KAHİRE – Orta Doğu su kriziyle karşı karşıya. Bölgede su nedeniyle yaşanan çatışmalar savaş riskini canlı tutarken uzmanlar İslam Devleti’nin su krizini derinleştirmeyi hedeflediğine inanıyor. Nitekim örgüt 2013’ten bu yana Suriye ve Irak’taki nehir ve barajları ele geçirmeye çalışıyor.
Arap Birliği 2008 yılından beri suyun kullanımı konusunda Araplar arasında yeni bir anlaşma oluşturmaya çalışıyor. Anlaşmayla su krizine yönelik önlemlerde belli parametrelerin belirlenmesi öngörülüyor. Ancak bazı üye ülkelerin çekincelerinden dolayı nihai taslak hâlâ gözden geçiriliyor.
Uluslararası danışmanlık şirketi Pricewaterhouse Coopers’a göre su krizinin küresel çatışmaya dönüşmesi riskinin bulunduğu bir dizi bölge söz konusu.
Dicle ve Fırat nehirlerini kontrol eden Türk barajları nedeniyle Türkiye, Suriye ve Irak bu listede yer alıyor. İran ve Irak aynı zamanda Şattülarap olarak bilinen Dicle ve Fırat’ın birleşme noktası üzerinde rekabet ediyor. Nil’in suları için çekişen Mısır, Sudan ve Etiyopya da listede yer alıyor.
Mısır, Sudan, Libya, Çad ve Nijer ise 800 metre derinliğindeki bir yer altı su havzası ve Nubiya’nın kumtaşıyla kaplı yer altı su tabakası nedeniyle kriz yaşıyor. Libya, bu yer altı su tabakasına yatırım yaparak suni bir nehir oluşturmak ve ülkenin kıyı şeridine tatlı su götürmek istiyor.
Al-Monitor’a konuşan Arap Su Konseyi Başkanı Mahmud Ebu Zeyid, Arap bölgesinin yağış yetersizliği ve su kaynaklarının kıtlığından dolayı krizle karşı karşıya olduğunu vurguluyor. Ebu Zeyid’e göre Arap bölgesindeki su kaynakları dünya su kaynaklarının yüzde 7’sini bulmuyor. Akarsular ise dünyadaki akarsuların yüzde 1’ninden bile az. Küresel yağmur yağışının da sadece yüzde 2’si Arap bölgesine düşüyor.
Ebu Zeyid şöyle devam ediyor: “Arap bölgesindeki su büyük tehlike altında. Tatlı su kaynakları kısıtlı olduğu için su nedeniyle yaşanan çatışmaların şiddetlenmesi bekleniyor. Ayrıca nüfusun çoğalmasıyla artan bir gıda açığı da söz konusu. Müşterek çabalar olmazsa 2025 yılına kadar büyük bir açlığın yaşanması riski var.”
Ebu Zeyid İD’in de suyu silah olarak kullandığına dikkat çekiyor: “İD’in Suriye ve Irak’taki yayılışı su kaynaklarının olduğu bölgelerde yoğunlaştı. Çok açık ki İD Arap bölgesinin bazı su kaynaklarını ele geçirmeye çalışıyor. Suyun hayat demek olduğu düşünülürse Arap ülkelerinde bu kaynakların İD’in eline geçmesi çok ciddi bir durum oluşturacak ve insanlık dışı bir baskı aracı anlamına gelecek.”
Türkiye’den Körfez’e doğru akan Dicle ve Fırat’ın yukarı bölgelerinin büyük bölümü şu an İD militanlarının kontrolünde. Irak’ın tamamı ve Suriye’nin büyük bir bölümü gıda, su ve sanayi için bu nehirlere bel bağlıyor.
Suyun ölüm kalım meselesi olduğunu vurgulayan Ebu Zeyid, İD’in su kaynaklarını kontrol etme gayretlerinin büyük bir su krizine yol açacağını ve bu krizin şu anki petrol çatışmalarını bile gölgede bırakacağını öngörüyor.
Ebu Zeyid’e göre Arap Su Konseyi İD kontrolündeki bölgelerde kritik su durumuna ilişkin bir rapor hazırlıyor. Konsey’deki uzmanlar, İD’in su kaynaklarını baskı aracı olarak ele geçirmek üzere ciddi hamleler yaptığını gözlemliyor. Örneğin Irak’taki bir barajın ele geçirilmesi ve Suriye’deki su kaynaklarının kontrolü.
Ebu Zeyid şöyle diyor: “Bu sorunu uluslararası düzeyde gündeme getirmeye çalışacağız. Çünkü İD’in faal olduğu ülkelerin sayısı göz önüne alındığında bu, insani bir felaketin habercisi.’’
Beyrut Orta Doğu Çalışmaları Merkezi’nin eylül 2014 tarihli raporuna göre İD nehir ve barajların kontrolünü petrolden daha önemli bir silah olarak görüyor.
İD’in suyu kontrol etme girişimleri sözde halifeliği Doğu Akdeniz’den Mısır, Etiyopya ve Mağrip bölgesine kadar genişletme hedefiyle de bağdaşıyor. Bu hedef, örgütün haziran 2014’te sosyal medyada yayımlanan halifelik haritasıyla ortaya konmuş oldu. Haritaya göre halifelik Nil’in üst kısımlarını kapsayacak. Boko Haram’ın İD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’ye mart 2015’te ettiği biat yemini de muhtemelen örgütün Nil’in üst kısımlarını kontrol etme planını ilerletme amacını taşıyordu.
Ebu Zeyid, Arap Su Konseyi’nin su kriziyle baş etme stratejisini şöyle açıklıyor: “Şu an Arap bölgesindeki su kaynaklarını artırmak üzerinde çalışıyoruz. Arap bölgesindeki su problemi, bazı nehirlerin birden fazla Arap ülkesinden geçmesi nedeniyle Araplar arası çatışmaları içeriyor. Bunun yanında Araplarla başka ülkeler arasında da çatışmalar var. Arap bölgesi dışından Arap ülkelerine akan su miktarı, bu ülkelerde kullanılan suyun yüzde 60’ından fazlasını oluşturuyor.
“Bu tehlike nedeniyle tarım için işlem görmüş su ve atık su gibi farklı su kaynaklarına başvuruyoruz. Şu an ayrıca Arap bölgelerinde yer altı su tabakalarında bolca bulunan acı suyun doğrudan tarımda kullanılması için çalışıyoruz. Ayrıca tatlı su dışındaki bu suları saf suyla karıştırmaya çalışıyoruz. Yakın zamanda bu suların kullanımını anlatan bir kılavuz yayımladık. Ek olarak Suudi Arabistan ve BAE gibi su kıtlığı yaşayan bazı Arap ülkeleri, deniz suyu için tuzdan arındırma yöntemlerini kullanmaya başladı.’’
Su savaşları, Orta Doğu’nun üzerinde dolaşan bir hayalet. Petrol çatışmasının bedelini bu bölgenin yalnızca yoksul kitleleri öderken su savaşlarının bedelini herkes ödeyecek.