Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin denetiminden çıkarken, Ankara’dan büyüyen güvenlik kaygılarına ve yeni mülteci dalgasına karşı inisiyatifi yeniden ele almak ne yapılacağına ilişkin karmaşık sinyaller gelmeye başladı. Yeni kriz, Suriye ordusu ve Rusya’nın Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği başarılı saldırılarla patlak verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan hafta sonunda gelen Türkiye’nin 2003’te Irak’ta düştüğü hatanın tekrar edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklamalar tartışmayı tırmandırdı. Cumhurbaşkanı bu sözlerle, ABD askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a geçişine izin verecek tezkerenin 2003’te TBMM tarafından reddedilmesini kast ediyordu. Zira Erdoğan’a göre “1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı”.
Latin Amerika ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan şöyle dedi: “Şimdi Suriye’de bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. (...) Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız. (...) Şu anda biz bütün güvenlik güçlerimizle, her şeyimizle tüm ihtimallere karşı hazır durumdayız. Kimsenin endişesi olmasın!”
Erdoğan’ın bu sözlerinin hemen ardından Rusya Türkiye’nin Suriye’ye müdahale hazırlığında olduğunu iddia etti.
Rus Savunma Bakanlığı Sözcüsü Igor Konashenkov 4 Şubat’ta şöyle dedi: “Elimizde Türkiye'nin egemen bir devlet olan Suriye Arap Cumhuriyeti’ne askeri bir müdahale için yoğun hazırlık içinde olduğunu düşündüren ciddi bulgular var”.
Başbakanlık bu iddiaları “propaganda” diye reddederken, CNN’e konuşan resmi bir kaynak da Türkiye’nin Rusya’nın iddia ettiği gibi böyle bir hazırlık içinde olmadığını bildirdi. Kaynak Suriye’yi halihazırda işgal etmiş bir ülke olan Rusya’nın bu iddialarla, ülkede sivillere karşı gerçekleştirdiği saldırıları gündemden düşürmeye çalıştığını söyledi.
Rusya’nın iddiaları Reuters’a konuşan kıdemli bir Türk yetkili tarafından da yalanlandı. Haberde yetkilinin şu ifadelerine yer verildi: “Türkiye koalisyonun üyelerinden biri olarak müttefikleriyle birlikte hareket ediyor ve etmeye devam edecek. Daha önce de defaatla dile getirdiğimiz gibi Türkiye tek taraflı bir eylem içinde olmayacaktır”.
Erdoğan yanlısı basın askeri harekat için savaş tamtamları çalmaya başlasa da çoğu uzman Suriye’de çok taraflı menfaat çatışmalarının yarattığı çetrefilli tabloya işaret ederek, bunun uygulanabilir bir seçenek olmadığını söylüyor.
ABD’nin Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) verdiği destekten duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getiren Erdoğan ise Washington’ı PYD/YPG ile Türkiye arasında bir tercih yapmaya zorlayan bir çıkış yaptı.
ABD’nin İslam Devleti’yle Mücadelede Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün Kürtlerin kontrolündeki Kobani’de PYD yetkilileriyle yaptığı görüşme Ankara’nın rahatsızlığını daha da artırdı. Erdoğan ziyarete tepkisini şöyle die getirdi: “Daha önce Sayın Obama’nın yanında da adı geçen bir ulusal güvenlik temsilcisi, tam Cenevre’deki görüşmeler sırasında kalkıyor Kobani’ye gidiyor. Kobani’de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?”
McGurk’ün Kobani ziyareti, Ankara’nın ABD’yi PYD’nin Cenevre’deki Suriye görüşmelerinden dışlamaya zorlamasının hemen ardından geldi. Washington Türkiye’nin bu talebini kabullenmek durumunda kalsa da ziyaret ABD’nin gruba verdiği desteğin süreceğini gösteriyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin 8 Şubat’taki açıklamaları da bunu doğruladı. Kirby ABD’nin PYD’yi bir müttefik mi yoksa bir ortak mı olarak gördüğüne ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Cephede DAEŞ’e karşı mücadelede başarılı olan Kürt savaşçıları bu mücadele kapsamında önemli bir ortak olarak görüyoruz”.
