DİYARBAKIR -- Tarih 1990’lı yılların başları. Türkiye-Irak sınırı hareketli. Irak’ın, Kürt grupların denetimine giren kuzeyinden Türkiye sınırına doğru bir grup yaklaşıyor. Gruptakilerin sayısı 50 civarında. Yerel kıyafetli ve silahsız grup sınıra doğru yaklaşırken, Türk helikopterleri havalanarak bölge üzerinde keşif uçuşu yapmaya başlıyor. Grup Türkiye’ye girmeye çalışıyor. Bir yandan helikopterden saklanırken, diğer yandan da sınırdaki askerlere yakalanmamak için uğraşıyorlar. Grubun içindeki tek kadın 19 yaşındaki Amineh Kakabaveh. Yolculuk gergin olsa da Kakabaveh sakin. Gergin geçen birkaç saatin ardından grup gece yarısı Türkiye’nin sınır kasabası Silopi’ye ulaşınca herkes rahat bir nefes alıyor.
Grubun içindeki Amineh Kakabaveh İranlı bir Kürt kadın. İranlı Kürt örgüt Kürdistan Emekçiler Birliği’nin (KOMALA) üyesi. Çocuk yaşta KOMALA’nın silahlı kanadına katılarak peşmerge oldu. Yani uluslararası literatürde gerilla kelimesinin Kürtçe karşılığı.
Şimdilerde 44 yaşında olan Kakabaveh, PKK’nın gençlik örgütü ile güvenlik güçleri arasında süren çatışmalarla ilgili gelişmeleri izlemek üzere geçtiğimiz hafta Diyarbakır’a geldi. Kakabaveh burada hayat hikâyesini Al-Monitor’a anlattı.
Kakabaveh, İran’da Şah Rıza Pehlevi’nin iktidarında, 1972 yılında doğdu. Sakız kentinde sekiz çocuklu yoksul bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Kakabaveh, daha çocuk yaşta ailesini geçindirmek için çalışmaya başladı. El işi ürünler sattı, yaz aylarında zengin ailelerin çiftliklerinde çalıştı. Kakabaveh, akrabaları ve bazı köylülerinin KOMALA’ya katılmaları üzerine siyasete ilgi duymaya başladı. Kakabaveh, KOMALA’ya ilgi duymasının sebebini şöyle anlatıyor: “İran’da ilk kez KOMALA kadın peşmerge aldı bünyesine. Benim için çok ütopikti. Kadınların özgürlük için savaşmaları benim için rüyaydı. Çünkü bizde kadınlar evliliğe zorlanıyordu, çocuk yapmaları isteniyordu. Bu yüzden KOMALA’ya ilgi duyuyordum”.
Ailesinin karşı çıkmasına rağmen 13 yaşında örgüte katılarak peşmerge olan Kakabaveh, İran’dan ayrılarak Irak dağlarındaki KOMALA kamplarına gitti. Kendi ülkesinde yoksulluk nedeniyle okula gidemeyen Kakabaveh, burada Kürtçe okuma yazmayı, Farsçayı öğrendi. Aynı zamanda askeri eğitim aldı. Bu sırada İran-Irak savaşı da devam ediyordu. Irak’ın Halepçe kasabasının Saddam rejimi tarafından kimyasal bombalarla bombalanmasına tepki gösteren KOMALA da kimyasal saldırıların hedefi oldu. Ranya kasabası yakınlarındaki kampı kimyasal bombaların hedefi olan KOMALA 37 üyesini kaybetti. Saldırı sırasında kampa yakın bir bölgede bulunan Kakabaveh arkadaşlarının yardımına koştu. Ancak o da kimyasal gazlardan zehirlenerek yaralandı. Sirvan bölgesindeki ikinci kimyasal saldırıda ise Kakabaveh 72 arkadaşını kaybetti. Defalarca hava ve kara bombardımanlarına hedef olan Kakabaveh’in örgütü, birkaç kez de rakip Kürt gruplarla çatıştı. Örgütteki altı yılı İran ve Irak dağlarında bombardımanlar ve çatışmalarla geçti. Defalarca ölümle burun buruna geldi.
Irak’ın kuzeyinin Kürtlerin denetimine geçmesinin ardından İran bölgeye müdahale etmeye başladı. Kakabaveh ve arkadaşları bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak bu kez istikamet İran değil Türkiye olacaktı.
