Ana içeriğe atla

Harem-i Şerif’te neler oluyor?

Binlerce turistle birlikte Tapınak Tepesi’ne giden Al-Monitor yazarı Filistinlilerin iddialarına rağmen İsrail’in buradaki statükoyu değiştirmeye çalışmadığını, tam tersine Vakıf muhafızlarıyla iş birliği yaptığını gözlemledi. İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir.
Israeli paramilitary police walk on the compound known to Muslims as the Noble Sanctuary and to Jews as Temple Mount in Jerusalem's Old City October 26, 2015. Monday's visit to the compound was low-key by most standards - no fighting broke out, no one was ejected by the police, everyone left calmly and life returned to normal. But in critical ways it cut to the heart of an issue fuelling the worst violence between Palestinians and Israel in years: whether the status quo at the site, also known as the Al-Aqs

Tapınak Tepesi’ne (Harem-i Şerif) dini, siyasi veya ideolojik nedenlerle değil, olayların nereden kaynaklandığını anlamak isteyen bir gazeteci olarak gittim. El Aksa Cami’nin tehlikede olduğunu iddia eden Filistinlilerin haklı olup olmadığını ilk elden görmek istedim. İsrail, Tapınak Tepesi’nin o kutsanan statüsünü gerçekten değiştirmiş miydi? Yoksa İsrailli yetkililerin dediği gibi mevcut terör dalgası İsrail’deki İslami Hareket’in kuzey koluyla Filistin Yönetimi mensuplarının ölçüsüz ve kasti tahrikleriyle mi tetiklenmişti?

28 Ekim’de, benim gidişimden bir gün önce Knesset’in Arap vekillerinden Ortak Liste üyesi Basil Ghattas, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Knesset üyelerine koyduğu yasağa rağmen Tapınak Tepesi’ne gitti. Ghattas, büyük bir şapka takarak güvenliği atlatmayı başardı ve alana girdi. Çıkışta da “İsrail statükoyu değiştirmeye devam ediyor, buradaki hâkimiyetini ve işgalini güçlendiriyor.” iddiasında bulundu.

Bu, Tapınak Tepesi’ne ilk gidişim değildi. Fotoğraf albümümde El Aksa alanına gitmenin bu kadar büyük olay olmadığı günlerden resimler var. Gazeteci olarak da önemli olayları izlemek için fotoğraf makinemi yanıma alarak gittiğim zamanlar oldu. Bunlardan biri, üst düzey Filistinli yetkililerin Filistin Yönetimi kurulduğunda camiye gidişleriydi. Nebil Şaat ve Saib Erekat gibi isimlerin ziyaretlerini fotoğrafladığımı hatırlıyorum. Ancak sonraki yıllarda Tapınak Tepesi’nde gerilim arttı. Tapınak Tepesi Vefakârları gibi radikal gruplar üçüncü tapınağın yapılmasını vaaz etmeye başladı. Gerilimi düşürmek, kötüye gidişi durdurmak ve olası bir alevlenmeyi engellemek için yeni kurallar belirlendi, talimatlar verildi. Taraflar bir dizi kontrol ve hâkimiyet mücadelesine girişti, kendi pozisyonlarında ısrar etti. Neticede Tapınak Tepesi, içinde siyasi, diplomatik ve dini hedeflerin birbirine geçtiği bir ihtilafın merkezi hâline geldi.

Alana girebilmek için organize bir grupla gitmek veya orada oluşturulan bir gruba dâhil olmak gerekiyor. Bu nedenle ben de Tapınak Tepesi’nde Yahudilere Özgürlük Girişimi’nin Başkanı aşırı sağcı aktivist Yehuda Glick’in yönettiği Tapınak Tepesi Miras Vakfı tarafından düzenlenen bir tura katılmak istedim. Gel gör ki tura katılan tek kişi bendim ve alanı bana özel bir rehberle gezme ayrıcalığım oldu. Rehberden Kudüs ve Tapınak Tepesi’nin ayrıntılı bir tarihçesini dinledim.

Sertifikalı tur rehberi ve seküler bir kadın olan Orna, başka birçok rehber gibi ayda bir kez gönüllü çalışıyor ve alanı görüp bilgilenmek isteyen kişiler için “dini, siyasi veya ideolojik gündemi olmayan” ücretsiz ama profesyonel turlar düzenliyor.

Giriş kapısına vardığımızda beni bir sürpriz daha bekliyordu: Dünyanın dört yanından yüzlerce turist sıraya girmiş sabırla ziyaret saatini bekliyordu. Turist dolu otobüsler Ağlama Duvarı’nın otoparkına park ediyordu. Girişten Eski Şehrin Fas Kapısı’na kadar uzayan kuyruğa farklı ülkelerden gelen ziyaretçi grupları katılıyordu. Ben ise safça buraya daha çok mevcut düzeni değiştirmek isteyen, sağcı İsrailli gruplara mensup bir avuç insanın geldiğini sanıyordum.

