Suriye iç savaşı 2011’de patlak verdiğinden beri İsrail, bu girift sahanın oyuncuları arasında manevra yaparak ateşin içine düşmemeyi başardı. İsrail’in caydırıcılık gücü, belli bir denge sağlayarak kendini kanıtladı, Hizbullah’ın Lübnan sınırından sonra Golan Tepeleri’nde İsrail’e “ikinci cephe” açma girişimleri engellendi ve başarısız oldu.
Golan Tepeleri’nin İsrail tarafına genellikle sessizlik hâkim olurken diğer tarafta, sadece birkaç yüz metre ötede Hizbullah destekli Esad güçleri ile isyancı güçler arasında uzatmalı, acımasız bir savaş sürüyor. İsrail tarafına ara sıra hedefini şaşırmış toplar düştüğünde ise İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) güçlü şekilde cevap vererek Suriye ordusuna ait mevzileri vuruyor ve bölgeye yine sessizlik hâkim oluyor. Beş yılı aşkındır işler bu şekilde yürüyor.
Geri planda ise İsrail’in, Yermük Şehitleri Tugayı ile iş birliği yaptığına dair karalamalar devam ediyor. İslam Devleti’nin (İD) yerel kolu olan bu örgüt, Golan Tepeleri’ndeki İsrail sınırında kısıtlı bir bölgeyi kontrol ediyor. Üst düzey İsrailli yetkililer iş birliği iddialarını öteden beri yalanlıyor. Bölgede görev yapan kıdemli bir subay, kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “O grupla ne bir ilişkimiz ne de bir ilgimiz var. İsrail onların ilgi alanında değil ve bu durum devam ettikçe onlar da bizim ilgi alanımızda değil.”
İki taraf arasında bugüne kadarki tek temas, İsrail’in Golan Tepeleri’nde kurduğu ve Suriye tarafındaki çatışmalarda yaralananların geldiği sahra hastanesinde oldu. İsminin gizli kalmasını isteyen İsrailli bir bakan Al-Monitor’a şöyle dedi: “Yaralı savaşçılar geldiğinde bunları, kiminle irtibatlı olduklarını kontrol etmeden tedavi ediyoruz.”
Ancak bu huzur tablosu 27 Kasım’da sona erdi. Golan devriye taburundan bir birlik, sınırın ötesine uzanan ve İsrail idaresinde olan bir bölgenin bulunduğu Nov köyü yakınlarında sınırın karşı tarafında keşif görevindeydi. Bir devriye aracında bulunan İD militanları aniden İsrail askerlerine saldırıldı. Hem ağır makineli tüfekler hem hafif silahlar kullanan militanlar askerlere havan ateşi de açtı. Askerler ateşle karşılık verirken bölgeye gelen bir İsrail uçağı aracı tahrip etti ve içinde bulunan dört teröristi imha etti. Al-Monitor’a bilgi veren üst düzey bir İsrailli kaynak “Burada ilk kez gerçek bir çatışma yaşadık. Bu, başka bir çatışmanın sıçraması veya hatayla yapılan bir şey değildi. Planlı bir saldırıydı.” şeklinde konuştu.
Aynı günün gece saatlerinde İsrail hava kuvvetleri Suriye tarafında çatışmanın yaşandığı bölgede terk edilmiş bir BM karakolunu tahrip etti. Askeri kaynaklara göre burası IDF devriyelerine saldıran İD örgütüne bağlı isyancılar tarafından kullanılıyordu. Her biri bir ton ağırlığındaki bombalarla vurulan karakol yerle yeksan edildi. Adının açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a bilgi veren bir İsrail güvenlik kaynağı şöyle dedi: “Bu bir uyarıydı. İsrail’in neler yapabileceği gösterildi. Hedef olarak boş bir mevzi seçtik ancak karşı tarafa sınırda bir yıpratma savaşını kabul etmeyeceğimizi anlatmak istedik.”
Geçtiğimiz günlerde üç isyancı örgüt tek bir çatı altında birleşerek İD’e biat açıklamasında bulunmuştu. Halid İbn El Velid adını alan bu grubun en tanınmış bileşeni, Golan Tepeleri’nin güney kısmında, İsrail sınırına bitişik ufak bir bölgeyi kontrol eden Yermük Şehitleri Tugayı’ydı. Diğer ikisi ise Nusra Cephesi’nden ayrılan savaşçıların oluşturduğu Cihat Ordusu ve Dara bölgesi civarlarında faal olan El Musanna grubu.