Kakabaveh, Türkiye’ye gidiş hikâyesini de şöyle anlattı: “Saddam Kürt bölgesini bıraktıktan sonra İran bölgeye çok müdahale etmeye başladı. Paralı adamlarını gönderip bize suikast yaptırıyordu, arkadaşlarımızı zehirliyordu. Çok sayıda arkadaşımız öldürüldü bu dönemde. Aynı zamanda KOMALA içinde de problem vardı. 500 kişi örgütten ayrılarak Türkiye’ye geçmeye karar verdik. Sınırdan yürüyerek Türkiye’ye geçtik. Gece yarısı Silopi’ye geldik. Geçerken çok tehlike yaşadık, tepemizde helikopter geziyordu. Burada otobüse binerek Ankara’ya gittik. Ne pasaport ne kimlik vardı. Yolda polis bizi durdurdu, ailemin Azeri olduğunu söyledim. Neden Türkiye’ye gelmediğimi söyledi. Ailemin Kürdistan’da olduğunu söyleyince çok sinirlendi polis. Kürt kelimesine bu kadar hassas olduklarını bilmiyordum. Saddam ve İran diktatör olmalarına rağmen Kürt kelimesine hassas değillerdi. Benim için bu ilk kez oluyordu.”
Kakabaveh’in içinde bulunduğu ilk grup, Birleşmiş Milletler’in Ankara’daki temsilciliğine gitti. Üç ay süren bir çabadan sonra mülteci statüsü aldılar. Türkiye’de kaldığı 11 ay süresince Türklerin kendilerine iyi davrandığını söyleyen Kakabaveh şöyle devam etti: “BM’ye gelerek peşmerge olduğumuzu söyledik, yaşadıklarımız anlattık. Saddam’ın ve İran’ın yaptıklarını anlattık. Üç ay sonra bize mülteci statüsü verdiler, para ve kimlik verdiler. Ev kiraladık. Türkler bize çok yardımcı oldu. Mülteci olduğumuzu öğrenince çok yardım ettiler. Öğrenci olduğumu ve Kürt olduğumu söylediğimde bize yardımcı oluyorlardı. 50 kişi bir evde yaşıyorduk. Ankara, Kayseri ve Kırşehir gibi illerde yaşadık. Gittiğimiz her yerde bize iyi davranıyorlardı”.
Bu sırada İsveç’ten gelen bir heyetin 500 mülteci alacağını duyurması üzerine Kakabaveh ve arkadaşlarına yeni bir yaşamın kapısı açıldı. İsveç’e giden Kakabaveh, burada yeni bir hayat kurdu. Önce sosyal bilimler ve felsefe okudu, yüksek lisans yaptı. KOMALA’dan kopsa da siyasi yaşamına devam etti. İsveç Sol Parti’sine katılan Kakabaveh, Stockholm belediyesinde ve “Kadının Sesi” isimli bir radyoda çalıştı, kadın hakları alanında çalışmalara ağırlık verdi. 2008 yılında hastalanan bir arkadaşının yerine milletvekili olan Kakabaveh, 2010 yılında dördüncü sıradan, 2014’te de ikinci sıradan Stockholm’den seçildi.
Avrupa’ya gittikten sonra bir daha İran’a dönmeyen Kakabaveh, ailesiyle sadece bir kez Irak Kürt bölgesinde bir araya geldi. Al-Monitor’a İran’a dönemeyeceğini söyleyen Kakabaveh, “Ailem hala İran’da. Arada bir onlarla telefonla görüşüyorum. İran’a hiç gitmedim. İran beni öldürmek istedi 13 yaşındayken. Niye gideyim? Ben insan hakları aktivistiyim, hala rejimi eleştiriyorum. Gidersem tutuklanabilirim, öyle bir risk var” diye konuştu.
Kakabaveh, Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaşanan olaylarla ilgili de İsveç Parlamentosu'na iki soru önergesi verdiğini söyledi. Önergelerin detaylarını şöyle anlattı: “Buraya gelmeden iki soru önergesi verdim. Biri Dışişleri Bakanı’na. Türkiye’deki barış sürecinin yeniden başlaması amacıyla PKK ve hükümeti görüşmeye zorlamak için ne yaptıkların sordum. İkinci ise İsveç’in PKK’yı terörist listesinden çıkarması için ne yaptıklarını sordum. Terör listesindeki bir grupla müzakere yapamazsın”.
İsveç’e döndükten sonra AB işleriyle ilgili komisyonla görüşeceğini belirten Kakabaveh, Türkiye’ye mülteciler için para vermeden önce, Kürt sorunu konusunda bazı uyarılar yapılmasını isteyeceğini sözlerine ekledi.