Türkiye, ahlakın, bilhassa da cinselliğin genel olarak İslami inanışlara ve geleneklere bağlı olarak yorumlandığı çoğunluğu muhafazakar bir ülke. Ancak Türkiye’deki etik ve bireysel özgürlüklere dayanan seküler hayatın da bir asrı aşan köklü bir geçmişi var. Diğer Müslüman ülkelerde hayal edilemeyecek eşcinsel onur yürüyüşü gibi etkinliklerin İstanbul’da düzenlenebilmesinin sebebi de bu. Ayrıca bu etkinliklerde, muhafazakar Ortodoks Hristiyan toplumlarında kimi zaman yaşanabilen homofobik saldırılara benzer saldırılar da gerçekleşmiyor.
Ne var ki, bu, eşcinselliğin toplumun geniş kesimlerinde kabul gördüğü ve gey, lezbiyen, biseksüel ve trans bireylerin (LGBT) kolay bir yaşam sürdüğü anlamına da gelmiyor. 20’li yaşlarındaki iki eşcinsel Ekin Keser ve Emrullah Tüzün de Eylül başında İstanbul’da “evlenmeye” karar vererek bu zorluluğu tecrübe ettiler.
Ancak Türkiye kanunları eşcinsel evliliğe izin vermediği, hatta LGBT üyelerine yasal bir korunma bile sunmadığı için bu elbette yasal bir evlilik değildi. Zira, Türk Ceza Kanunu’nun açıkça homofobik olan ilgili maddesinde bazı küçük değişiklikler yapılsa da ve eşcinsellik Türkiye’de suç olmasa da kamu ahlakı ve müstehcenliğe dair maddeler çoğu zaman eşcinseller aleyhinde kullanılıyor.
Ne var ki, bu zorlu ortamdan yılmayan Keser ve Tüzün evlilik yeminlerini kamuya açık bir düğünde etmeyi tercih ettiler. Hatta Keser KaosGL dergisine -sadece LGBT haklarına değil insan haklarına ilişkin diğer konulara da odaklanan bir dergi -Eylül’de verdiği bir röportajda Tüzün’ün kendisine evlenme teklif ettiği günde ne kadar özel hissettiğini şöyle anlatmıştı: “Dört yıl önce İstanbul’a geldim. İki hayalim vardı. Sanat eğitimi ve evlilik… Şu an bir üniversitenin güzel sanatlar bölümünde okuyorum. Yani evliliğimle birlikte hayallerimi de gerçekleştirdim.”
Kendisinin Arap partnerinin de Kürt kökenli olduğunu kaydeden Keser üç yıl önce İstanbul’da tanıştıklarını ve o günden bu yana ilişkilerini gizleme gereği duymadıklarını da söylemişti: “Duygularımızı görselliğimize de yansıttık. Birbirimize dokunduk, sarıldık ve el ele tutuşmaktan kaçınmadık. Ailem biliyordu. Emrullah’ın ailesine açılması ise daha sonra oldu. Sıradan bir ilişki gibi gördüler. İleriye dönük olduğunu düşünmüyorlardı.” Diğer akrabalarının ise o kadar hoş görülü olmadıklarını ve ölüm tehditleri aldıklarını da ekleyen Keser, “Emrullah’ın ailesinden ise herhangi bir nefret tutumuyla karşılaşmadık. En azından şu an ılımlı bir duruş sergiliyorlar” demişti.
Keser bu röportajı homofobik saldırılardan sakınmak için 2 Eylül’de boğazda özel bir teknede yaptıkları evlilik törenlerinin hemen ardından vermişti. Törene çiftin yakın arkadaşları, eşlerden birinin kuzeni ve iki medya mensubu katılmıştı. Ancak iki adamın bu hayalinin kabusa dönüşmesi gecikmedi.
Eşi Emrullah Tüzün 13 Ekim’de Hürriyet’e verdiği röportajda aile üyelerinin, başta da erkek kardeşinin artık onları ölümle tehdit etmeye başladıklarını açıkladı “Ailem ve kardeşlerim, beni ölümle tehdit ediyor. Evliliğimiz basına yansıyınca, çevremiz de tepki gösterdi. Ev sahibimiz evden ayrılmamızı söyledi. Kadıköy’de garson olarak çalışıyordum. İşimden çıkarıldım. Ekin üniversitede okuduğu için çalışmıyor. Gelir kaynağımız olmadığı için zor durumda kaldık.”
