Bolşevik Parti’nin 1917 Ekim Devrimi’nde kullandığı başlıca siyasi sloganlardan biri olan “Tüm iktidar Sovyetlere!” bugün Suriye bağlamında anlam kazanmış durumda. Bitmek bilmeyen Suriye savaşı merkezi yönetimin çökmesine ve ülkenin fiilen parçalanmasına yol açtı. Uluslararası aktörler bugün “Suriye’nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğü” ilkesine bağlı olduklarını söyleseler de isyancı kontrolündeki bölgelerde alternatif sivil öz yönetim yapılarının, yani yerel konseylerin hâkim olduğu bir gerçek.
Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu’na yakın kaynakların Al-Monitor’a aktardığına göre doğu Halep rejim güçlerinin eline geçtiğinde yerel konseylerin sayısı 404 idi. Halep vilayetinin kuzeyindeki Türk tampon bölgesinde de öz yönetimin eli kulağında. Dolayısıyla Suriyeli aktivist Ömer Aziz’in 2011’de ayaklanmanın başında savunduğu kendi kendine örgütlenen devrimci hareket fikrinin hayata geçtiği söylenebilir.
Rusya yakın zamana kadar Suriye’de bir iç savaş olduğunu kabul etmiyor, çatışmayı sadece Şam’ın “teröristler” ile mücadelesi olarak yansıtıyordu. Bu politika nedeniyle Rus yetkililer yerel konseylerin işleyişini objektif bir şekilde değerlendiremedi. Rusya’da birçok siyasetçi ve uzman için bu konu adeta bir “kör nokta” oldu.
Örneğin 8 Kasım’da Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, doğu Halep’teki konseyleri “dış destekçilerinin dediğini yapan” ve “en radikal yasa dışı silahlı grupların” değirmenine su taşıyan “kendinden menkul yönetimler” şeklinde tanımladı. Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tümgeneral İgor Konaşenkov da 13 Aralık’ta doğu Halep’te yaşananlara değinirken muhalif bir hareketten veya yerel konseylerden değil ‘ayrım gözetmeyen terör’den bahsetti.
Doğu Halep’teki öz yönetimi son derece kaba hatlarla tanımlayan Rusya, ‘gelişigüzel terör’den söz etse de kuşatılan savaşçıların neredeyse tamamını aileleriyle birlikte tahliye ederek İdlib’e göndermeyi başardı. Bununla birlikte cihatçı olarak bilinen kişilerin gözaltına alınıp denetimden geçirilmesi gerekirdi, bu açık.
Ancak Doğu Halep alındıktan sonra Savunma Bakanlığı’nın Suriye’deki ılımlı muhalefeti tanıması, Moskova’nın hem isyancılar hem “yerel güçler” konusunda tutum değiştirdiğine işaret etti. Neticede Rusya’nın çok konuşulan anayasa taslağında yerel konseyler ile merkezi hükümet arasında güçler ayrılığını düzenleyen 15. Madde yer aldı. Rus uzmanlarca hazırlanan taslak, ocakta Kazakistan’ın başkenti Astana’daki görüşmelerde silahlı muhalefete sunuldu.
Bu adım bir taraftan Moskova’nın taviz vermeye meyilli olduğuna, Suriye’nin mevcut sınırlar içinde farklı nüfuz bölgelerine ayrılmasını kabul edebileceğine işaret ediyor; diğer taraftan ise Kremlin’in tutarsızlığına ışık tutuyor. Gerçeklerle bağdaşmayan istikrar söylemi, Suriye için uzun vadeli bir stratejinin yokluğu ve iç siyasetin dış politikayı etkilemesi bu tutarsızlığın en önemli unsurlarını oluşturuyor.
Kürtler için özerklik ve cumhurbaşkanının yedi yıl görev yapması gibi tartışmalı maddeler içeren anayasa taslağının taraflar arasında diyaloğu teşvik eden bir çabadan ibaret olduğunu Kremlin’e yakın yorumcular hep bir ağızdan söylüyor. Oysa açıkça ortaya çıktığı gibi bunun yolu yerel konseylerin “yasallaşması” ve siyasi çözüme dâhil edilmesinden geçiyor.
“Topyekûn reform” uzun zaman ve büyük çaba gerektirir. Zaman vakumu ve elle tutulur ilerlemenin eksikliği sertlik yanlısı kesimlerin, terörist grupların ekmeğine yağ sürer. Bu bağlamda yerel yönetimleri desteklemek, kalıcı bir ateşkesin ardından yerel halk için barışı yeniden tesis etmenin, toplumsal ihtiyaçları karşılamanın ve istihdam yaratmanın en etkili ve pragmatik yolu.