İsrail’in tahminlerine göre bu birleşik yapı, ellerinde hafif silahlar, ağır makineli tüfekler ve Suriye ordusundan yağmalanan toplar olan 1800-2000 civarında militandan oluşuyor. Büyük bir barbarlık sergileyen bu militanlar, Suriyeli subay ve savaşçıların başlarını kesiyor ve kazığa geçirdikleri başları, ele geçirilen köylerin veya askeri üslerin girişlerinde sergiliyor. Al-Monitor’a konuşan kıdemli bir İsrailli subayın değerlendirmesi şöyle: “İD’e Musul ve Rakka’da uygulanan baskı arttıkça örgütün Golan’ın Suriye tarafındaki uzantıları arasında hareketlilik artıyor. Bize karşı cephe açma talimatı da almış olabilirler, kendi kendilerine de böyle bir işe kalkışmış olabilirler. IDF ile çatışmanın onların hayrına olmayacağı mesajını vermek istedik.”
İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Gadi Eizenkot, göreve başlarken ordunun seçkin özel kuvvetlerinden uzmanlaşmış bir komando birliğinin kurulmasını emretmişti. Özel bir komuta yapısına tabi olacak bu birlik, düşman hatlarında İD gibi terör örgütlerine odaklanan bir muharebe doktrini oluşturacak.
Komando birliğinin ekim ortasında gerçekleştirdiği geniş kapsamlı tatbikatın son derece başarılı geçtiği açıklandı. IDF şimdi ikinci bir komando birliği kurmayı düşünüyor ve görünen o ki ilk komando tümenini kurma yolunda ilerliyor. Bu gelişme İsrail ordusunun yaşadığı derin dönüşümü yansıtıyor. Ağır zırhlı tümenlerden giderek vazgeçiliyor ve bunların yerini İsrail’in çevresine üşüşen bilumum terör örgütlerine cevap verebilecek hafif, esnek, havadan indirmeli veya paraşütçü komando birlikleri alıyor.
IDF, yeni çatışmalara 1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu yana çoğu savaşta olduğu gibi hazırlıksız yakalanmak istemiyor. Ordu bu kez gerekli uyum çalışmalarını savaştan sonra değil savaştan önce yaptığını söylüyor. Tüm bunlar, Devlet Denetçisi’nin 2014 Koruyucu Hat Harekatı’na ilişkin raporunun yayım arifesinde yaşanıyor. IDF o çatışmada gafil avlanmış, Hamas’ın şeytani tünellerine uygun bir operasyonel yanıt verememişti.
Öte yandan Bakanlar Kurulu 27 Kasım’da ihtiyati tedbir olarak 17 adet ilave F-35 hayalet uçağının alımını onayladı. Bu alımla birlikte toplam sayı 50’ye, yani iki tam filoya ulaşacak. Almanya’dan alınan ve Al-Monitor’da daha önce konu edilen Dolphin denizaltılarıyla birlikte İsrail bir yandan stratejik gücünü artırmaya devam ederken bir yandan da sınırlarındaki mikro taktiksel tehditlere tedbir almakla uğraşıyor.
30 Kasım’da Suriye ordusundan Lübnan’daki Hizbullah’a silah taşıyan bir konvoy ve Suriye’nin iddiasına göre Şam dışındaki bir silah deposu şafak öncesi bombalandı. İsrail’e atfedilen bu saldırı gerçekten İsrail tarafından gerçekleştirildiyse İsrail’in aynı anda farklı cephelere odaklanma kabiliyetini gösteriyor. Son yıllarda buna benzer pek çok saldırı İsrail hava kuvvetlerine atfedilmiş ancak Rusya’nın bölgeye muazzam girişiyle birlikte bunların sayısı azalmıştı. Bu bağlamda 30 Kasım saldırısıyla İsrail’in bölgede çizdiği kırmızı çizgilerin hâlen yerinde ve geçerli olduğu konusunda Suriye lideri Beşar Esad ile Hizbullah’a mesaj verdiği varsayılabilir. Öte yandan İsrail’in sınırdaki yangını durdurma ve Suriye savaşına sürüklenmeme çabalarının her geçen gün zorlaştığı da herkesçe kabul ediliyor.