Son haftalarda Kudüs’te başlayıp Moskova, Şam, Beyrut, Ankara, Tahran ve Canberra’ya uzanan bir oyun etrafında son derece ilginç ve hassas gelişmeler yaşanıyor. Başrollerde İsrail, Rusya, Türkiye, Avustralya ve İran, yardımcı rollerde ise Suriye ve Lübnan’ın yer aldığı bu oyun ikiden fazla rakibin kapıştığı bölgesel bir satranç oyununu anımsatıyor.
Her şey İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in 17 Mart için planlanan resmi Avustralya ziyaretiyle başladı. Ziyaret programı Kudüs’le Canberra arasında doğrudan temaslarla belirlendi. İsrail’le sıcak ve yakın ilişkiler sürdüren Avustralya Rivlin gibi popüler bir ismi ağırlamayı heyecanla bekliyordu. Avustralya hükümet yetkilileri programlarını bu ziyarete göre ayarladı, hatta üst düzey bir yetkili yurt dışı seyahatini iptal etti.
Ancak Rivlin’in aniden Avustralya ziyaretini iptal ettiği ortaya çıktı. Peki, neden? Çünkü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin İsrail’in güvenlik menfaatleri için şu an çok daha önemli. Anlaşıldı ki İsrail-Avustralya temasları sürerken İsrail Dışişleri Bakanlığı olası bir Rusya ziyareti için de Kremlin’in nabzını yokluyormuş. Avustralya ziyareti kesinleştikten sonra Ruslar aynı tarihi önermiş. Böylece Rivlin Avustralya seyahatini planlandığı gibi gerçekleştirmek ya da Avustralyalıları gücendirme pahasına Rusya’ya gitmek arasında tercih yapmak zorunda kalmış.
Son derece hassas güvenlik menfaatlerini ilgilendiren bu ikilem, Rivlin ile Başbakan Benjamin Netanyahu’nun geçen hafta yaptığı özel görüşmede ele alındı. Netanyahu Rivlin’e yapacak bir şey olmadığını, Moskova ziyaretinin şu an kesinlikle elzem olduğunu bildirdi.
Netanyahu’yla Rivlin arasında genellikle gergin bir ilişki söz konusu. İki lider uzun zamandır birbirinden kopuk. Netanyahu Rivlin’in cumhurbaşkanlığını engellemeye çalıştığından beri araları soğuk. Ancak bu defa ulusal menfaatler egoların, kişisel husumetlerin önüne geçti. Netanyahu, bugünlerde İran’ın ve İran’ı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Hizbullah’la bir araya getiren “şer ekseninin” verdiği zarar konusunda Putin’i ikna etmek için büyük çabalar sarf ediyor. Konunun merkezinde Rusya’nın İran’a yıllar önce söz verdiği, ancak hâlen teslim etmediği S-300 hava savunma füzeleri var.
Kuveyt’in El Ceride gazetesinin 5 Mart tarihli haberine göre Putin füzelerin teslimatını askıya aldı. Çünkü İran, gelişkin Rus silahlarını Hizbullah’a aktarmayacağı konusunda daha önce verdiği sözü tutmadı. Habere göre Ruslara İsrail’den Tahran’ın yakın zamanda Hizbullah’a SA-22 tipi karadan havaya füze verdiğini kanıtlayan istihbarat geldi ve bunun üzerine Putin İranlıları cezalandırmaya karar verdi. Aynı habere göre Suriye semalarında uçan Rus pilotları son günlerde Lübnan topraklarında konuşlu uçaksavar füzelerin kendilerine kilitlendiğini bildiriyor. Bu füzelerin Rusya’nın İran’a verdikten sonra Hizbullah’a aktarılan Rus yapımı füzelerden başkası olmadığı değerlendiriliyor. Görünen o ki Orta Doğu’da hiçbir şey imkânsız değil. Bizzat ürettiğiniz silahlar bir gün size kilitlenebilir. Yıllar önce aynı şey Afganistan’daki mücahitlerle ABD’nin başına gelmişti.
El Ceride gazetesinin Netanyahu’nun yakın çevresiyle sıkı ilişkileri olduğu düşünülüyor. İddiaya göre Netanyahu’nun İsrail’de iktidara dönüş yaptığı 2009 yılından bu yana Netanyahu’nun çalışma arkadaşları bazı bilgileri parmak izi bırakmadan sızdırmak istediğinde bu Kuveyt gazetesini kullanıyor. İsrail’de ve Batı’daki birçok kişi El Ceride’de çıkan bazı özel haberlerin İsrail kaynaklı olduğuna inanıyor ve bu da söz konusu haberlerin güvenilirliğini artıyor. Bu teoriye göre Putin nezdinde kazanılan ivmeyi sürdürmek isteyen Netanyahu Rivlin’den Moskova’yı Canberra’ya tercih etmesi için talepte bulundu. İsrail Başbakanı S-300’lerin İran’a verilmesi ve akabinde Hizbullah’ın eline geçmesi durumunda ortaya çıkacak riskler konusunda Rivlin’in Putin’e ilave bilgiler aktarmasını istiyordu.
