HALEP, Suriye — Ardında ölüm ve yıkım bırakarak Suriye’yi kasıp kavuran isyan, bu hafta üçüncü yılını dolduruyor. Halep, 18 aydır vahşi, ayrıştırıcı bir çatışmanın pençesinde. Şehri sadece kontrol noktaları değil, toplumsal ve siyasi fay hatları da bölüyor.
Suriye’deki çatışma, şekilden şekle girerek siyasi değişim talebiyle başlayan kitlesel bir halk hareketinden mezhepsel tınılı bir vekâlet savaşına dönüştü. Çeşitli toplumsal, etnik ve dini dokuların ortak tarih bağlarıyla birbirine bağlanıp iç içe geçtiği rengârenk bir halıya benzeyen bu toprakların her köşesi, savaşın acılarını farklı şekillerde yaşadı.
Bu anlamda Halep, genel Suriye örneğinden ayrılan, belki de benzeri olmayan bir tecrübe yaşıyor. Zira Halep’teki çatışma, diğer bölgelerde olduğu gibi mezhepsel bölünme üzerinden değil, sınıf ve akrabalığa göre oluşmuş toplumsal katmanlar üzerinden sürüyor. İşçi ve köylü kesimler dâhil her kökenden gelen birçok Sünni, milis gruplarında veya gönüllü asker olarak rejim saflarında savaşıyor. Diğer vilayetlerdeki ayrışma, bir zamanlar uyum içinde yaşamış, farklı inançlara sahip bu toplumun tam ortadan ikiye bölünmesi olarak betimlenebilir. Halep’teki ayrışma hatları ise oldukça bulanık.
El Kaide bağlantılı gruplara katılan yabancılar hariç İslamcı veya ana akım asilerin tamamının kırsaldan gelen yoksul Sünnilerden oluştuğunu söylemeye gerek yok. Son derece kozmopolit bir şehir dokusuna sahip olan Halep’te ise büyük Hristiyan, Ermeni ve Kürt azınlıklar vardı. Şehrin zengin Sünni burjuvazisiyle birlikte bu kesimlerin varlığı Halep’i, ülkenin büyük bölümünü sarsan devrimci dalgaya ilk başta bağışık kıldı. Ancak Halep kırsalındaki çoğunluk, başka bölgelerdeki insanlar gibi hâkim düzenden dini ve ekonomik baskı hissediyordu ve kendini ayaklanmayla özdeşleştirdi. Bu tip genellemeler gözlemciye kolaylık sağlayabilir, ama birçok önemli soruya tatminkâr yanıt veremez, sahadaki çatışmanın doğasını da doğru şekilde anlatamaz.
Halep’teki Sünnilerin bölünmesi, açıklanamaz bir olay gibi görünüyor. Suriye’nin ticari başkentinde burjuva Sünnilerin menfaatlerini rejime bağlaması anlaşılabilir. Peki, son dönemde büyük kazanımlar elde eden rejim yanlısı milislerin, daha yoksul Sünni sınıflardan gelmesi gibi çarpıcı bir gerçek nasıl izah edilebilir? Halep kırsalındaki Sünni çoğunluk muhalefete sıkı sıkıya bağlıyken, nasıl oluyor da kimi Sünni kasaba ve köyler – örneğin Cibrin – kararlı bir şekilde rejimin yanında yer alıyor?
Nibol ve Zahra köylerinin neden rejime sadık kaldığını, erkeklerin neden rejim saflarında savaşmak için gönüllü olduğunu anlamak kolay. Zira bu köylerin nüfusu Şii ağırlıklı. Filisin mülteci kampı Nayrab’taki insanlar ise Sünni, ama kamptaki erkekler El Kudüs Tugayları adında kendi milis gücünü kurdu. Bu birlik, Ulusal Savunma Gücü gibi diğer rejim yanlısı milislerle birlikte çarpışıyor. Genellikle Sünnilerden oluşan Ulusal Savunma Gücü’nün mensupları, hem rejim yanlısı köylerden hem de Beri gibi aşiretlerden geliyor. Beri aşiretinin lideri Zeno, isyancıların Halep’e girdiği 2012 yazında kurşun yağmuruna tutularak korkunç bir şekilde infaz edilmişti. Bu milisler, isyancılar Halep Havaalanı’ndan Marceh’e doğru itilirken ön saflarda çarpışmıştı. İlginçtir ki tıpkı Nibol ve Zahra gibi Nayrab Mülteci Kampı da kısa zaman öncesine kadar isyancıların kuşatması altındaydı ve bu da kamptaki öfkeyi körüklemişti. Durumu belki de en makul şekilde izah eden açıklama, bu insanların aşiret ve aile bağlarına duydukları sadakati derin bir milliyetçilik duygusuyla birleştirerek hareket etmesi.
