Türkiye’nin Suriye sınırındaki illeri yedi yıldır komşudaki ateşin ekonomilerini fena halde vurduğundan yakınıyor. Fakat savaş kendi ekonomisini ve ağalarını da üretiyor.
Sınırın öte tarafındaki anormallikler ve kapılardaki sıra dışı işleyişe rağmen Suriye ile dış ticaret 2011’deki sert düşüşün ardından kapıların muhalif güçlerin eline geçtiği 2013’ten sonra kendi mecrasını buldu.
2017’de Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı 1 milyar 365 milyon doları buldu. İzne tabi olan Suriye’den Türkiye’ye ithalat ise 71 milyon seviyesinde.
Suriye’de olaylar patlak vermeden önce, yani 2010’da Suriye’ye ihracat 1 milyar 845 milyon dolardı. İthalat da 663 milyon dolar seviyesindeydi. 2011’de gerilemeye başlayan ihracat 1 milyar 610 milyon dolara, ithalat da 524 milyon dolara indi. Kuzey illerinin tamamen kaosa teslim olduğu 2012’de ise ihracat 501 milyon dolara, ithalat da 67 milyon dolara kadar geriledi.
Savaş koşullarına rağmen ihracat rakamı 2014’te 1,8 milyar dolarla eski seviyesini yeniden yakaladı. Ama ithalat 115 milyon dolarda kaldı. Üç yıldır da ihracat ortalama 1,3 milyar dolar, ithalat 60-70 milyon dolar seviyesinde seyrediyor.
Türkiye’nin Suriye’ye ihracat kaleminde başı çeken ürünler arasında sıvı yağlar, un ve un mamulleri, çimento-demir-çelik, hijyen-temizlik ürünleri, kümes hayvanları ve otomobil geliyor. Suriye’den ithalatta ise ilk sırada pamuk, sebze-meyve, zeytinyağı ve bakır-alüminyum yer alıyor. Rakamlar mütevazı olmakla birlikte Türkiye bu konumuyla Suriye için en büyük tedarikçi ülke konumunu koruyor. Türkiye ve Çin, Suriye ithalatının yarıdan fazlasını gerçekleştiriyor. Türkiye, Suriye’nin ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında ise dördüncü sırada.
Gaziantep Sanayi Odası ile Kilis Ticaret ve Sanayi Odası’nın Al-Monitor’a verdiği bilgilere göre, Türkiye’den gönderilen malların büyük kısmı Fırat Kalkanı Harekâtı’nın kapsamına giren bölgeler ve buralarla komşu yerlere gidiyor, yani Azez, El Bab, Cerablus, Tel Abyad, Menbic ve Halep kırsalı. Ayrıca Halep’in merkezinde de Türk mallarına rastlamak mümkün.
Suriye ile resmen 13 sınır kapısı olmakla birlikte ihracat ve ithalat Hatay’daki Cilvegözü, Kilis’teki Öncüpınar, Gaziantep’teki Karkamış ve Çobanbey sınır kapılarından yapılıyor. Resmi ilişkilerin kesik olmasına rağmen Mersin Taşucu Limanı’ndan Suriye’nin Tartus Limanı’na nadiren de olsa ihracat gerçekleşiyor.
Cizre, Girmeli (Nusaybin), Şenyurt, Ceylanpınar, Akçakale, Mürşitpınar, İslahiye, Karbeyaz ve Yayladağı sınır kapıları ise kapalı. Kapalı olanlar ya Kürtler ya da Suriye hükümetinin kontrolünde olan kapılar.
Suriye ile diplomatik ilişkilerin yokluğu ve giriş-çıkışların Suriye değil muhaliflerin kontrolündeki kapılardan gerçekleşiyor olması nedeniyle dış ticaret de sıra dışı yöntemlerle yapılıyor.
Gümrüklerde Türkiye tarafında ticari mallar resmi işlem görüyor. Suriye tarafında ise muhalif grupların atadığı “memurlar” kendi işlemlerini yapıyor. Mal teslimatı tampon bölgede gerçekleşiyor. Yani Türkiye’den giren kamyonlar ve TIR’lar yüklerini iki resmi kapı arasındaki ara bölgede boşaltıp geri dönüyor. Suriyeli tüccarlar da malları Suriyeli kamyonlarla kendi bölgelerine taşıyor. Bankacılık sistemiyle havale yapılamadığı için ödemeler ya peşin alınıyor ya da tampon bölgede nakit olarak elden yapılıyor.
Artan oranda Suriyeli iş insanları da bu süreçlerde yer alıyor. Tahminlere göre Türkiye’den yapılan ihracatın yüzde 20 ilâ 30’u Suriyeli tüccarlar tarafından gerçekleştiriliyor. Mayıs 2018 itibarıyla Gaziantep Ticaret Odası’na kayıtlı Suriyeli iş yeri sayısı 1425’i buldu. Gaziantep Esnaf ve Sanatkârlar Odası’ndaki Suriyeli sayısı 355, Gaziantep Sanayi Odası’na kayıtlı Suriyeli sayısı ise 74’e ulaştı. Toplam Suriyeli kayıtlı iş yeri sayısı 1854.