Keser de sosyal medyadan tehditler aldığını ve korkusundan üniversitedeki derslerine gidemediğini belirterek şöyle dedi: “Aslen Antakyalıyım. Antakya’nın ismini kötüye çıkardığım gerekçesiyle ölüm tehdidi geliyor. Ailem eşcinsel olduğumu biliyordu. Ancak evlenmeme çok tepki gösterdiler. Emrullah’la üç yıldır arkadaşız. Birlikte yaşıyorduk. Tabuları yıkmak için evlendik. (...) Şimdi tek isteğimiz ailemizin ve çevremizin bizi rahat bırakması.”
İstanbul Barosu’nun insan hakları alanında tanınmış avukatlarından Rozerin Seda Kip’e genç adamların yaşadığı akıbetin kendisini şaşırtıp şaşırtmadığını sordum. Kip de tahmin edilebileceği gibi bunun şaşırtıcı olmadığını belirterek, Türkiye’deki düzenin “Sünni, heteroseksüel ve beyaz bir ülke” istediğini söyledi. Kip Al-Monitor’a açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu iki genç adam bir süredir birlikte yaşıyorlardı. Bu ilişkiye kendi anlayışlarına uygun bir düğün töreniyle bir tür meşruiyet kazandırmak istediler ve bu, Türkiye için bir ilkti. Ancak dini, siyasi, toplumsal ve kültürel anlamda etki altında kalan aileler buna karşı çıktı”.
Kip, Töre cinayetlerinin Arap ve Kürtlerde yaygın olması açısından Keser’in Arap Tüzün’ün de Kürt kökenli olmasının bu konuda bir fark yaratıp yaratmadığına ilişkin soruya ise şöyle yanıt verdi: “Arap, Kürt, Türk hepsi aynı tepkiyi veriyor. Ben de Kürt kökenliyim ve çoğu zaman Kürt ailelerin LGBT üyelerine karşı Türk ailelerden daha hoşgörülü olduğunu görüyorum.”
Eşcinsel evliliklerin Türkiye’de tanınmasının gerçekleşme ihtimali varsa bile, bunun çok uzun zaman alacağına inanan Kip LGBT toplumunun şartlarının AKP döneminde daha da kötüleştiğini de söyledi: “Sadece geçtiğimiz iki buçuk ayda gey ve lezbiyenlere yönelik cinayet de dahil 25 saldırı gerçekleşti. Burada resmi açıklamalarla da desteklenen bir cezasızlık var. Polis saldırganları koruyor, aileler yardımcı olmuyor”.
Açıkladığı vahim koşullar düşünüldüğünde LGBT üyelerinin birincil önceliğinin eşcinsel evliliklerin tanınması değil, yaşama, çalışma ve miras hakkı gibi temel haklar olduğunu belirten Kip “Eşcinsellerin evliliği ve çocuk edinmesi gibi konuların”gelecekte düşünülebileceğini belirtti.
Kip Türkiye’deki gey ve lezbiyenlerin durumunun İran ve Suudi Arabistan’dakilere kıyasla nasıl olduğuna ilişkin bir diğer soru üzerine ise o ülkelerdeki eşcinsellerin daha güvenli bir yer ve Batı’daki özgürlüğe taşınmadan önceki bir durak olarak Türkiye’ye sığınmaya çalıştıklarını anlattı.
Irak ve Suriye’deki krizlerden kaçan eşcinsellerin durumunun bilhassa üzücü olduğunu söyleyen Kip, Türkiye’deki gey ve lezbiyenlerin hayatları kesinlikle zor ve tehlikeli olsa da Türkiye’deki eşcinsellerin ve mültecilerin durumunun İran’dakilerden 10 kat daha iyi olduğunu da vurguladı: “Ez azından Türkiye’de muhtelif destek grupları ve dergiler üzerinden bir sesleri var. Ayrıca onur haftamız var ve Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, İran ve Arap dünyası’ndan LGBT’liler de buna katılıyor”
Bu ülkelere kıyasla Türkiye gey ve lezbiyenler için nispeten daha iyi bir yer olabilir ancak bu Keser ve Tüzün’ün hayatını kolaylaştırmıyor. Onlar sadece huzurla ve evli, mutlu bir çift olarak kendi hayatlarını yaşamak ve insanların onları rahat bırakmasını istiyorlar.