Halep’teki rejim güçlerinde Sünni yoğunluğunu açıklayan bir diğer önemli etmen, 2013’ün başında çıkarılan örneği görülmemiş yönetmelik. Bu yönetmeliğe göre askerlik çağına gelen Halepli erkekler, zorunlu askerliklerini kendi şehirlerinde veya kendi seçecekleri rejim yanlısı bir milis gücünde yapabilirdi. Askerleri mutlaka memleketlerine uzak birliklere gönderen rejim, ilk defa bu kurala istisna getirmiş oldu. Görüldüğü kadarıyla da bu karar işe yaradı. Zira birçok genç, askerden kaçmaktansa görevlerini Halep’te yapmayı tercih etti. Böylece akşamları evlerine gidip kendi yataklarında bile uyuyabildiler ki bu Suriye ordusunda duyulmamış bir olaydı.
Bu sayede Baas Tugayları gibi rejim yanlısı milisler güçlendi. Bu birliklerde görev yapmak hem daha kolay görünüyordu hem de maaşları yüksekti. Dolayısıyla birçok asker bu birliklere yöneldi. Başlarda koyu Baas Partisi yandaşları ve parti üyelerinden oluşan ufak bir silahlı grup olan Baas Tugayları, büyüyerek güçlendi ve seçkin Cumhuriyet Muhafızları’ndan sonra rejimin Halep’teki ikinci en güçlü birimi hâline geldi. Oldukça dikkat çekici ve hassas askeri görevler üstlenen bu birlikler, ne denli yetenekli olduklarını da kanıtladı. En son Halep’in Eski Şehir kesimine yapılan taarruza öncülük ettiler, büyük kayıplar verseler de stratejik bölgeleri ele geçirdiler.
Baas Tugayları, hiç şüphesiz ki askerlik hizmetine ilişkin yeni stratejinin başarısıydı. Ancak bu birim, Suriye savaşına dair mezhepsel anlatının Halep bağlamında ne denli tutarsız olduğunu da gösterdi. Zira Baas Tugayları’nın neredeyse tamamı, Sünnilerden oluşmuştu.
Mahmud Hamandoş isimli genç bir askerin öyküsü, bu durumu çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Cephede gösterdiği olağanüstü cesaret nedeniyle tugayların tanınmış bir ismi hâline gelen 19 yaşındaki Hamandoş, defalarca kuşatılan silah arkadaşlarıyla üstlerini kurtardı. Hamandoş, başına isabet eden bir kurşunla ocak ayında hayatını kaybetti. Öldürüldüğü sırada Baas Tugayları, Eski Şehir’e yeni girmiş ve Farfara bölgesini ele geçirmişti. Askerin şatafatlı cenaze törenine üst düzey yetkililer katıldı. Hamandoş’un en dikkat çekici özelliği, Anadan kasabasından gelmesiydi. Halep’in hemen kuzeyinde yer alan bu kasaba, koyu bir şekilde isyancı yanlısı. Öyle ki isyancıların en kötü şöhretli savaş ağalarından biri olan Ahmed Afaş da bu kasabadan çıkmıştı.
Bir Sünni olan Hamandoş’un öyküsü, istisnai olmaktan uzak. Suriye iç savaşı karmakarışık bir hâl alırken, çatışma hatları da bulanık ve belirsiz. İç savaşlarda sıkça olduğu gibi ayrışma, toplum ve aileleri tam can evinden vuruyor. Size nişan alan kişi, komşunuz, kardeşiniz veya en yakın dostunuz olabilir.