Uluslararası basını düzenli takip edenler, özellikle de İsrail ve dünyadaki Yahudilerle ilgili gelişmeleri izleyenler, geçtiğimiz ay Avrupa’da kasvetli bir tablonun belirdiği izlenimi edinmiş olabilirler. Kitlesel kaçışlarla ilgili haberlere, “pogrom” ve “Kristallnacht” (Kristal Gece) gibi kavramlara sıkça rastlanır oldu. Mevcut durum, Nazi Almanya’sı devriyle kıyaslandı. İsrail karşıtı hissiyat, Gazze Şeridi’ndeki Koruyucu Hat Harekâtı sırasında fazlasıyla yükseldi ve kıtada düzenlenen pek çok protestoda gözler önüne serildi. Ancak, bu hissiyatın dışında Yahudilere karşı yeni ve güçlü bir nefret dalgasıyla karşı karşıya olduğumuz iddiasını destekleyen herhangi bir kanıt var mı?
Tel Aviv Üniversitesi’ne bağlı Kantor Çağdaş Avrupa Yahudiliğini Araştırma Merkezi, belirli aralıklarla Avrupa’daki antisemitizm vakalarına ilişkin raporlar yayımlar. Merkez, Gazze savaşı sırasında internet sitesinde savaş karşıtı gösterilerin fotoğraflarını “Gazze protestolarından antisemittik görüntüler (Temmuz-Ağustos 2014)” başlığıyla yayımladı. Bir diğer sayfada ise “Antisemittik çizim ve karikatürler (Temmuz-Ağustos 2014)” bölümü vardı. Slaytlarda, Davud’un Yıldızı ile Gamalı Haçı birleştiren dövizlerin görüntüsü, antisemittik sloganlar, savaş ve işgal karşıtı göstericilere ait antisemittik nitelik taşımayan fotoğraf ve çizimler, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Gazze’yi bombalarken resmeden karikatürler vardı. Pek çok gösterici Orta Doğu’nun geleneksel kefiyesini takmış, üzerinde Filistin bayrağının olduğu veya bayrağın renklerinden giysiler giymişti. Görüntülerin büyük bölümü, Arap dünyasındaki gazete ve internet sitelerinden alınmıştı.
“Onları gaz odalarına geri gönderin!” gibi korkunç sloganlar dâhil ırkçı ve Yahudi karşıtı söylemlerin protestolarda yer bulmuş olması, İsrail hükümetinin yerleşim politikalarına ve Koruyucu Hat Harekâtı’na yönelik eleştiriler ile antisemitizm arasındaki çizgiyi bulandırdı. Yahudilerin Hamursuz Bayramı ekmeğini Hristiyan çocukların kanıyla yaptığını iddia eden Usame Hamdan gibi Hamas mensuplarının antisemittik sözleri, 400’den fazlası çocuk yaklaşık 2 bin Gazzelinin katledilmesine karşı düzenlenen gösterilerin haberleriyle yan yana verildi. Bu gösterilerde kimisi kendini Siyonist diye tanımlayan solcu Yahudiler bile defalarca yer almıştı.
Newsweek dergisi 29 Temmuz’da “Toplu Göç: Avrupalı Yahudiler Niçin Yeniden Kaçıyor?” başlıklı sansasyonel bir kapakla çıktı. Yazı, Paris’te göstericilerin bir sinagoga 14 Temmuz’da yaptığı saldırıyı 1930’lar Avrupa’sının karanlık günlerine benzeterek başlıyor. Haberde Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın bir araştırmasına göre 2013 sonu itibariyle Avrupalı Yahudilerin yüzde 29’unun göç etmeyi aklından geçirdiği, yüzde 76’sının da son beş yılda antisemitizmin yükseldiğine inandığı belirtiliyor.
Peki, dünyada bilhassa da Avrupa’da antisemitizmde gerçekten büyük bir yükseliş var mı? Kantor Merkezi ile Avrupa Yahudi Kongresi’nin nisanda yayımladığı verilere göre yanıt hayır. Rapora göre 2013’te dünyada 554 antisemitizm vakası yaşandı. Bir önceki yıl ise 686 vaka belgelenmişti. Bu sayıya Yahudilere, Yahudi mekânlarına (sinagoglar, toplum merkezleri, okullar, mezarlıklar ve anıtlar) ve özel mülke yapılan fiziksel saldırılar da dâhildi. En yüksek vaka sayısı -- 116 -- yaklaşık 600 binlik nüfusa sahip Avrupa’nın en büyük Yahudi toplumunun yaşadığı Fransa’da kaydedildi.
