Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas Gazze Şeridi ve Ürdün’deki gösterilerin Batı Şeria’ya yayılmasını önlemeye çalışırken İsrail Hamas’ın yanan uçurtmalarından oluşan zararı da Abbas’a ödetmek istiyor.
Shlomi Eldar’ın haberine göre “(İsrail Savunma Bakanı Avigdor) Liberman, partisinin milletvekillerine yaptığı bilgilendirmede sınırdaki İsrail karşıtı gösterilerin başladığı 30 Mart’tan bu yana Filistinlilerin İsrail topraklarına 600 yangın bombası attığını söyledi. İsrail çeşitli teknolojik yöntemler kullanarak bunların 400 tanesini engelledi, diğerleri ise çeşitli noktalara düşerek tarım alanlarına ve ormanlar dâhil 900 hektar araziye zarar verdi.”
Ben Caspit, “yanan uçurtmaların” neden olduğu zarar ve paniğin İsrail’in havan saldırılarına karşı sağladığı teknolojik üstünlük ve başarıyı gölgede bıraktığını yazıyor: “İsrail’in Demir Kubbe füzesavar sistemi (mayıs sonlarında) ilk kez sınırdaki İsrail yerleşimlerine İslami Cihat ve Hamas tarafından atılan çok sayıda kısa menzilli havanı başarılı bir şekilde vurdu. Bu önemli başarı Gazze’den uçurulan yanan uçurtmalar nedeniyle dikkatlerden kaçtı. Filistinlilerin bu yeni ‘silahı’ son haftalarda nerdeyse her gün tarım alanlarında, yerleşimlerde yangın çıkarırken İsrail adeta çaresiz kaldı. (...) Kuyruklarına yanıcı madde bağlanarak Gazze Şeridi’nden havalandırılan bu uçurtmalara karşı İsrail ne yapacağını bilmiyor.”
Bu arada işler Abbas için iyi gitmiyor. Halk Gazze’deki gösterileri desteklerken Abbas’ın Hamas üzerinde baskı kurmak için uyguladığı ekonomik önlemler Gazze’deki sıkıntıları daha da çekilmez hale getiriyor. Abbas’ın İsrail’le sürdürdüğü güvenlik iş birliği de daha çok zayıflık işareti olarak algılanıyor. İsrail-Hamas gerilimini yatıştırmaya dönük sessiz arabuluculuk çabalarının Abbas’ın kontrolü dışında olması da Filistin liderinin etki gücünün ne kadar sınırlı olduğunu gösteriyor.
Ahmad Melhem’in belirttiği gibi “Tarafların askeri gerilimi tırmandırmak istememesi, Mısır ve Katar’ın Gazze üzerindeki ablukayı gevşetecek uzun vadeli bir Hamas-İsrail ateşkesi için arabulucu olmaya çalıştığı yönünde Arap ve İsrail medyasında çıkan ve Al-Monitor’da da yer alan haberlerin muhtemelen doğru olduğunu gösteriyor.”
Görünen o ki Abbas’ın yapabildiği tek şey uluslararası toplumdan destek istemek. Yanan uçurtmalar nedeniyle İsrail’in Filistin Yönetimi’ne ait kaynaklardan kesinti yapacağını aktaran Ahmad Abu Amer şöyle yazıyor: “Filistin hükümeti bunu Filistin kamu kaynaklarına yönelik korsanlık ve hırsızlık olarak tanımladı. Açıklamaya göre Filistin yönetimi, uluslararası kurumların Filistin halkına ait kaynakları çalan İsrail’e yanıt vermesini isteyecek, ayrıca İsrail’in Filistin topraklarındaki işgali nedeniyle yaşanan tüm mağduriyetler için tazminat talep edecek.”
Bu arada sınırdaki gösterilerde öldürülen veya yaralanan kişilerin ailelerine Gazze toplumu destek oluyor. Huda Baroud’un haberinde yer alan “Affet ve Mükâfatını Gör” isimli yardım örgütü, bu ailelerin borçlarının silinmesi veya ertelenmesi için çaba gösteriyor, ayrıca bağış toplayarak borçların ödenmesine destek oluyor.
