Son iki yıldır Türkiye’deki iktidar partisinin ve “iktidar medyası”nın dilini izleyen herkes, bunun giderek artan bir Batı karşıtlığı üzerine bina edildiğini görebilir. Bilhassa Haziran 2013’teki Gezi olaylarından bu yana, Tayyip Erdoğan ve çevresinin temel söylemi, Batı kaynaklı “komplolar” ve bunlara karşı cesurca direnen “milli irade” üzerine kurulur.
Ancak iktidar partisinin 14 yıllık tarihini izleyen bir gözlemci, bunu şaşırtıcı da bulabilir. Çünkü AK Parti, kurulduğu 2001 yılında, kendisini Batı karşıtlığı üzerinden tanımlamamış, aksine öyle bir geleneğe oturan “Milli Görüş gömleği”ni çıkarmıştı. 2002 yılında iktidara geldikten sonra da AK Parti’nin ilk yıllarındaki en büyük hedefi Türkiye’yi Batılılaştırmak (Avrupa Birliği’ne entegre etmek) oldu. Avrupa başkentleri, savuşturulması gereken hain komploların değil, benimsenmesi gereken “kriterlerin” kaynağıydı o yıllarda.