Suriye konulu Cenevre-2 zirvesinin sonucu, ne yazık ki karamsar öngörüleri haklı çıkardı. Hiç şüphesiz İran’ın toplantıya önce davet edilmesi sonra da davetiyenin mantıksız ABD baskısıyla geri çekilmesi fiyaskosu, Cenevre’deki “imkânsız görev”i iki kat imkânsız hâle getirdi. Müzakerelerin birinci turu artık sona erdiğine göre İran’ın Suriye ihtilafının çözümünde oynayabileceği rolü sakin kafayla tekrar ele alabiliriz.
Orta Doğu’da halk hareketleri başlar başlamaz İran, bölgedeki hükümetlere gösteriler karşısında itidalli davranmaya, halkın meşru taleplerini dikkate almaya çağırdı. Suriye de bu anlamda istisna değildi. İranlı yetkililer, Suriyeli yetkililerle yaptıkları görüşmelerde sürekli bu tavsiyelerde bulundu. Ne var ki Suriye’ye devasa para, silah ve radikal militan akışıyla birlikte meselenin doğası değişti. O dönem yaygın olan görüşe göre, Arap Baharı olarak da adlandırılan İslami uyanışın domino etkisinden korkan kimi bölgesel hükümetler, dominonun yönünü Suriye’ye çevirip ülkedeki krizi kanlı bir çatışmaya dönüştürerek onu orada “gömmek” istiyordu.