ABD Başkanı Donald Trump’ın 22 Mayıs’taki İsrail ziyareti öncesinde Beyaz Saray ile İsrail Başbakanlığı arasında her şey ters gidiyor gibiydi. Normalde iki taraf da kirli çamaşırlarını ortaya dökmezdi ancak son günlerde bir dizi sorun art arda su yüzüne çıktı ve son derece açık bir kavgaya dönüştü.
Başkan’ın yoğun ziyaret programı mesele oldu, ABD tarafı Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Trump’a Ağlama Duvarı’nda eşlik etmesini istemedi, ayrıca Ağlama Duvarı’nın statüsü ve burayı İsrail egemenliğinde görüp görmediği konusunda kaçamak yanıtlar verdi. Bu konuların her biri İsrail’de manşetlere çıktı. Ancak 16 Mayıs’ta Trump’ın Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a açıkladığı istihbaratın İsrail kaynaklı olduğu haberiyle hepsi bir anda gündemden düştü.
Washington Post’un Trump’ın Rusya’yla istihbarat bilgisi paylaştığına dair 15 Mayıs tarihli haberinden sonra ABD ve İsrail hasarı asgariye indirmek ve tutumlarını koordine etmek için ellerinden geleni yapmıştı. İki taraf da bu haberin medyada hidrojen bombası etkisi yaptığının farkındaydı ve ayrıntıların da, yani paylaşılan bilginin, İsrail’den gelen hassas bir istihbarat olduğu iddiasının da eninde sonunda basına sızacağını biliyordu. Nitekim iddia New York Times ve NBC’ye sızdırıldı. Bilgi New York Times’a ulaşır ulaşmaz Washington’daki İsrail Büyükelçisi Ron Dermer gazeteye bir açıklama gönderdi ve ABD’yle İsrail’in terörle mücadeleyle ilgili tüm konularda yakın çalışmaya devam edeceğini kaydetti. Büyükelçi ayrıca “İsrail’in istihbarat paylaşımında ABD’yle yürüttüğü iş birliğine güveni tamdır.” dedi.
Bu satırlar yazılırken Trump’ın Rusya’ya İsrail kaynaklı istihbarat açıkladığı iddiasına İsrail’den henüz resmi bir tepki gelmemişti. Dermer'in açıklaması da iki taraf arasındaki tansiyonu en azından kamuoyunda düşürmüştü. Ancak asıl yangının kapalı kapılar ardında, özellikle de İsrail istihbaratının çeşitli birimlerinde cayır cayır sürdüğünü varsaymak yanlış olmaz.
Trump’ın Lavrov’la bilgi paylaştığı haberinden önce de İsrail’de bazı üst düzey istihbarat yetkilileri, Trump’ın ya da çevresindeki kişilerin Rusya’yla birtakım bağlantıları olduğu endişesinden dolayı ABD’yle hassas istihbarat paylaşılırken artık iki kez düşünmek gerektiğine inanıyordu. İsrail topladığı istihbarat bilgileri konusunda son derece hassastır. Hele de bu istihbarat zor elde edildiyse, yani işin içinde hassas kaynaklar söz konusuysa. İsrail tarafından elde edilen bilgilerin ölçüsüz kullanılması ya da tedbirsiz bir şekilde paylaşılması daha önce birkaç kez kaynakların açığa çıkmasına neden olmuş ve İsrail istihbarat teşkilatının ağzı yanmıştı.
Rusya’nın İran ve Suriye rejimleriyle yakınlığı düşünüldüğünde ABD Başkanı’nın da iddia edildiği gibi Rus yönetimine yakın olması ciddi bir stratejik sorun anlamına gelir. Düne kadar bu ihtimal olabilecek en uç senaryolar içinde arka çekmecelerde tutuluyordu. Gel gör ki bugün bunun gerçekleştiği, Başkan’ın İslam Devleti’nin terör planlarına dair son derece hassas ve gizli bir bilgiyi Rus Dışişleri Bakanı’na verdiği söyleniyor. Yabancı haber kaynaklarına göre ABD’nin bir süre önce birçok Orta Doğu ülkesinden ABD’ye yapılan uçuşlara laptop yasağı getirmesi bu istihbarata dayanıyordu. İsrail, şimdi Trump’ın bilgiyi sağlayan kaynakların kimliğine dair Lavrov’a herhangi bir ipucu vermemiş olması için dua ediyordur.
