ABD ve Rusya Suriye’de doğru yolda
Suriye’deki ateşkes 27 Mart’ta birinci ayını dolduruyor. Bazı ihlaller yaşanmış olsa da ateşkes tuttu. Nereden nereye geldiğimize bakınca mevcut durum küçük bir mucize sayılır. ABD ve Rusya’nın iş birliği hâlinde sürece önderlik etmesiyle bir dönüm noktası yaşanırken bunun Suriye halkı için de bir dönüm noktası olmasını umut ediyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry 24 Mart’taki Moskova ziyaretinde şöyle konuştu: “Suriye’deki şiddette kırılgan da olsa olumlu bir düşüş yaşanıyor. Kimilerine göre şiddet yüzde 85-90 oranında azaldı. Ayrıca ateşkes sayesinde önemli bir insani yardım akışı da sağlandı ki bazı insanlar bu yardımdan yıllardır mahrum. Ancak hem şiddetin azalması hem insani yardımın akışı bakımından çok daha fazlasını yapmak gerektiğini hepimiz biliyoruz.”
Gerçekten de yapılacak daha çok iş var. Ateşkes sürer ve yaygınlaşırsa bu, Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasındaki derin ve etkili iş birliği sayesinde olacak. Kerry’ye göre ABD ve Rusya, insani yardımın artırılması, tutukluların serbest bırakılması, geçiş hükümeti, yeni anayasa ve seçimlerle sonuçlanacak siyasi sürecin hızlandırılması için çabalarını yoğunlaştırma kararı aldı. Yine 24 Mart’ta açıklama yapan BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ise hem Suriye hükümetinin hem muhalefet heyetlerinin müzakerelerin ilk turuna “çok ciddi” yaklaştığını söyledi. Görüşmelere nisanda devam edilmesi bekleniyor.
Burada bir güzel haber daha verebiliriz: İslam Devleti (İD) Suriye ve Irak’ta zemin kaybediyor. IHS/Jane’s sitesinin 15 Mart tarihli haberine göre İD ocak 2015’ten bu yana çoğu Suriye’de olmak üzere kontrol ettiği toprakların yüzde 22’sini kaybetti. Bu süreç Rusya’nın Suriye hükümeti lehine askeri müdahaleye başladığı eylül ayından itibaren hız kazandı. ABD Özel Harekât Kuvvetleri geçen hafta İD’in mali işler sorumlusu Abdülrahman Mustafa El Kaduli’yi öldürdü. Bu yazının yayıma girdiği saatlerde ise Rusya’nın hava desteğiyle ilerleyen Suriye hükümet güçleri Palmira’yı terör örgütünden geri almak üzereydi.
İD Suriye ve Irak’ta toprak kaybederken örgüt militanları başta Libya olmak üzere gözlerini başka bölgelere dikiyor ve 31 kişinin öldüğü 22 Mart Brüksel saldırılarının da gösterdiği gibi yeni hedeflere yöneliyor.
Rusya’nın kazanımlarını değerlendiren Maxim Suchkov ise şöyle yazıyor: “Putin bugün Suriye’deki siyasi geçiş sürecine yön vermek için önemli bir konuma sahip. Rusya daha önce sahip olmadığı Humeymim hava üssünü elde etti. Jeopolitik açıdan ise Orta Doğu’daki belirleyici güç konumunu sağlama aldı. Rus silahları bölgede büyük rağbet görüyor. Küresel etki boyutu da son derece önemli. Bir yoruma göre bu boyut başından itibaren Suriye harekâtının merkezindeydi. Rusya ayrıca askeri gücüyle gövde gösterisi yaptı ve kendisini sınamayı aklından geçirenlere mesaj verdi. Bunun yanında Rusya modern savaş sanatının halka ilişkiler boyutunda da mükemmel bir sınav verdi. Savunma Bakanlığı’nın görsel kalitesi yüksek harita ve görüntüler eşliğinde yaptığı günlük bilgilendirmeler Rusya karşıtlarına harekât sonuçlarını medyada manipüle etme fırsatı vermedi. Moskova Esad’ın cumhurbaşkanlığı koltuğunu kurtaramasa dahi Esad’ın gidişi zorla değil müzakereyle gerçekleşen bir olay olacak. Bu hem şahsen Putin için hem de Rusya’nın dünya meselelerinde kendine biçtiği rol bakımından önemli bir unsur olacak.”