Olayların tümünün belgelenip rapor edilmediğini varsaysak ve vaka sayısını üçle çarpsak bile mevcut durumun 2o. Yüzyıl başındaki antisemitizm olgusu ve 1930’lardaki Nazi dönemiyle ya da Rusya’daki pogromlarla kıyaslanmasının büyük bir abartı olduğu aşikâr. Kaldı ki Fransa’da olduğu gibi Almanya, Avusturya ve İskandinav ülkelerinde aşırı sağdan büyüyen Müslüman topluluklarına yönelen nefret ve korku dalgaları, tehdit arz etmeyen ufak Yahudi topluluklarına yönelen dalgalardan fazla olmuştur.
Göç Bakanlığı’nın verilerine göre, Batı Avrupa’dan İsrail’e gelen göçmen sayısında son yıllarda gerçekten de bir artış söz konusu. 2012’de 3339 olan göçmen sayısı 2013’te 4694’e yükselmiş. Bu yılın ilk beş ayında ise 2402 Yahudi İsrail’den Batı Avrupa’ya göç etmiş ki bu da yıllık bazda 5764 kişi demek oluyor. Ancak, 2013 itibariyle 1.1 milyonu aşan Batı Avrupa’daki Yahudi nüfusu ve 1990’larda Rusya’dan İsrail’e göçün boyutu düşünüldüğünde bunlar göz ardı edilebilir rakamlar. “Kitlesel göçten” ise hiç bahsedilemez.
Dünyada ve özellikle de Batı Avrupa’daki antisemitizmin gerçek boyutlarını ölçmek için bu olguyu genel olarak İsrail ve özel olarak işgalle alakalı her türlü ilintiden arındırmak gerekir. Zira “İmdat, antisemitizm var!” feryatları “İmdat, işgal var!” feryatlarını perdeliyor. Bu bağlamda, Filistin asıllı Amerikalı bir öğrenci olan Yasmeen Serhan’ın +972 sitesindeki 24 Temmuz tarihli makalesi ilginçtir. Serhan, “Filistin Davasında Antisemitizmin Yeri Yok” başlıklı yazısında Filistin halkına destek verenleri, Yahudilere karşı her türlü bağnazlık ve şiddetle mücadele etmeye çağırıyor. Zira onun deyimiyle antisemitizm söylemi, aralarında pek çok Yahudi’nin de yer aldığı tüm Filistin savunucularını Yahudi karşıtı olarak göstermek isteyenlerin değirmenine su taşıyor.
Uluslararası kamuoyunun zihninde İsrail ve Yahudi halkı arasında kurulan bağ, dünyanın dört bir yanındaki Yahudi toplumu mensuplarına İsraillilerin iyi veya kötü tüm davranışlarında pay atfediyor. 1967 Altı Gün Savaşı’nda ve sonrasında dünya İsrail’i alkışladı, farklı milletlerden pek çok Yahudi olmayan genç kibutzlarda portakal toplamaya gönüllü oldu. Yeşil Hat’ın onlarca yerleşim ve karakolla silinmesi ise tüm İsrailliler gibi diaspora Yahudilerine de işgalin haksızlıklarında sorumluluk yükledi. Oslo Anlaşması’nın imzalanması, İsrail’i tüm dünyada Yahudiler için gurur kaynağı yaparken, Batı Şeria’da çocukları kovalayan İsrail askerlerinin görüntüsü, İsrail pilotlarının attığı bombalarla ölen Filistinli ailelerin haberleri ise İsrail’i her Yahudi’nin sırtında kambur yaptı.
Gelecek makalelerimde, antisemitizm olgusunun abartılmasından kimin kazanç sağladığını, kimin kaybettiğini ele alacağım. Ayrıca, bu olguyu şişiren ve besleyen odakların hangi amaçlarla hareket ettiğini, bunun hangi yöntemlerle başarıldığını da inceleyeceğim.