Bu olaylar İsrail’le ABD arasındaki istihbarat iş birliğinin hiç olmadığı kadar yakın ve kapsamlı olduğu bir dönemde yaşanıyor. İstihbarat ilişkileri, bu düzeye eski Başkan Barack Obama ile Netanyahu arasındaki soğukluğa rağmen Obama döneminde ulaştı. Trump’ın göreve gelmesiyle bu “altın çağın” daha da yoğunlaşması beklenirdi ancak Trump kendi döneminde hiçbir şeyin garanti sayılamayacağını göstermiş oldu.
Üst düzey bir İsrail istihbarat yetkilisi daha birkaç hafta önce Al-Monitor’a şöyle demişti: “Amerikalılarla son birkaç yılda paylaştığımız bilgi onlara gerçekten fayda sağladı. Düzenli bir şekilde çok değerli istihbarat bilgilerini gerçek zamanlı olarak aldılar ve bu sayede bölgede nokta operasyonlar yapabildiler. Bu durum İslam Devleti’yle mücadeleye, cihatçı terörün önlenmesine katkıda bulunuyor.”
Batı’daki tüm istihbaratçıların bildiği gibi İsrail öteden beri Suriye savaşı ve İran’ın Orta Doğu’daki faaliyetlerine dair yüksek nitelikli istihbarat sağlıyor. Soru şimdi şu: İsrail bu istihbaratı bundan sonra ne yapacak? En hassas bilgileri kendine saklayıp en yakın müttefiki ABD’yle paylaşmaktan imtina mı edecek?
İsrail’de bu kararı tek bir kişi verebilir: Netanyahu. Başbakan MOSSAD’ın doğrudan komutanı konumunda. İsrail ordusunun Askeri İstihbarat Başkanlığı ise genelkurmay başkanına bağlı, genelkurmay başkanı da savunma bakanına. Ancak bu durumda da böyle bir konudaki nihai yetki başbakana aittir.
ABD’yle İsrail arasındaki bu kriz ikili ilişkilerin en hassas döneminde yaşanıyor. Netanyahu hâlâ Trump’ın ondan ne beklediğini, diplomaside nasıl bir gündemi olduğunu, seçim kampanyasında yaptığı İsrail yanlısı açıklamalara ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
Kuşku yok ki istihbarat paylaşımı konusu Trump’ın İsrail ziyaretinde gündeme gelecek. Ancak bu görüşmeler kapalı kapılar ardında olacak. Yine kuşku yok ki son derece yakın ilişki içinde olan, birbirilerine muazzam güven duyan ABD ve İsrail istihbarat birimlerinin yöneticileri de konuyu kendi aralarındaki mahrem temaslarda ele alacak. MOSSAD Başkanı Yossi Cohen ve Askeri İstihbarat Bakanı Tümgeneral Herzl Halevi bu denli hassas bir meselenin nasıl halledileceği konusunda kafa yoruyor olmalı. ABD’li muhatapları doğrudan başkomutana, yani Trump’a bağlı olduğu için hassasiyeti yüksek bilgileri ya da en azından bu bilgilerin kaynağını Trump’tan saklama gibi bir öneri getirmek söz konusu olamaz.
Sonuç olarak İsrail, tartının bir tarafına ABD ile istihbarat alanındaki yakın iş birliğine verdiği önemi, diğer tarafına da stratejik bilgi kaynaklarını ve yaşamsal güvenlik menfaatlerini koruma gereğini koyarak bir değerlendirme yapmak zorunda kalacak. Tuhaf ve geçmişte örneği görülmemiş bir şekilde İsrail-ABD ilişkilerindeki sorumlu yetişkin rolü bugün İsrail’e geçmiş durumda.