Ana içeriğe atla

Cari açıkta mucize olur mu?

Türkiye cari açıkla mücadeleyi 1 numaralı hedef haline getirdi. İlk 2 aylık veriler olumlu. 2013’teki 65 milyar dolarlık açığın 2014 sonunda 50 milyar doların altına çekilmesi için büyük bir savaş veriliyor. Ama enerjide dışa bağımlılık ciddi bir sorun.
Shoppers walk in Grand Bazaar in Istanbul April 26, 2008. For hundreds of years Istanbul has lured intrepid travellers in search of the exotic carpets, jewelry and fabrics which filled the ancient alleways of the city's Grand Bazaar. Istanbul's shops are now more likely to entice customers with the wares of Nike, Samsung and GAP as shopping malls sprout across the city at a dizzying pace - a phenomenom which strikingly illustrates Turkey's emerging prosperity. To match Feature TURKEY-MALLS/   REUTERS/Osman
Oku 

Türkiye ekonomisinin hastalıklı alanı cari açık. 2013 yılı sonu itibariyle cari açık 65 milyar 4 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmişti. Orta Vadeli Programda bu rakamın 2014 sonunda 55,5 milyar dolara çekilmesi öngörülüyor. Hatta daha iddialı hedefler dile getiriliyor ve açığın 50 milyar doların altına indirilebileceği belirtiliyor.
Ancak enerjide dışa bağımlılık azaltılmadan, cari açığın düşürüleceğini söylemek kafaları karıştırdı. Çünkü bu hayali gerçekleştirmek için ithalatın azalması, ihracatın patlaması gerekiyor.
Tıpkı altında olduğu gibi: 2013’ün ilk 2 aylık döneminde 727 milyon dolarlık altın ithal edilirken, bu yıl Ocak ve Şubat aylarında net 413 milyon dolarlık altın ihracatı gerçekleştirildi. Bu cari açığın azaltılmasına yardımcı olacak bir veri.
Ayrıca tekstil ve hazır giyim sektörü gibi ithalata bağımlılığı fazla olmayan ihracat kalemleri cari açığın azaltılması için önemli bir panzehir. Nitekim 2013 sonu itibariyle tekstil sektöründe 15,2 milyar dolarlık cari “fazla” verilmesi dikkat çekiyor.
Büyümenin azalması da cari açığı düşürebilir. Acaba Hükümetin yüzde 4’lük hedefine rağmen, IMF’in öngördüğü gibi yüzde 2,3 oranında düşük bir büyüme mi gerçekleşecek?
Yoksa Türkiye ihracatta rekor kırıp, yapısal tedbirlerle yüksek büyüme eşliğinde cari açığı azaltmayı başararak bir ekonomik mucize mi gerçekleştirecek?
Önce mevcut duruma bir bakalım: Gelişmekte olan ülkeler içerisinde en yüksek cari açığa sahip ülke Türkiye. 2013 yılı sonu itibariyle gelişen piyasalarda cari açığın Gayri Safi Milli Hasılaya (GSMH) oranı Türkiye’de yüzde 7,8 iken, Güney Afrika’da yüzde 6,7, Hindistan’da yüzde 4,3, Şili’de yüzde 3,9, Brezilya’da yüzde 3,5, Endonezya’da yüzde 3,3 ve Polonya’da yüzde 2,2 düzeyinde. Bu rakamlar Türkiye açısından büyük bir tehlike sinyali veriyor ve acil olarak aşağı çekilmesi gerekiyor.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 20 Mart’ta yapılan Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde konuya dikkat çekerek, Türkiye için yönetilebilecek düzeyin yüzde 4-5 cari açık olduğunu, daha fazlasının ciddi bir risk oluşturduğunu söyledi. Yani Türkiye’nin 2013 sonu itibariyle cari açığı “tehlikeli boyutlara” ulaşmış kabul ediliyor.
Peki, Türkiye ekonomisinde cari açığın gayri safi milli hasılaya oranını yüzde 4-5 seviyesine çekmek için ne yapılacak? Nasıl bir mucize bekleniyor?
