yanlış çıkarımlara dayanıyor olabilir. Libya medyasında, Türkiye’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerine verdiği silahlı insansız hava araçlarına karşılık Libya Ulusal Ordusu’na verilen Rus yapımı Pantsir füze sisteminin resimleri yayınlandı. Ancak sistemin bir MAN kamyonunun üstünde görünmesi, muhtemel kaynağın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğunu düşündürüyor. Rusya bu sistemleri 2000 yılında BAE’ye satmıştı.
Genel olarak Rus tarafının Serrac’ın önerilerine daha sıcak bakmaya başladığı görülüyor. Rusya’nın Libya konusundaki temas grubunun başkanı Lev Dengov’un açıklamaları da belli bir yaklaşım değişikliğine işaret ediyor. Dengov, Trablus’un “teröristlerin” kontrolünde olduğunu söyleyen Hefter’le aynı fikirde olmadıklarını, ayrıca Trablus’un Libya Ulusal Ordusu tarafından “kurtarılacağı” söylemini desteklemediklerini söyledi. Rus diplomat, terörü bertaraf etmek için Trablus’taki yönetimle işbirliği yapılması gerektiğini vurguladı.
Dengov şöyle konuştu: “(Hefter) misyonunu Libya’yı teröristlerden kurtarmak olarak tanımlıyor. Ancak onun hangi spesifik grupları terörist saydığını bizler ne yazık ki tespit edemiyoruz. Halihazırda ben, belli liderlerin ya da militan çetelerin yönetiminde birleşmiş somut şahıs ve örgüt isimleri göremiyorum. Her hâlükârda bu yöndeki adımlar Trablus’la, Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle koordine edilmeli çünkü radikaller tüm Libyalıların düşmanıdır. Yani Libya halkı aynı anda hem teröre karşı çıkarak hem terörü destekleyemez.”
Ulusal Mutabakat Hükümeti son çözüm planını açıklamadan önce Dışişleri Bakanı Muhammed Siyala aracılığıyla Rusya’ya bilgi verdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı’na göre Siyala ve Bogdanov 13 Haziran’da yaptıkları telefon görüşmesinde söz konusu planı ele aldılar. Başka bir deyişle Ulusal Mutabakat Hükümeti planı kamuoyuna açıklamadan önce muhtemelen Rusya’nın tepkisini ölçmeye çalıştı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan bir Rus haber sitesine yapılan açıklamada Serrac’ın 16 Haziran tarihli açıklamasının “dikkate alındığı” belirtildi. Rusya’nın önerilere tepkisi “genel olarak destekleyici” şeklinde yorumlandı.
Bakanlığın haber sitesine açıklamasında şöyle denildi: “Tahminimiz o ki halihazırdaki başlıca amaç Libya’daki şiddetli çatışmalara son vermek, nihai hedefi ülkedeki bölünmüşlüğün aşılması olan sürdürülebilir ve kapsayıcı bir süreç başlatmak ve birleşik, etkin hükümet kurumları oluşturmaktır. Bu bağlamda, şiddete dayalı güç mücadelesinden uzak durulmasını savunan ve Libya’daki uzatmalı krize bizzat Libyalıların öncülüğünde sağlanacak barışçıl bir çözümü alternatifi olmayan tek yol olarak gören ilkesel duruşumuzu teyit ediyoruz.”
Rusya barışçıl çözümü savunarak bu sürecin hakemi olmak için yeni fırsatlar elde edebilir. Serrac diyalogu yeniden başlatmaya istekli olduğunu açıklayınca Rusya, Fransa ve İtalya’dan Hefter’e bu girişimi benimsemesi gerektiği yönünde mesajlar verildi, Serrac da Hefter’in sürece dahil edilmesi konusunda ikna edilmeye çalışıldı.
Her halükârda Hefter muhtemelen Trablus etrafındaki mevziilerini korumakta ısrar edecek, Serrac ise Libya Ulusal Ordusu’nun çekilmesini isteyecek. Ancak tam da bu durum tarafların masaya dönmesini sağlayabilir.
Öte yandan, Moskova’nın Trablus’a yönelik destekleyici jestleri henüz oldukça cılız. Askeri harekat uzadıkça Moskova Trablus’a daha sıcak yaklaşabilir ama aynı şekilde Hefter’e olan desteğini de gizli askeri yardımlar dahil artırabilir. Gidişat büyük ölçüde askeri sahadaki gelişmelere bağlı olacak. Rusya’nın tutumunu şu an en çok Trablus mücadelesinde tarafların başarı ve başarısızlıklarına verdiği tepkiler belirliyor.