Uri Taub Kudüs’teki ofisinde Al-Monitor’la yaptığı sohbette işi gereği “insanlığın yarısı” ile muhatap olduğunu söylüyor. Turizm Bürosu Pazarlama Departmanı’nda Asya ve Pasifik şubesinin müdürü olan Taub, Asya’dan ve İsrail’in diplomatik temsilcilik bulundurmadığı ülkelerden sorumlu. Görevi, Hindistan (1,25 milyar potansiyel müşteri) ve Çin (1,36 milyar potansiyel müşteri) gibi ülkelere İsrail’i pazarlamak.
Çin, uluslararası turizmin “kutsal kâsesi” olarak görülüyor. Ülkenin orta sınıfı giderek serpiliyor ve maddi olarak güçlendikçe Batı’nın turizm alışkanlıklarını benimsiyor. Taub’a göre “Dünyadaki Çinli turist sayısı, üç beş milyonken 2015’te yaklaşık 120 milyona ulaştı.” Doğal olarak İsrail de bu pastadan pay almak istiyor ve yıllardır Çinli turist sayısını artırmaya çalışıyor. Ancak Turizm Bakanı Yariv Levin’in geçen sene yaptığı açıklamaya göre kendisinden önce bu konuda “neredeyse hiçbir şey” yapılmamış.
Taub da artık tek başına değil. Büyük çabalar sonucunda İsrail geçen sene Çin’e ilk turizm ataşesini atadı. Taub “Orada bir profesyonelin, statü sahibi ve itibar gören birinin bulunması gerekiyor. İşler henüz Kuzey Amerika’daki seviyede değil ama bu daha başlangıç.” diyor.
Ataşenin atanmasının Çin pazarına yönelik birçok çabanın sadece biri olduğunu belirten Taub, tur rehberlerinin Çince öğrenmeye, otellerin de Çin kahvaltısı vermeye teşvik edildiğini, merkezi noktalara Çince tabelalar konduğunu anlatıyor. Bunun yanı sıra İsrail Çinli turistler için engelleri de kaldırıyor, birkaç aylık vizeler yerine 10 yıllık vizeler veriyor. Çin Hainan Havayolları’nın da artık Pekin’den Tel Aviv’e direkt uçuşları var. Taub otomatik vize vermenin de Çinli turist sayısını artırmakta etkili olacağına inanıyor.
Taub’un verdiği bilgiye göre 2014 Koruyucu Hat Harekâtı’nın olumsuz etkilerini telafi etmek maksadıyla Turizm Bakanlığı’nın genel pazarlama bütçesi 100 milyon şekeli (25,9 milyon dolar) aşan bir artışla bugün 300 milyon şekele (77,7 milyon dolar) ulaştı. Bunun 15 milyon şekeli (3,8 milyon dolar) Çin pazarına ayrılmış ki bu rakam daha önceleri 1-2 milyon şekel seviyesindeydi. Taub “Çin, İsrail turizminde yüzde 1,5’luk paya sahip ama bütçenin yüzde 5’ini alıyor.” diyor.
Turizm sektöründeki gerilemeyi durdurmaya çalışan Turizm Bakanlığı, 2018’de İsrail’e 100 bin Çinli turistin gelmesini hedefliyor. Bu rakam aslında görece düşük bir artış hızı anlamına geliyor. Zira sırf 2015’te İsrail’e gelen Çinli turist sayısı yüzde 45 oranında arttı. Taub’a göre Çin turizmi önümüzdeki üç yılda aynı hızla büyümeye devam ederse 2018’deki Çinli turist sayısı 150 bini bulabilir. Bu rakam, gezi amaçlı sıradan turistlerin yanı sıra iş için gelen Çinlileri ve dini ziyaret amacıyla gelen Çinli Hristiyanları da içeriyor.
Taub 2015’teki artışın sansasyonel bir artış olarak görüldüğünü vurguluyor. Bu sayede Koruyucu Hat Harekâtı ve yıl sonunda patlak veren yeni terör dalgası nedeniyle berbat bir sene yaşayan turizm sektörü kayıplarını neredeyse telafi etmiş. Görünen o ki güvenlik meselesi Çinlileri başka grupları etkilediği kadar etkilemiyor. Taub, Japonların ise tam tersine İsrail’deki güvenlik durumuna “aşırı hassas” olduğunu söylüyor.