Cari açığı düşürme konusunda Avrupa Birliği’nden beklenti yüksek. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bu beklentiyi Uludağ Ekonomi Zirvesinde şöyle dile getirdi: “Avrupa Birliği’nde bu yıl ilk defa artı yüzde 1 büyüme gerçekleşecek gibi görünüyor. Bu bizim için önemli. Çünkü AB bizim en önemli partnerimiz. AB’deki bu toparlanma ihracatımızın artmasına neden olacak. AB’ye ihracatımız son iki üç aydır artışlar göstermeye başladı.”
Ali Babacan, cari açığı finanse edebilmek için özel sektörün yurt dışında kullandığı kredi borçlarının hızla arttığını belirterek şu uyarıyı yaptı: “Bundan sonra artış hızına dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü şimdi özel sektör dış borcunun sürdürülebilirliğine bakan bir makro ekonomimiz var. Bir numaralı hedef olarak cari açığın düşürülmesi lazım.”
Merkez Bankası da kısa vadeli politikalarını cari açığı düşürmeye odaklamış durumda. Başkan Erdem Başçı, Londra’daki “Ekonomik Görünüm ve Para Politikası” konulu toplantıda; gelecek dönemde özel kesim nihai yurt içi talebinin ivme kaybedeceğini, ihracatın büyümeyi desteklemesinin beklendiğini söyledi. Başçı “2014 yılında cari işlemler açığında belirgin bir iyileşme gözleneceğine” dikkat çekti.
Hükümetin aldığı tedbirleri içerisinde kısa vadede bütçe disiplinini sağlamak var. Bütçe açığının azaltılması hedefleniyor.
Ayrıca para politikaları ve makro ekonomik tedbirler cari açığı azaltmaya odaklı. Kredi hacminin kontrol edilmesi, sektörlere verilecek kredilerin dizayn edilmesi, taşıt kredisi, kredi kartı harcamalarında uzun vadeli taksitlendirmenin yasaklanması, iç tasarrufların artırılması gibi tedbirler var. 
Tabii bunların tümü kısa vadeli. Uzun vadede sorunun en büyük kaynağını ortadan kaldırmak gerekiyor. Yani enerjide dışa bağımlılığı, enerji ürünleri ithalatını azaltmak.
Türkiye nükleer santral yatırımlarıyla bu alanda mesafe almak istiyor. Rusya Mersin’de Akkuyu Nükleer Santralının inşaatını sürdürüyor. Japonlar da Sinop’ta santral yapacak. Enerji Bakanı Taner Yıldız, iki santralin 44 milyar dolara mal olacağını, ama Türkiye’nin cebinden 100 lira dahi çıkmayacağını söyledi. Hükümet üçüncü nükleer santralin inşa edilmesi konusunda da kararlı görünüyor. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına da ağırlık verileceği bildiriliyor.
Enerji faturası kabarık
Bu noktada Türkiye’nin enerji faturasına bakalım: Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Türkiye geçen yıl toplam 251 milyar 650 milyon 560 bin dolarlık ithalat yaptı. Bunun 55 milyar 915 milyon 234 bin dolarlık bölümü enerji ürünleri ithalatından oluşuyor.
2013 yılında yapılan enerji ithalatının 2012 yılına göre 4,2 milyar dolar azaldığı dikkat çekiyor. Burada ham petrol ithalatının bir önceki yıla göre 925 bin ton azaldığını belirtmek gerekiyor.
Rusya, İran ve Irak’a bağımlılık
Ancak enerjide dışa bağımlılık sürdüğü müddetçe cari açık öyküsü de bitmeyecek. Çünkü Türkiye hem ısınma, hem elektrik üretimi için büyük miktarda doğalgaza ihtiyaç duyuyor.
Ayrıca petrol üretimi çok düşük olduğu için ihtiyacının büyük bölümünü ithal ediyor. Geçen yıl 18 milyon 554 bin ton ham petrol ithalatı gerçekleştirdi. Enerji Bakanı Taner Yıldız, petrol ithalatının büyük bölümünün Irak’tan karşılandığını söyledi.