Resmi Suriye ve İran kaynaklarıyla görüşen Ali Hashem de şunları aktarıyor: “Suriye’deki güçlerinin önemli bir kısmını geri çekme kararı alan Rusya bunu 14 Mart’ta duyurduğunda açıklama Rusya’nın Suriye iç savaşındaki müttefikleri için sürpriz olmadı. Suriye hükümeti, İran ve Hizbullah önceden bilgilendirilmişti.”
Bizler Suriye barış sürecinin çetrefilli ve kırılgan, İD ve El Kaide’yle mücadelenin de uzun vadeli olduğunu teslim etmekle birlikte ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz. Obama yönetimi önünde uzun bir yol olsa da Suriye’de doğru yolda ilerliyor. Bu sütunda aralık 2012’de yazdığımız ilk yazıda Rusya’nın rolünü “Suriye’de finalin ne zaman ve nasıl oynanacağının işaretini verebilecek dört trendden biri” diye tanımlamıştık. Rusya gerçekten de Suriye’de final oyununu şekillendiriyor ve ABD de onunla birlikte hareket ederek doğrusunu yapıyor. Rusya’nın Suriye’deki menfaatleri ABD’ninkileriyle birebir örtüşmüyor ancak aynı şey Amerika’nın bölgedeki geleneksel müttefiklerinin menfaatleri için de geçerli. Rusya’nın niyetleri pekâlâ sorgulanabilir, Suriye’de bazen ayrım gözetmeden gerçekleştirdiği bombardımanlar bu sütunda olduğu gibi eleştirilebilir. Öte yandan savaşa barışçıl çözüm bulma çabaları ve El Kaide’nin Suriye şubesi Nusra Cephesi’yle İD’i doğrudan hedefleme açısından Rusya’yı diğer bölgesel güçlerle kıyaslayan bir tablo veya çetele de çıkarılabilir. Bizim kaba hesabımıza göre Rusya ABD’nin bölgesel müttefikleri karşısında hayli iyi bir puan alır. Geçen hafta Brüksel’de meydana gelen saldırılar da Suriye’de alınacak sonucun İD ve El Kaide gibi terör örgütleriyle mücadeleyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. ABD ve Avrupa’nın Rusya ile çatışmak yerine iş birliği yapması onların hem Suriye’de hem genel anlamda uluslararası terörle mücadelede lehine olmaktadır.
Barzani’den yolsuzlukla mücadele sözü
Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, Al-Monitor yazarı Amberin Zaman’a verdiği özel mülakatta PKK ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) “tamamen aynı” olduğunu, İD’le mücadeleye öncelik veren ABD’nin bunu görmezden geldiğini belirtti.
Barzani ayrıca Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna gideceğini belirtti: “Kontrolümüz dışında oluşabilecek engeller hariç evet, (referandumu) kesinlikle bu yıl içinde yapmaya çalışacağımızı söyleyebilirim. (…) Sanırım ekimden önce yaparız.” Referandumda sorulacak soru veya soruların nihai şeklinin henüz belirlenmediğini söyleyen Barzani şöyle devam etti: “Bağdat’la görüşüyoruz. Türkiye’yle görüşürken İran’la da görüşeceğiz. Bunu (bağımsızlık sürecini) barışçıl ve dengeli bir şekilde hayata geçirmek istiyoruz.”
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin enerji anlaşmalarında şeffaflık eksikliğini kabul eden Barzani yolsuzlukla mücadele sözü verdi: “Yolsuzlukla mücadele, petrol sözleşmeleri, tarım arazilerinin satışı ve buna benzer şeylerden çıkar sağlamak için siyasi gücünü kullananlarla mücadele bizim için son derece önemli bir konu. İçişleri Bakanlığı'ndan, Peşmerge Bakanlığı'ndan, Başbakanlık'tan, kim olursa olsun, hangi bakanlık olursa olsun her bakan, her lider, her parti, her güvenlik yetkilisi yaptıklarından sorumlu tutulmalı."