Ermenistan, Belarus’un başkenti Minsk’teki, son Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) zirvesinde, Rusya, Kazakistan, Belarus arasındaki birliğin, asli üyesi oldu. Mayıs ayında da, Kırgızistan Birliğe resmi olarak katılacak.
24 Nisan 2015’te, Ermeni soykırım iddialarının 100. Yılı nedeniyle tüm dünyada Türkiye aleyhine, büyük bir kampanyaya hazırlanan Ermeni Diasporası için, bu adım ve Ermenistan’ın attığı imza, bir düş kırıklığını beraberinde getirebilir. Bir başka gözle bakıldığında, Türkiye-Ermenistan ilişkileri açısından 2015, yaklaşan genel seçimler de göz önünde tutulduğunda, bir dönüm noktası olabilir.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, mimarlığını üstlendiği Ermeni Açılımı’nın canlandırılacağına yönelik beklentiler, giderek yükseliyor. 24 Nisan 2015’ten önce, AKP hükümetinin, Ermenistan sınır kapısını açarak, sürpriz bir adım atmayı planladığının işaretleri artıyor.
Ermenistan’ın 1992’de Rusya ile imzaladığı, Kollektif Güvenlik Anlaşması’yla “ulusal ve askeri güvenliğini” Rusya’ya emanet etmesinden sonra, 1 Ocak 2015’ten itibaren AEB üyesi olması, ekonomik geleceğini, Rusya’ya emanet etmesi anlamına geliyor.
Ermenistan, bugüne kadar Türkiye’ye baskı ve güvence için umut bağladığı, ABD-AB blokundan uzaklaştığını, Avrupa defterini büyük ölçüde kapattığını bu imzayla ilan etti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, Ermeni Açılımı politikasıyla, Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan ile Zürih’te yürütülen müzakerelerde imzalanan 10 Ekim 2009 tarihli protokollerde, 2 ay içinde ortak sınırın açılması kararlaştırılmıştı. Ermenistan Parlamentosu’nun protokolleri, Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi, protokolde, “toprak talepleri ve soykırımın kabulü” koşulunu gündeme getirmesiyle, süreç kesildi.
Güney Kafkasya Bölgesinin en zayıf ekonomisi durumundaki Ermenistan, İran hariç tüm komşularıyla sorunlu! Türkiye ve Azerbaycan sınırları kapalı. AEB üyeliğine rağmen, AEB üyesi diğer üç ülke ile ortak sınırı yok. Bu koşullarda ekonomisini, ticaretini geliştirmesi, halkının refahını büyütmesi güç.
Ermenistan açısından, dışa açılan kapı Türkiye. 2013’te, Vilnius’taki AB zirvesinde, Rusya’nın baskısıyla, AB ile Ekonomik İşbirliği ve Ortaklık Anlaşmasını imzalamaktan vazgeçen Ermenistan’ın, tercihini, AEB’den yana kullanması, kritik önemde.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın attığı imzadan sonra yaptığı açıklamada, “Anlaşmanın, Ermenistan ekonomisine ilk 1-2 yıl içinde olumlu katkı sağlayacağını, gümrük duvarları ve idari engellerin kaldırılmasından sonra, büyüme eğiliminin güçleneceğini, halkın reel gelirinin artacağını, istihdam düzeyinin yükseleceğini” söyledi. Halen Rusya’da 1 milyon dolayında Ermeni, işçi olarak çalışıyor.
Bugüne kadar, batılı ülkelere ve oralardaki Ermeni Diasporası’nın siyasi-ekonomik etkinliğine umut bağlayan Ermenistan’ın, Minsk’te attığı imza, AB ile entegrasyonun ikinci plana itildiğini, “reel politik ve ekonomik gerekçelerle” Rusya’nın öne çıktığını işaret ediyor.
Türkiye-Rusya arasında, Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) çerçevesinde, iyi durumdaki ekonomik ilişkilerin, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de yansıması boş bir beklenti değil.
2009 Zürih protokolleri boşlukta kalmasına rağmen, Ahmet Davutoğlu, Ermeni Açılımı’nı farklı adımlarla sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da ikna ettiği anlaşılıyor. Erdoğan’ın, geçen yıl, 24 Nisan’ın yıldönümü öncesindeki mesajı, bunun işareti. O dönem Başbakan olan Erdoğan, 23 Nisan’daki mesajında, “Ermenilerin yaşadıkları acılar ve uğradıkları kayıplar için taziyelerini” bildirmişti. Bu aslında bir ön adımdı. Bu adımın ardından, bu yıl, Başbakan Davutoğlu’ndan bu kez “özür” mesajı gelirse, sürpriz olmamalı!
Davutoğlu’nun, Ermeni Açılımı politikasını sürdürdüğünü, somut örneklerle saptamak olanaklı. Türkiye, geçen yıl, Suriye’de iç savaştan kaçan Ermenilerin, Türkiye üzerinden Ermenistan’a geçişlerine izin verdi, destek sağladı.