Bu arada Ankara’dan bir süredir İsrail ile Türkiye arasında tarihi bir uzlaşı anlaşmasının olgunlaştığı, iki tarafın mutabakata vardığı haberleri geliyor. Peki, bu anlaşmaya niçin bir türlü imza atılmıyor? Bu konudaki kaynaklarım adeta tek ses hâlinde frene basan tarafın Netanyahu olduğunu söylüyor. Son haftalarda Savunma Bakanı Moşe Yaalon da normalleşmeye soğuk baktığını gösteren açıklamalar yaptı. Yaygın kanıya göre Putin de kasımda bir Rus savaş uçağını düşüren ve o günden beri Rusya’yla bir nevi soğuk savaş hâlinde olan Türkiye’yle İsrail’in yakınlaşmasını istemiyor.
Dolayısıyla İsrail şöyle bir ikilemle karşı karşıya: Bir yandan Türkiye’yle krizin son bulmasını ve çok da eski sayılmayan bir geçmişte değerli bir askeri ittifak içinde olan iki devletin arasının normalleşmesini istiyor, öte yandan Putin’i de İran ve Hizbullah’tan mümkün oldukça elini çekmesi için ikna etmeye çalışıyor.
Bu bağlamda İsrail’in tercihi net şekilde B seçeneğinden yana. Hâlihazırda Putin İsrail için Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan çok daha önemli. Türkiye’nin despotu Kudüs’te ümitsiz vaka addediliyor. İsrail-Türkiye askeri ortaklığı Erdoğan’ın partisi iktidarda olduğu sürece canlandırılamaz, İsrail bu konuda boş hayaller kurmuyor. Netanyahu şunu çok iyi görüyor: Erdoğan’ın İsrail’le uzlaşmaya yanaşmasının tek sebebi siyaseten zayıf düşmesi, Rusya’yla sorun yaşaması, bölgedeki eski konumunu kaybetmesi ve İsrail’in sahip olduğu doğal gazdır. Gaz hikâyesi işleri daha da karmaşık bir hâle sokuyor. Zira gazın Türkiye üzerinden satılması İsrail’in açıkça menfaatinedir ve Rusya da aynı pazar için rekabet ediyor.
Yine de Putin her açıdan kesinlikle ağır basıyor. Putin’in Suriye’de aldığı tutum Rusya’nın konumunu hem bölgede hem bölge dışında yükseltmiş durumda. Rusya adeta bir gecede etkili ve baskın bir dünya gücü hâline geldi. Rusya Suriye’de kapsamlı bir müdahaleye girişerek başarılı bir bahis oynamış oldu. Bölgedeki gerçekliği değiştiren Rusya, kanlı savaşı çıkmaz sokaktan çıkarıp başka bir yöne soktu, Esad’ı mağlup konumdan kazanan konumuna taşıdı, gücünü ve kararlılığını göstererek kartları yeniden kardı.
Geçtiğimiz günlerde hayli üst düzey bir askeri kaynağın Rus savaş uçakları “Tel Aviv üzerinde uçsa bile” İsrail’in bunlara dokunmayacağı yönündeki sözlerini aktarmıştım. İsrail’le Rusya’nın niçin yakınlaşıp eş güdümde bulunduğu, İsrail’in niçin Rusya’yı rahatsız etmeme yönünde stratejik karar aldığı sayısız sebeple açıklanabilir.
İsrail şimdi büyük bir dikkatle ve adeta ne pahasına olursa olsun Rusya’yla daha sıkı ilişkiler kurmaya çalışıyor. Güvenlik teşkilatı dâhil İsrail devletinin üst kademeleri bu konuda iyimser. Üst düzey kaynaklara göre Moskova “şer ekseninin” verdiği zararın farkında ve İran’ın Suriye’ye patron olmasına izin verme niyetinde değil. Ruslar Hizbullah konusunda bile İsrail’in tutumunu anlıyor ve şu an Tahran’la yaptıkları füze anlaşmasını gözden geçiriyor.
Rusya’nın da bakması gereken kendi menfaatleri var ve bu bağlamda Hizbullah’ı sahiplenmesi için özel bir sebep yok. Dünyanın tüm uluslararası şirketlerinin İran ekonomisine girmeye çalıştığı bir dönemde Rusya İran’la kriz yaşamamak için elinden geleni yapacak. Öte yandan İran muazzam bir güce ulaşmak istiyor ama Rusya ona bu yolda destek olma niyetinde değil. İsrail de işte bu oyun planı içerisinde manevra yapıyor ve kendi hanesine bazı önemli puanlar yazdırıyor.