Ancak bu konuda da sorunlar var. Konseyler bir yandan silahlı gruplara mesafe koymaya çalışıyor, bir yandan da dışsal güçlerin desteğine ihtiyaç duyuyor. İdlib vilayetindeki Marat El Numan kentinde yerel konsey, yerel koordinasyon komiteleri ve yerel yönetimle yakın ilişkiler içinde olan Özgür Suriye Ordusu’nun 13. Tümeni başarılı bir eş güdüm örneği sunuyor. Bu yapılar el ele vererek şu an Şam Fetih Cephesi olarak bilinen Nusra Cephesi’ni bölgeden çıkarmayı başardı. Silahlı grupların komutanları ile yerel konseydeki aktivistler oldukça yakın çalışıyor. Öyle ki yerel konseyler bölgenin kontrolünü sağlamakla değil sadece acil toplumsal ihtiyaçları karşılamakla görevli olsa da iki taraf arasındaki ayrım adeta sembolik düzeyde.
Tüm bunlar önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Moskova’nın ademimerkeziyetçilik önerisi Şam tarafından nasıl karşılanacak? Şam’ın tepkisi şimdilik belirsiz, fiili durum hakkında kimse herhangi bir açıklama yapmış değil. Ancak hükümet yanlısı medya yerel konseylerin icraatına oldukça kuşkucu yaklaşıyor. Bu medya kuruluşlarında yerel konseylerin sivil toplum örgütlerinin yardımları ve Batı’yla Körfez devletlerin sağladığı kaynaklara rağmen halkın temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı vurgulanıyor.
Rejim ise yerel konseylere karşı uzun zamandır kendi oyununu oynuyor. Muhalefet denetimindeki bölgelerde etki gücünü korumak için çabalayan Şam, temel kamusal hizmetlerin sürmesinde vazgeçilmez olduğunu göstermek istiyor ve bunu öğretmenlere maaş ödeyerek, muhalefete katılmayan emeklilere para vererek yapıyor. Rejim kamusal hizmetler gibi kendi tekelinde olan alanlara dokunulmasını istemiyor, alternatif eğitim ve sağlık mekanizmalarına açıkça karşı koyuyor. Nitekim yerel konseylerin en başarılı olduğu ve dolayısıyla rejime en çok meydan okuduğu kentler kasıtlı şekilde bombalandı. Marat El Numan, Duma ve Daraya bunun örnekleridir. Kuneytra ve Dara vilayetleri gibi başka bazı bölgelerde ise Şam işine öyle geldiği için yerel konseylerle uzlaşma yoluna gitti.
Öte yandan muhalefet de beş yıl önce ortaya çıkan ilk yerel konseylerden bu yana yerel idare ve öz yönetim konusunda belli bir model üzerinde anlaşabilmiş değil. Konseylere siyasi bir işlev de kazandırılmış değil. Dolayısıyla Kabbun ve Marat El Numan’daki meclisler hariç konseyler sadece belli bazı kamusal hizmetler sağlıyor. Konseylerin idari görevleri ya da yürütme ve idare yetkileri yok. Farklı idari katmanları temsil edecek, Birleşmiş Milletler ve başka kurumlarla temas edecek ve uzun vadede siyasi reformları doğrudan yapabilecek vilayet konseylerinin seçilmesi fikri tam anlamıyla hayata geçirilemedi. Şu ana kadar Suriye genelinde bu türden sadece sekiz konsey oluşturulabildi.
Yerel konseylerin Hmeymim askeri üssünde oluşturulan Ulusal Uzlaşı Merkezi’nde rejim ve Rus subaylarla iş birliğine girmesi de mümkün. Sahadaki bazı kaynakların Al-Monitor’a aktardığına göre konseylerle ve aktivistler arasında doğrudan iş birliği yapan Hristiyanlar var. Belli bir “endoktrinasyon” sürecinin ardından konseylerin rejim tarafından sivil yapılar olarak tanınması değerli bir kazanım olabilir.
Suriye Kürdistanı yerel konseyler konusunda oldukça olumlu bir deneyim yaşadı. Bu örnekler Suriye’nin genelinde incelenip kullanılabilir. Kürt milliyetçisi Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde oluşturulan Demokratik Toplum Hareketi, tamamıyla özerk sivil ve askeri bir öz yönetim kurmak isteyenler için bilhassa ilginç bir örnek. Menbiç Askeri Konseyi mesela ele alınabilir. Yerel konseyleri etkinleştirmek ve onların barışa geçiş sürecindeki önemini kavramak için iç savaşta edinilen tecrübeler heba edilmemeli.