Doğalgazda ise durum şöyle: Geçen yıl 47 milyar metreküp doğalgaz tüketen Türkiye, bunun 45 milyar 269 milyon metreküpünü ithal etti. Doğalgazda Türkiye’nin ihtiyacı Rusya, İran ve Azerbaycan’dan karşılanıyor.  Geçen yıl ithal edilen doğalgazın yarıdan fazlası, yani 26,6 milyar metreküpü Rus Gazprom’dan alındı. Gazprom geçen yıl Avrupa’ya toplam 162,7 milyar metreküp doğalgaz sattı. Türkiye’ye yaptığı satış, Avrupa’ya gönderdiği miktarın yüzde 16’sını oluşturdu.
Türkiye, İran’la mahkemelik oldu
Türkiye doğalgaz ithalatını BOTAŞ isimli kamu şirketi aracılığıyla yapıyor. Ama en yakındaki ülke olan İran, en pahalı gazı satıyor. Türkiye 1000 metreküp doğalgaz için Rusya’ya 425 dolar, Azerbaycan’a 335 dolar öderken, İran’a 490 dolar ödemek zorunda kalıyor. İran indirim yapmadığı için BOTAŞ konuyu Uluslararası Tahkim Mahkemesine götürdü. Başbakan Erdoğan’ın son İran ziyaretinde de konu gündeme geldi. Şimdi İran’ın ya Tahkim yoluyla, ya da kendiliğinden fiyatta indirim yapması bekleniyor.
Bu noktada ilginç bir örnek bulunması Türkiye’yi daha da rahatsız ediyor. İran, sadece Türkiye’ye değil, Ermenistan’a da doğalgaz satıyor. Ama Türkiye’ye 490 dolara sattığı doğalgaz için Ermenistan 250-300 dolar arasında bir fiyat ödüyor. Tahran bu fiyattan Ermenistan’a yılda 450 milyon metreküp doğalgaz satıyor.
İran yönetimi, Türkiye’ye yüksek fiyatlı doğalgaz satışına gerekçe olarak 1996 yılında imzalanan anlaşmadaki formülü gösteriyor. Ama 25 yıl vadeli anlaşmaya Türkiye daha fazla göz yummak istemiyor. Çünkü Türkiye’nin istediği gibi fiyat 490 dolardan 440 dolara düşürülürse, yıllık indirim 400 milyon dolar olacak. Türkiye İran’dan her yıl ortalama 8 milyar metreküp doğalgaz alıyor. Bunun için yaklaşık 4 milyar dolar ödeme yapılıyor.
Cari açıkta son durum
Enerji bağımlılığını rakamlarla ifade ettikten sonra cari açıktaki son duruma dönelim. Merkez Bankası Şubat ayı cari açığını 11 Nisan Cuma günü açıkladı. Her ne kadar Şubat ayı açığı 3,2 milyar dolar ile 3 milyar dolarlık beklentinin biraz üzerinde gelse de, yıllık cari açık geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 2 milyar dolarlık düşüşle 62 milyar dolar oldu.
Geçen yıl sonunda 65 milyar dolar olan cari açık, bu yıl Ocak ayında 64,15 milyar dolara, Şubat ayı sonunda 62,25 milyar dolara geriledi. Hızlı bir çekilme var.
Böyle giderse Orta Vadeli Programda bu yılın sonunda öngörülen 55,5 milyar dolarlık cari açık hedefi rahat tutturulabilir. Bu hedef, cari açığın GSMH’ya oranının yüzde 6,4’e düşmesi anlamına geliyor. Ekonomi yönetimi OVP hedefinden daha iyi bir performans gösterileceğini ve 50 milyar doların da altına inileceğini düşünüyor.  Böylece cari açığın GSMH’ye oranı da yüzde 6’nın altına inmiş olacak.
Özetle;
2011 yılında 75 milyar dolarla zirve yapan, 2012 yılında 48,9 milyar dolara çekilen, 2013 yılında 65 milyar dolara fırlayan cari açık rakamı, bu yıl iyi niyetli beklentileri besleyecek şekilde aşağı doğru inmeye devam ediyor.
Ama son 4 yıldaki iniş-çıkışlar dikkate alındığında, şimdilik aşağı doğru eğilim olsa da, bunun kalıcı olup-olmayacağını anlamak için bir süre daha izlemek ve yapısal tedbirleri görmek gerekiyor. 

Access the Middle East news and analysis you can trust

Join our community of Middle East readers to experience all of Al-Monitor, including 24/7 news, analyses, memos, reports and newsletters.

Subscribe

Only $100 per year.