Daoud Kuttab ise Ürdün’de Başbakan Hani El Mülki’yi istifaya zorlayan gösteriler ile Ebu Mazen olarak da bilinen Abbas’ın daha da sıkıştığını aktarıyor. Kuttab şöyle yazıyor: “Ürdün’de gelir vergisi tasarısına karşı bir hafta boyunca süren gösteriler protestocu grupların disiplini ve polise karşı medeni tavrıyla dünya çapında ilgi topladı. Benzin zammını durduran, başbakanı deviren ve kralı yeni bir başbakan atamaya zorlayan Ürdünlü gençlerin başarısı Filistin’de tüm kesimlerden destek ve hayranlık topladı. (…) Hem sosyal medyada hem özel sohbetlerde dile getirilen bu destek ve hayranlığın yanı sıra protestoların Ürdün devleti üzerindeki etkisi bağlamında kaygı da doğurdu. (...) Komşu ve dost bir ülke olan Ürdün’de istikrarın bozulma ihtimali Filistinlileri endişelendiriyor. Amman’daki göstericilerin pek çok Filistinliyle benzer sosyoekonomik yapıda olması ise yakınlık duygusunu pekiştiriyor. Hâl böyle olunca Filistinliler hem Ürdün’deki göstericilerin hem de hükümetin başarılı olmasını istiyor.”
Eldar’a göre İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Abbas’ı köşeye sıkıştırma planı vahim ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Eldar şöyle yazıyor: “Hamas’ın 2007’de El Fetih’i Gazze’den çıkarıp bölgeyi kontrole alması üzerine Gazze’ye abluka uygulamaya başlayan İsrail şimdi bu ablukanın sonuçlarını yaşayarak görüyor. Batı Şeria’daki durum Gazze’deki sefaletle kıyas kabul etmese de Filistin Yönetimi de ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya. Bireysel intifada olarak bilinen İsrail karşıtı terör dalgası kasım 2015’te patlak verdiğinde İsrailli uzmanlar, bu saldırıları Filistin Yönetimi’ndeki ekonomik sıkıntılara ve Filistinli gençlerin işsizliğine atfetmişti. (...) Dolayısıyla Netanyahu’nun cezayı Filistin Yönetimi’ne kesme niyeti Gazze sınırında yanan uçurtmaları durduramayacağı gibi Batı Şeria’da da yeni bir yangını tetikleme riski taşıyor.”
Eldar, bir diğer makalesinde tüm bu gelişmelerin gösterileri Batı Şeria’ya sıçratarak Abbas’ın otoritesini baltalamak isteyen Hamas’ın işine geldiğine dikkat çekiyor. “Hamaslılar Ramazan boyunca Batı Şeria’daki camilerde faaliyet gösterdi, kimsenin müdahalesiyle karşılaşmadı. Batı Şeria’daki Önleyici Emniyet Güçleri, ‘Filistin menfaatlerine aykırı faaliyet’ gerekçesiyle eskiden Hamaslıları tutuklardı. Oysa şimdi camilerde olup bitene de Hamas’ın gençleri Gazze’deki kahraman kardeşleri gibi harekete geçmeye çağırmasına da göz yumuyorlar. Mesaj açık: Gazze’nin mağduriyetiyle özdeşleşmek gönüllerle sınırlı kalmamalı, eyleme de dökülmeli. Bölgedeki havanın son haftada değişmeye başladığına bakılırsa Filistinli gençler mesajı almış durumda ve buna göre hareket ediyor.”
Eldar şöyle devam ediyor: “Batı Şeria’daki pek çok El Fetih yandaşı Gazze’nin can çekişmesinden Hamas’ı sorumlu tutsa da Gazze halkının mağduriyetine abluka yılları boyunca duyarlılık gösterildi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Hamas’ı hedefleyen ama Gazze halkına da zarar veren yaptırımları devreye soktuğunda Batı Şeria’da Abbas’a karşı kalabalık ve sert gösteriler düzenlendi. Fakat tüm bunlara rağmen Batı Şeria’daki gençlerin birinci odak noktası kendi ekonomik sıkıntıları ve Filistin Yönetimi’nin durumu. Gençler Gazze’nin çektiği eziyeti televizyonda gördükleri kadar ya da Gazze’de yaşayan yakınlarından duydukları kadar biliyor.”