Bu çarpıcı artışa rağmen İsrail’i ziyaret eden 47 bin Çinli turist Çin’in dış turizm toplamında 0,04% gibi ufacık bir yüzdeye tekabül ediyor.
2016’nın ilk aylarında Çinli turist sayısında orta karar bir artış görüldü. Ocak-mart döneminde İsrail’i yaklaşık 13 bin 600 Çinli ziyaret etti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21’lik bir artış anlamına geliyor. Çinli turistlere odaklanan Yama va-Kedma (Doğu ve Batı) isimli turizm sitesinin sahibi Udi Gimmon, 2o15’i “Çinli turistler açısından Çin Yeni Yılı’nı da kapsayan rekor bir dönem.” olarak tanımlıyor.
Taub ise şu noktaya dikkat çekiyor: “Gelen turist sayısının yanında büyüme potansiyeline ve turistlerin burada harcadığı paraya da bakmak lazım. Çinliler dünyanın en kârlı turistleri arasında yer alıyor. Çok para harcamakla tanınıyorlar.”
Ancak herkes iyimser değil. İsrail Oteller Birliği Başkanı Noaz Bar-Nir sektörün sadece Çinli turistle ayağa kalkabileceğine inanmıyor ve İsrail turizminin asıl ekmek teknesi olan Yahudilere ve Hristiyanlara odaklanmak gerektiğini söylüyor. Gimmon da aynı fikirde: “Çinlilere kurtarıcı olarak bel bağlamamak gerekiyor. Bu, pazarın güzel bir parçası ama Kuzey Amerika ve Avrupa’dan gelen turistin yerini tutamaz. (…) Ciddi, uzun vadeli bir planlamaya ihtiyaç var.”
Gimmon “Çinli turistin talepleri nedeniyle” bu pazarın muazzam yatırım gerektirdiğine işaret ediyor. Turizm sektöründe çalışanlar bu taleplere artık aşina. Çinli turistler Çince konuşan yerel rehberler, Çince tabelalar ve Çin yemeği istiyor. Otelcilerin de artık öğrendiği gibi Çinliler evden tarak getirmemek için odalarında tarak olmasını bile bekliyor.
Gimmon şöyle devam ediyor: “Çinli turistlerin çoğu diğer bölge ülkelerine gidiyor. Gezi amaçlı seyahat eden 120 milyon Çinli sadece ABD’ye, Güney Amerika’ya ve Avrupa’ya gitmiyor. İsrail pahalı bir ülke ve bu da insanları caydırıyor. Öte yandan İsrail’e yarın 200 bin Çinli gelse nerede kalacaklar? İsrail’deki otellerin oda sayısı yetersiz.”
Gimmon’a göre iki alana odaklanmak gerekiyor. Birincisi, Asya bilimlerinde okuyan öğrenciler turizm sektöründe çalışmaya teşvik edilmeli: “Çince bilen rehberler zor bulunuyor ama tek mesele bu değil. Bu kişilere acentelerde ve otellerde de ihtiyaç var.” Gimmon’a göre bundan da önemlisi Çinli turistler için hazırlanan turlar: “Gezi amaçlı gelen Çinli turistlere Çinli Hristiyanlara sunulanın neredeyse aynısı sunuluyor: Nasıra, Celile Gölü bölgesi ve Kudüs’te bir dolu kilise. Çinliler bunu İsrail’deki potansiyelin heba edilmesi olarak görüyor.”
Peki, Çinliler nereleri görmek istiyor? Gimmon “kibutzları” diyor ve ekliyor: “Çinliler komünist bir ülkeden geliyor ve kooperatif modelinin kâğıt üzerinde de olsa çalıştığını görmekten hoşlanıyorlar. Tarihi coğrafyaları, örneğin Bental Dağı’nı görmek istiyorlar. Burada Suriye’ye bakarak bölgenin hikâyelerini yaşayabilirler. Ayrıca daha fazla doğa olmalı: Hula Gölü ve turnaları, Ein Gedi, Banias… Onları bu tür yerlere yeterince götürmüyoruz.”