Ne var ki, medyadaki Erdoğan destekçileri bariz zorluklara rağmen Suriye’ye müdahale için kamuoyu desteğini artırmaya çalışıyor. Haberlerde Türkiye’nin müdahaleyi şimdi gerçekleştirmezse bunun bedelini ileride toprak bütünlüğüyle ödeyeceğine ilişkin iddialar dile getiriliyor.
Yeni Şafak’ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’e göre “Türkiye için vahim bir gerçekle yüzleşme zorunluluğu ortaya çıkmış” durumda. Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüşmeyen bu yeni durumu kabullenmemesi gerektiğini belirten Karagül 4 Şubat’taki köşe yazısında şu ifadeleri kullandı: “Türkiye Suriye meselesine doğrudan müdahil olmalıdır. Buna askeri harekat da dahil. İran ve Rusya'nın gerekçeleri bu kadar zayıfken bu ülkeye girebiliyorlarsa, sınırımızın sıfır noktasını bile bombalayabiliyorlarsa, Suriye halkını Türkiye'ye kovuyorlarsa, Suriye'den Türkiye'yi de vuruyorlarsa Türkiye'nin onlardan çok daha fazla ve gerçekçi gerekçeleri vardır”.
Öte yandan, Hürriyet’in Washington Temsilcisi Tolga Tanış’a göre gelişmeler net bir biçimde Türkiye’nin Suriye politikasının hem askeri hem de siyasi anlamda çöktüğünü gösteriyor. “Ankara’nın elinde kullanabileceği başkaca hiçbir araç” kalmadığını belirten Tanış 7 Şubat’taki yazısına şöyle devam etti: “Suriye’de yaşananlar, özellikle Pentagon’da Türkiye’ye karşı tamiri oldukça güç bir güven erozyonuna sebep oldu. (...) Türkiye’nin Suriye’ye kara operasyonu düzenleyebileceği söylentileri ise hiçbir zaman gerçekçi karşılanmadı. Özellikle ABD’nin buna karşı olduğu ve bölgede Rusların düşürülen uçaklarının intikamı için bekledikleri düşünülecek olursa”.
Erdoğan’ın açıklamaları ve Türkiye’nin Suriye’ye olası bir askeri müdahalesi konusunda Al-Monitor’un sorularını yanıtlayan Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu da Türkiye’nin ABD’nin 2003’teki Irak işgaline karşı çıkmasının Suriye’deki durumla hiçbir şekilde kıyaslanamayacağını söyledi.
Kuloğlu değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Irak’taki operasyonun hedefi Saddam’ı devirmekti. Amaç açıktı. Suriye’de kimin kime karşı ve ne kapsamda müdahale edeceği belli değil. Kiminle iş birliği yapacağımız da belli değil. Ortada ne BM himayesinde bir koalisyon var ne de ABD öncülüğündeki koalisyon Irak’takine benzer bir irade ortaya koyuyor”.
Kuloğlu Suudi Arabistan ve diğer Körfez devletlerinin Suriye’ye birlik göndermeye istekli olduğuna ilişkin açıklamalarına da ihtiyatla yaklaşıyor: “Aynı sorun burada da ortaya çıkıyor. Bunlar kime karşı müdahale edecekler? Rejime mi, İD’e mi, PYD’ye mi? Kime?”.
Türkiye’nin Suriye’ye tek taraflı bir müdahale olasılığının hiçbir şekilde mümkün olmadığını kaydeden Kuloğlu sözlerini şöyle noktaladı: “Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahale hazırlığı içinde olduğuna dair tüm bu açıklamalar iç kamuoyuna yöneliktir”.