Eldar Abbas’ın durumunu şöyle değerlendiriyor: “Abbas bugün geçmişe göre çok farklı bir konumda. ABD ve İsrail tarafından sürekli rencide edilen Abbas’ın mülteci kamplarında kabaran öfkeyi bastırmak için güvenlik güçlerini harekete geçirmesi düşmanla iş birliği gibi algılanabilir. Abbas eskiden kendisine yönelik saldırılarla baş edebiliyordu. Ekim 2015’te patlak veren bireysel terör dalgasında da tam bir devlet adamı gibi davranarak siyasi cesaret ve bilgelik ortaya koymuştu. Ancak bu kez bunu yapmaya istekli görünmüyor ya da yapabilecek durumda değil. Abbas olayların durması için herhangi bir talimat vermedi. Oysa kendisi de Gazze’deki mevcut durumun baş sorumlusu olarak 2007’de Abbas’ın adamlarını Gazze’den zorla çıkaran Hamas’ı görüyor. İsrail’le güvenlik alanındaki iş birliği devam ediyor -- Abbas bu iş birliğine bir zamanlar ‘kutsal’ demişti – ama Abbas’ın talimatlarını yerine getiren güvenlik güçlerinin tepe kademeleri İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ve Şin Bet ile açıktan iş birliği yapamıyor. İsrail’le tüm eş güdüm son derece sessiz yürütülüyor. (...) Sorun Abbas’ın İsrail’in kendisine karşı izlediği politikaya öfke duymasından ibaret değil. Oslo Anlaşması’nda IDF’nin A Bölgesi’ndeki faaliyetlerine kısıtlama getiren hükümlere IDF uymuyor. Filistinli kaynaklara göre IDF’ye bağlı özel kuvvetler, Filistin güvenlik güçlerinin kontrolünde olan bölgelerde neredeyse her gün tutuklamalar yapıyor. Filistin güvenlik güçlerinin tepe kademeleri İkinci İntifada döneminde oluğu kadar moralsiz, ‘nankör’ dedikleri İsrail tarafı için çalışmak istemediklerini söylüyorlar.”
Akiva Eldar’a göre tüm bu gelişmeler İsrail-Filistin barışının yeniden masaya yatırılmasını gerektiriyor. Eldar şöyle yazıyor: “ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail ve Filistinliler için öngördüğü ‘nihai anlaşmanın’ Ramazan ayından sonra açıklanması bekleniyor ama ne Kudüs’teki İsrail başbakanlığında ne de Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi’nde büyük bir heyecan olduğu söylenemez. (...) İsrail 51 yıldır Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e Yahudileri iskân ederek demografik oldubittiler yaratmaya çalışıyor. Trump, Netanyahu ile beraber yerleşim fantezileri kurmak yerine onu hayal âleminden çıkarmalı ve önüne 4 Haziran 1967 sınırları ile mutabakatla belirlenmiş toprak takasları temelinde iki halk için iki devlet öngören bir anlaşma koymalı. Trump’ın dillere pelesenk olan barış planına yanıt verirken Filistinlilerin çıkış noktası bu olmalı. Bunun alternatifi, sınırların tek taraflı olarak belirlendiği, yerleşimlerin kamuoyunun isteği doğrultusunda ilhak edildiği bir proje olamaz. İki devletli çözümün ölüm ilanı çıkarsa yerine doğacak olan çözüm Akdeniz’den Ürdün Nehri’ne kadar İsrailli Yahudilerin hükmettiği bir apartheid devleti olur.”
Crest Media’dan North Base Media ile ortaklık açıklaması
Al-Monitor, 3 Haziran’da yaptığı basın açıklamasında “ABD’li medya yatırım şirketi Crest Media LLC’nin Orta Doğu hakkında haber ve bilginin önde gelen kaynaklarından olan Al-Monitor’un yönetiminde North Base Media ile ortak çalışacağını” duyurdu.
Açıklamada şu bilgiler yer aldı: “Bağımsız, uluslararası bir girişim sermayesi şirketi olan North Base Media, dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarında medya, içerik ve enformasyon teknolojilerine odaklanmaktadır. Şirket, aralarında Crest Media’nın da bulunduğu küresel medya varlıklarından oluşan bir portföyü yatırımcılar adına yönetmektedir. North Base Media, yatırımcılara azami değer artışı sağlama stratejisi kapsamında hem yatırımcılarla hem portföydeki şirketlerle yakın çalışarak danışmanlık sağlamakta ve iş geliştirmeye destek olmaktadır.”
Açıklamada Crest Media yöneticisi Daria Daniel’in şu sözleri yer aldı: “Al-Monitor Orta Doğu’ya ilişkin daha derinlikli bilgilerin sağlanmasında önemli bir rol oynuyor. Kurumun faaliyet ve stratejik planlamasına North Base Media’nın katacağı tecrübe, Al-Monitor’un faaliyetlerini hızlandırmasını, Orta Doğu’yu şekillendiren trendlere ışık tutmaya devam etmesini sağlayacak."