Ermeniler için, tarihi ve anayasal simge olan, Ağrı Dağı’ndan sonra, ikinci kutsal simge, “Ermenistan’ın eski Başkenti” kabul edilen, Van. Van’daki Akdamar Ermeni Kilisesi’nin restorasyonu, iki ülke Ermenilerince sağlanan 1,5 milyon dolarlık finansmanla gerçekleştirildi. Ermeni Patriği Aram Ateşyan, restore edilen Akdamar Kilisesi’nde, 2010 Eylül’ünde Büyük Ayin’i yönetti.
2013 Nisan’ında, Van-Erivan uçak seferleri başladı. Ermenistan Ulusal Havayolu Şirketi Armavia’nın iflasıyla uçuşlar, şu anda iptal edilmiş olsa da, bu adımlar, Ahmet Davutoğlu’nun Ermeni Açılımı konusunda ısrarlı olduğunu gösteriyor.
Açılımda bir diğer önemli nokta; Serj Sarkisyan, 2013’te, başkanlık seçimini kazandığında, tebrik için arayan ilk isimlerden birisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül idi.
2013’teki Dışişleri Bütçesi konuşmasında “Ülkemiz, Güney Kafkasya’da işbirliği ve bölgenin istikrarına katkıda bulunacağı inancıyla, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesini arzu etmektedir” diyen Davutoğlu’nun bu sözleri yeni adımlara hazırlandığının işareti niteliğinde.
Davutoğlu, “Komşularla sıfır sorun” kavramı gibi, Türkiye-Ermenistan ilişkileri için ortaya attığı “Adil Hafıza” kavramıyla, AKP Hükümeti’nin Ermeni Açılımı’nı ciddi anlamda, gündemine aldığını gösteriyor.
Adil hafıza kavramını “Adil hafıza, bütün o tarihe, tek taraflı bakmamak demek. Biz, Ermenilerin neler yaşadığını, neler hissettiğini anlamak için, empati yapmalıyız. Ama onlar da bizim hafızamıza saygı göstermeliler.” diye tanımlayan Başbakan Davutoğlu’nun, Ermeni kökenli Etyen Mahcupyan’ı Başdanışman olarak ataması, bu yönde bir mesaj. Ayrıca, Türkiye’deki Hristiyan azınlıkların dini liderleriyle bir araya gelerek, Yeşilköy’de yeni bir kilise yapılacağını açıklaması, süreç için önemli.
170 milyon nüfuslu, 2,5 trilyon dolarlık bir yeni pazarla buluşacak olan, AB ile de ciddi ekonomik ve siyasi sorunlar yaşayan Türkiye açısından, “Ermenistan’lı bir AEB’ni reddetmek”, giderek kötüleşen mevcut ekonomik tablo içinde, çok da kolay değil.
Ermenistan açısından da, benzer durum söz konusu.
Geriye, Azerbaycan’ın “ikna edilmesi” kalıyor. Ermenistan’ın AEB üyeliğiyle, Rusya’nın siyasi-askeri-ekonomik ağırlığını, Kafkasya’da Ermenistan’ın arkasına koyması, Azerbaycan’ı da düşündürecek. Davutoğlu da, atacağı adımlarda daha geniş bir manevra alanı bulacak.
AEB’nin “Sovyetler Birliği’ni canlandırma projesi” olduğu, algısına karşı, Türkiye’nin AEB üyeliğini dile getiren, Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev’e, Putin de destek verdi.
24 Nisan yaklaştıkça, Batılı ülkelerin ve ABD’nin, Türkiye üzerinde “soykırımın tanınması ve Ermenistan sınırının açılması” baskılarının artacağı açık.
50 eyaletten 43’ünün soykırımı tanıdığı ABD Kongresinde, yeni bir “soykırım” karar tasarısı, gergin ve sıkıntılı durumdaki Türkiye-ABD ilişkileri nedeniyle, Başkan Obama’yı da veto için zorlayacak. Kongre’den, soykırımı tanıyan bir karar tasarısının geçmesi, Türkiye açısından, Ermeni Diaspora’sının “4 T” stratejisinin (Tanıtım, Tanınma, Tazminat, Toprak) stratejisinin “hukuki zemin” bulması demek. Türkiye aleyhine, milyonlarca dolarlık, yüz binlerce tazminat davasının devreye girmesi demek.
Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran’daki seçimler öncesinde, bütün bu ekonomik-diplomatik-siyasi olasılıkları gözeterek, “Adil Hafıza” yaklaşımıyla, Erdoğan’ın “Dersim özrü” gibi “Ermeni özrü” ve “sınır kapısının açılması” adımını atmaya hazırlanıyor.
Türkiye-Ermenistan ilişkileri açısından 2015 yılı, tarihsel anlamda, yeni bir dönemin kapısını açacak gibi görünüyor.