Kilis Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı 1400 şahıs ve firmadan 140’ı Suriyeli. Suriyeli firmaların yüzde 30’u ihracat-ithalat üzerine kurulu. Sadece Gaziantep’te çalışma izni alan Suriyelilerin sayısı ise 2015’te 692, 2016’da 2527, 2017’de 3006, 2018’in ilk beş ayında 1227.
Bu rakamlar, Suriyelilerin aktif olarak ticari süreçlere katılma başarısını gösteriyor. Suriyelilerin iş dünyasına katılımının önünü açmak için Gaziantep Sanayi Odası mesleki eğitim merkezleri açtı. Ancak Suriyeliler özellikle bankacılık işlemlerinde sıkıntılar yaşıyor. Finans kurumları ve bankalarda Suriyeli şahıs ve firmaların işlemleri daha detaylı incelemeye tabi tutuluyor. İthalat bedellerinin yurt dışına bankalar aracılığıyla gönderilmesinde zorluklar çıkıyor.
Suriyelilerin çalışma izni başvurularıyla ilgili de işlemler uzun sürüyor. İhracatın firmadan firmaya yapılmasındaki zorluklar nedeniyle Suriyeliler daha avantajlı konumda. Suriyeliler Türkiye’den temin ettikleri malları tampon bölgede kendi akrabalarına teslim ediyor. Açık hesaba dayalı bu tür bir yöntem para transferlerindeki sıkıntıları hafifletiyor.
Ticareti zorlaştıran başka unsurlar da var. Bir kere Suriye’den ithalat izne tabi. Pamuk ve buğday gibi ürünler önceden izin alınmadan Türkiye’ye ithal edilemiyor. Nüfusundan daha fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Kilis’te dış ticaret hacmi 200 milyon doları bulmadığı için gümrük müdürlüğü yok. Bu yüzden Kilis’ten yapılan ihracatta girişimciler her seferinde Gaziantep’e gidip gümrük işlemlerini yaptırıp Kilis-Öncüpınar Sınır Kapısı’na dönmek zorunda.
Mevcut koşullarda Suriye ile ticareti daha fazla artırma imkânı var mı?
Bölgenin iktisadi durumunu yakından takip eden EISTI-Paris Konuk Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Mortan bu konuda Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yaptı: “Koşullarda son üç yılda büyük değişiklik oldu. Kaçak ihracat yerini ‘legal ticarete’ bıraktı. Bunun, üstelik üçüncü ülke bankaları üstünden yapılması çok önemli. Varlıklı Suriyeli göçmenler kaynak ithal etti ve yatırımcı oldu. Bu konuda Anteplilerin 15. yüzyıla uzanan ticaret becerisinin etkili olduğunu söylemem gerekir. Ancak bu rakamların bugünden sonra daha fazla büyümesi beklenmemeli. Bundan ötesine geçiş ancak barış ile mümkün olur. Sadece çatışmaların bitmesi değil Türkiye ile Suriye arasında normalleşmenin olması gerekir. Türkiye tarafı Suriye'ye banka akreditifini kabul etmeli, iki tarafın merkez bankaları yeniden ilişki kurmalı, hukuki sorunların çözümünde yerel yargıya başvuru hakkı verilmeli.”
Sınır illerinde hangi iş insanıyla konuşursanız konuşun herkes Türkiye-Suriye ilişkilerinin rayına oturduğu 2007’den 2011’e kadar olan dönemi büyük bir özlemle anıyor. 2014’ten itibaren sınıra güvenlik duvarları örüldüğünden önceleri kaçakçılıkla hayatını kazananları da artık “dertliler” sınıfına eklemek gerekiyor.
Kilis Ticaret ve Sanayi Odası’ndan Al-Monitor’a konuşan bir yetkiliye göre bölgede kaçakçılık yok denecek kadar azaldı. Savaş koşulları bir kenara ticaret hacminin düşmesinde bir diğer faktör özellikle Kürtlerin kontrolündeki kapıların kapalı tutulması. Türk hükümeti Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin öncülüğünde şekillenen “demokratik özerkliği” meşrulaştırmamak, bir bakıma da cezalandırmak için bu kapıları kapalı tutarken esasen kendi sınır illerini ekonomik açıdan zayıflatmış oluyor.
Suriye’de savaşın bitmesi ve ilişkilerin normalleşmesi halinde ihracat ve ithalat rakamlarında bir sıçramanın yaşanacağı muhakkak. Suriye’nin yeniden inşasına yönelik projeler ister istemez bir talep patlaması yaratacaktır. İş insanlarının da hükümet yetkililerinin de sabırsızlıkla beklediği evre yeniden inşa süreci. Bu beklentinin karşılık bulması ise kuşkusuz Türkiye’nin Suriye politikasında radikal değişikliklere gitmesine ve ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasına bağlı.