Suudi İçişleri Bakanlığı’ndan 6 Mayıs’ta yapılan açıklamada Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile bağlantılı bir cihatçı grubun ortaya çıkarıldığı bildirildi. Açıklamaya göre Suudi Arabistan’da silahlı eylemler planlayan grup, Suriye’deki IŞİD ile bağlantılıydı, Yemen El Kaidesi ile de temasları vardı. Grubun bağış topladığı, insan ve silah kaçakçılığı faaliyetlerini koordine ettiği, Suudi Arabistan’da suikast ve bombalı eylemlerin yeniden başlaması için hazırlık yaptığı belirtildi.
Açıklama, Suriye’deki IŞİD’e açıkça işaret ediyor ve örgütün Suudi Arabistan’ın iç güvenliğini tehdit eden gruplarla ilişkili olduğunu belirtiyor. Bu da Riyad’ın kaygılarını yansıtıyor. Zira Riyad, El Kaide ile bilumum oluşumlarının ülkenin Suriye ve Irak’la olan kuzey sınırında ve Yemen’le olan güney sınırında güçlenmesinden endişe duyuyor. Suriye ve Yemen cepheleri, El Kaide’nin iki rakip kolu Nusra Cephesi ve IŞİD’in güvenli bölgeleri hâline gelmiş durumda.
Suriye ve Yemen’e yönelik Suudi politikası ise her iki ülkede de geçiş süreçlerini destekliyor. Suriye’de bu, El Kaide ile bağlantılı olmayan, ılımlı diye anılan silahlı grupların desteklenmesi suretiyle yapılıyor. Bu stratejiye paralel olarak Suudi politikasının bir diğer amacı, El Kaide ve ona bağlı örgütlerin etkisini kırmaya, bunların Suudi Arabistan’ı tehdit edecek güvenli bölgelere yerleşmesini engellemeye yöneliktir.
Aşark El Avsat gazetesine konuşan Şura Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Abdullah El Asker, El Kaide ve benzeri grupların güçlenmesinin bir nedeni olarak Suriye dâhil kimi bölge ülkelerinde ortaya çıkan siyaset ve güvenlik boşluklarını gösteriyor.
İçişleri Bakanlığı açıklamasına göre, ortaya yeni çıkarılan grubun, çoğu Suudi vatandaşı olmak üzere 62 üyesi var. Grup, Suudi Arabistan ile Yemen arasında bir insan ve silah kaçakçılığı şebekesi kurmaya çalışıyordu. Grubun krallığın güneyinde Yemen sınırındaki Abha’yı karargâh olarak seçmesinin sebebi bu olabilir.
El Arabiya televizyonunun Suudi Arabistan müdürü Halid El Matrafi, Riyad’da suikasta uğrayan önde gelen bir din adamının da bu grubun kurbanı olduğunu ileri sürdü. Tanınmış isimlerin hedef alınması, Suudi Arabistan’da yeni bir durum değil. 2009 yılında Yemen El Kaidesi, dönemin İçişleri Bakan Yardımcısı Prens Muhammed Bin Nayif’e suikast girişiminde bulunmuştu.
El Kaide’nin Suriye’de Nusra Cephesi ve IŞİD olarak bölünmesi, Suriye ile sınırlı kalmayacak, bölünme başka yerlere de yansıyacaktır. Bu iki örgüte ilişkin muallakta olan Yemen El Kaidesi, sessiz kalmayı ve taraf tutmamayı tercih etti. Ancak Yemen El Kaidesi’nin kimi liderleri, IŞİD’e destek beyan eden açıklamalar yaptı.
Sosyal medyaya yansıyan tartışmalara bakılırsa Suriye’de Nusra Cephesi ile IŞİD arasında yaşanan silahlı çatışma, Suudi Arabistan dâhil başka ülkelerde de El Kaide yandaşlarının arasını açıyor. Bu kırılma, IŞİD üzerinden daha radikal ve kanlı bir El Kaide akımını doğuracaktır. Nitekim sosyal medyadaki IŞİD yandaşları, eylemlerini ve bombalı saldırılarını Suudi Arabistan’a taşıma arzularını gizlemiyor.
Suriye’deki çatışma uzadıkça, krizin sıçrayabileceği komşu ülkeler üzerindeki baskı da artıyor. Suriye iç savaşının komşulara yansıması, bu ülkelerin belli gruplara siyasi, askeri ve parasal destek sağlayarak savaşa müdahil olması nedeniyle daha da ağırlaşıyor.
Suriye iç savaşı devam eder ve muhalif gruplar arasındaki bölünmüşlük artarsa Suriye’deki bölgesel kapışma, tek yönlü bir olay olmaktan çıkacaktır. Irak, İran ve Lübnan’dan mezhep temelli destek alan Şam yönetimi ile muhalefet arasındaki çatışmanın mezhepsel boyutu keskinleşiyor. Bu ortamda Suriye savaşı, rejimin veya devrimin tarafını tutan ülkelerin sokaklarına da yansıyacaktır. Suriye’de taraf tutan komşu ülkeler, bizzat Suriye savaşının sahnesi hâline gelecektir. Gerek rejimle muhalefetin çatışmasından, gerek muhalif gruplar arasındaki ihtilaflardan, Suriye savaşının yansımalarından en çok zarar görmesi beklenen ülkeler Irak, Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Ürdün’dür.
Suudi Arabistan’da ortaya çıkarılan grup, IŞİD ile bağlantılı olarak açıklanan ilk gruptur. IŞİD, Suriye’de El Kaide’den ayrılıp onunla savaşmaya başlamıştı. El Kaide lideri Ayman El Zevahiri’nin müdahalesine rağmen bu kapışma sürüyor.
Suriye’de Nusra Cephesi ile kavga eden IŞİD, Arabistan Yarımadası’nda da savaşıp ana örgütün gözüne girmek için Suudi Arabistan’da yeni bir grup kurmuş olabilir mi? Şimdilik bu sorunun yanıtı bilinmiyor. Yemen ordusunun El Kaide’yi kök saldığı bölgelerden çıkarmaya çalıştığı bir dönemde bu yeni durumun Yemen El Kaidesi içindeki uyumu bozup bozmayacağı da belli değil. IŞİD, El Kaide’nin mirası için Nusra Cephesi ve cihatçı Selefilere karşı verdiği mücadelenin parçası olarak Suriye dışında da terör eylemlerine yönelebilir.
Suudi Arabistan’ın kendi topraklarında bir IŞİD hücresini ortaya çıkardığını açıklaması, krallığın yeni Suriye politikasına da ışık tutuyor. Nitekim Suriye dosyasının artık Yemen El Kaidesi’ne karşı mücadelede kilit bir isim olan Suudi İçişleri Bakanı Prens Muhammed Bin Nayif’in elinde olduğu söyleniyor.
Yeni Suudi politikası, iki paralel kulvarda ilerliyor. Bunların ilkinde El Kaide ve ona bağlı örgütlerle mücadele edilirken, diğerinde El Kaide ile bağlantılı olmayan ılımlı silahlı gruplar desteklenerek Suriye rejimi iktidarı devretme sürecine zorlanıyor. Bu iki stratejiyi bir arada götürmek hiç kolay değildir. Özellikle de Suriye’deki ılımlı grupların, Riyad’ın tıpkı El Kaide ve Nusra Cephesi gibi terör örgütü ilan ettiği Müslüman Kardeşler’den daha ılımlı olmadığı düşünülürse.