Görünen o ki girişte turistlere öncelik tanınıyor. Yahudilerden bir grup oluştuğu zaman bu grup öncelik sırasının sonunda yer alıyor. Tapınak Tepesi’ne girmek isteyen Yahudilere polis memurları, sınır polisinden askerler ve içeriye Yahudilere ait herhangi bir ibadet malzemesinin sokulmamasını sağlayan Vakıf muhafızları eşlik ediyor. Yahudilerin içeride ibadet etmesi, eğilmesi, yere oturması, sessizce dua okuması, üzerinde dua kitabı, alanın resmini veya Davud’un Yıldızını bulundurması yasak. Yahudiler, ibadet eden Müslümanları rahatsız edecek, gerilim yaratacak hiçbir nesneyi içeri sokamıyor.

Orna da bu katı kurallara uymak için yanındaki tüm resimleri, çizimleri ve haritaları özenle merdiven boşluğuna yerleştirdi. Uzun turist kuyruğunun yanında kipalı beş Yahudi duruyordu. Grup olarak organize olduklarında içeri girmek için güvenlik görevlilerinin talimatını beklediler. Giriş kapısında sıkı bir aramadan geçtikten sonra sınır polisinden askerler ve ziyaret boyunca etraflarını saran Vakıf muhafızlarının eşliğinde içeri girdiler. Yahudiler alana adımını atar atmaz Müslüman kadın aktivistlerin oluşturduğu Murabitat grubunun üyeleri “Allahu ekber” diye çığlık atmaya başladı. İsrail’deki İslami Hareket’in kuzey kolu tarafından örgütlenen ve “El Aksa’yı müdafaa” görevine katılmak için para alan bu kadınları ilk defa yakından gördüm.

Girişin biraz ilerisinde ilahiyat çalışması yapan 20 civarında kadın çember hâlinde oturmuş Kur’an okuyordu. Bu grubun karşısındaki tepecikte ise erkek aktivistlerin oluşturduğu Murabitun’un üyeleri Kur’an okuyordu. Dindar Yahudileri fark edince onlar da “Allahu ekber” diye bağırmaya başladı ve sesleri kadınların tiz bağırtılarıyla karıştı.

Soğukkanlılığını bozmayan küçük Yahudi grup ise alanda yavaşça yürümeye devam etti ve caminin girişine kadar gitti. Yerde caminin girişini belirleyen şeride gelince yasak bir alana gireriz korkusuyla durdular. Oradan dönerek alanda bir tur daha attılar. Sonra muhafızların ve “Allahu ekber” nidalarının eşliğinde alandan ayrıldılar.

Ben ise Murabitun grubundaki erkeklere yaklaştım ve cep telefonumla fotoğraflarını çektim. Aniden Vakıf muhafızları çıkageldi ve fotoğraflanması yasak bir yerin resmini çektiğimi iddia ederek telefonumu almak istediler. Yasak fotoğrafı silebileceğimi söyledim. Muhafızlardan biri, Tapınak Tepesi’ndeki Murabitun ve Murabitat gruplarına ve cami çevresindeki Vakıf muhafızlarına ait tüm fotoğrafları sildirdi. Fakat arkama camiyi alarak kendimi çektiğim bir fotoğrafı saklamama izin verdi. O arada başka Vakıf muhafızları geldi. Aralarında ses tonundan ve astlarına emir vermesinden komutan olduğunu çıkardığım bir muhafız da vardı. Kuralları çiğnediğimi öne sürerek Tapınak Tepesi’nden çıkarılmamı istiyorlardı. “Kimse bana ibadet eden insanların resimlerini çekemeyeceğimi söylemedi.” diye izah etmeye çalıştım. Bu savımı desteklemek için de fotoğrafları güvenlik görevlileri varken açık açık çektiğimi söyledim. “Murabitun’un fotoğraflarının çekilemeyeceğini bilseydim bunu sizin gözünüzün önünde mi yapardım?” dedim.

Vakıf muhafızlarının komutanı sesini yükselterek buyurgan bir edayla “Onu hemen dışarı çıkarın. Yeter! Dışarı!” dedi. Beni çıkış kapısına götürdükleri sırada güvenlik noktasında görevli sınır polisinden bir asker tartışmayı duyup geldi. Tapınak Tepesi’ndeki yetkilere ilişkin münakaşa başladı. Asker “Hiçbir ziyaretçiyi alandan çıkarma hakkınız yok.” derken, Vakıf muhafızları “haydut turisti” atmakta kararlıydı.

Vakıf muhafızlarından biri bana dönerek İngilizce şöyle dedi: “Burada kararları biz veririz. Burada bizim borumuz öter. Burada kral biziz, hükümdar biziz.” “Kral” kelimesini defalarca tekrar etti ve ekledi: “Bizim sözümüze kimse karşı çıkamaz. Kimin gireceğine, kimin çıkacağına, kimin ne yapıp yapamayacağına biz karar veririz. El Aksa Cami’nde egemen biziz.” Sınır polisinde görevli asker muhafızı sakinleştirmeye çalıştı, prosedürün böyle olmadığını, kararların ortaklaşa alınması gerektiğini söyledi. Ancak Vakıf muhafızı alanda onların egemen olduğunu ve beni dışarı atmak için açık emir aldıklarını tekrar etti.

Tapınak Tepesi’ne ziyaretim böylece son buldu. Bu ziyaretten anladığım şu oldu: Vakıf muhafızları alana kimin girebileceğini, kimin giriş kriterlerini karşılamadığını belirleme yetkisine sahipse o zaman El Aksa Cami tehlikede değil.

Knesset üyesi Ghattas, İsrail’in alanda kontrolünü ve işgalini derinleştirdiğini öne sürmüştü ama ben onun orada ne gördüğünü anlamış değilim. Tapınak Tepesi’nde görevli çok sayıdaki Vakıf muhafızı, alana adeta kesintisiz biçimde giriş yapan binlerce turiste karşın Yahudilerin sadece küçük gruplar hâlinde girmesi için yoğun çaba harcıyor. Tapınak Tepesi ve El Aksa Cami’nde düzen ve güvenliği sağlamak Vakıf’la İsrail’in ortak görevi olsa da buradaki gerilim alana kimin girip giremeyeceği konusunda kontrolü neredeyse tümden Filistinlilere vermiş oluyor. Bu durum da kuşkusuz İsrail’in statükoyu değiştirdiği, El Aksa’nın tehlikede olduğu iddialarıyla bütünüyle çelişiyor.

Vakıf muhafızları çoğu Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlilerden oluşuyor. İbranice bilen bu görevlilerin maaşlarını Ürdün ödüyor. Çünkü Vakıf bütçesini Ürdün karşılıyor, dolayısıyla kurumun güvenliği ve faaliyetlerinden de o sorumlu. İsrail’in Tapınak Tepesi’nde statükoyu değiştirdiği iddiaları ve burada yaşanan gerilimin bir amacı da acaba Ürdün’ü Vakıf dışına itecek ya da Ürdün’ün konumunu zayıflatıp karar verme mekanizmasına Filistinlileri sokacak yeni birtakım düzenlemeler olabilir mi?

Tapınak Tepesi’ndeki radikalleşme ve güç kavgasının birçok sebebi var. Kuşkusuz bunlardan biri bazı Yahudi örgüt ve harekelerdir. Bunlar, Yahudi din âlimleri arasında hâkim olan ve dini gerekçelerle Yahudilerin Tapınak Tepesi’ne gitmesini yasaklayan anlayışa aykırı olarak buraya gidilmesini teşvik ediyor. Ancak buradan hareketle El Aksa Cami’nin tehlikede olduğunu söylemek oldukça zorlama bir iddia. Bugün yaşananlar dinsel bir çekişme değil, içinde Filistin Yönetimi ile İsrail’deki Filistinli grupların yer aldığı ve statükonun değiştirilmesini amaçlayan bir güç mücadelesidir. Bunun kaynağında kaygılar, korkular veya sadece tahrikler olabilir. Sebep ne olursa olsun bu her türlü yola başvurarak oynanan siyasi ve diplomatik bir oyundur. Oyunu oynayan da bu kez İsrail değil, Filistin Yönetimi’dir.

Ancak mevcut durum devam eder ve kontrolden çıkarsa ne Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ne İsrail’deki İslami Hareket’in kuzey kolu lideri Raid Salah ne de Vakıf yetkilileri bu yangının alevlerini kontrol edemez.

Join hundreds of Middle East professionals with Al-Monitor PRO.

Business and policy professionals use PRO to monitor the regional economy and improve their reports, memos and presentations. Try it for free and cancel anytime.

Already a Member? Sign in

Free

The Middle East's Best Newsletters

Join over 50,000 readers who access our journalists dedicated newsletters, covering the top political, security, business and tech issues across the region each week.
Delivered straight to your inbox.

Free

What's included:
Our Expertise

Free newsletters available:

  • The Takeaway & Week in Review
  • Middle East Minute (AM)
  • Daily Briefing (PM)
  • Business & Tech Briefing
  • Security Briefing
  • Gulf Briefing
  • Israel Briefing
  • Palestine Briefing
  • Turkey Briefing
  • Iraq Briefing
Expert

Premium Membership

Join the Middle East's most notable experts for premium memos, trend reports, live video Q&A, and intimate in-person events, each detailing exclusive insights on business and geopolitical trends shaping the region.

$25.00 / month
billed annually

Become Member Start with 1-week free trial
What's included:
Our Expertise

Memos - premium analytical writing: actionable insights on markets and geopolitics.

Live Video Q&A - Hear from our top journalists and regional experts.

Special Events - Intimate in-person events with business & political VIPs.

Trend Reports - Deep dive analysis on market updates.

We also offer team plans. Please send an email to pro.support@al-monitor.com and we'll onboard your team.

Already a Member? Sign in