Yolsuzluk ve rüşvet skandalıyla halihazırda sarsılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şimdi de skandala dönüşme potansiyeli olan başka bir sorunla karşı karşıya. Zira, Türkiye'nin uluslararası alanda gittikçe daha çok dikkat çeken radikal unsurlar da dahil Suriye muhalefetine gizlice silah gönderdiği iddia ediliyor.
Fırsatı kaçırmayan muhalefet partilerinin bazı üyeleri ölçüyü kaçırarak bu ilişkinin Erdoğan ve hükümet üyelerini Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne taşıyacağını bile iddia etti.
Türk güvenlik güçlerinin, Suriye'ye kanunsuz olarak silah taşındığına dair bir ihbar üzerine harekete geçip 19 Aralık'ta durdurduğu tırlar tartışmayı yeniden hararetlendirdi.
Hükümet ise tıpkı 1 Ocak'taki tır vakasında davrandığı gibi davranarak, durdurulan tırların aranmasına izin vermedi. Hükümet söz konusu tırların Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) gizli bir görevinde yer aldığını ve bu nedenle de aranamayacağını söyledi.
Tırlara yönelik jandarma operasyonu ve hükümetin olaya ilişkin ilk tepkisinin ayrıntıları Al-Monitor'un Türkiye'nin Nabzı yazarlarından Fehim Taştekin'in 20 Ocak'taki makalesinde bulunabilir.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 1 Ocak'ta durdurulan tırın Suriyeli Türkmenlere yardım taşıdığını söylemişti. Devlet sırrı kanununa işaret eden Ala, konuya ilişkin daha fazla ayrıntı vermemişti. 19 Ocak'ta durdurulan tırların ne taşıdığına ilişkin ise şu ana kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Lakin basına yansıyan bilgilere göre bu tırların da silah taşıdığı iddia ediliyor.
Kamuoyunun merakı bu sır perdesiyle daha da arttı. Zira pek çok kişi, hükümet üyelerinin belirttiği gibi masumane yardımlar taşınıyorsa tırların aranmasına neden izin verilmediğini sorguluyor.
Hükümetin basit bir arama uygulamasına engel olması, Ankara’nın Suriye'de sadece halktan değil, savcılardan, polisten ve jandarmadan da saklanması gereken gizli bir işin içinde olduğuna dair kamuoyu şüphelerini arttırmaktan başka bir şeye yaramıyor.
Araştırmalar, Türkiye'nin Suriye'deki krizin içine çekilmesinden endişelenenlerin sayısının gittikçe arttığını gösteriyor. Endişeler tır olaylarıyla daha artarken, bu kaygılar bomba yüklü iki aracın 20 Ocak'ta Bab El Hava sınır kapısında patlayarak, en az 16 kişinin ölümüne yol açmasıyla iyice tırmandı.
Son tır olayı, Cenevre-2 görüşmelerinin hemen öncesinde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Türkiye'nin ülkesindeki teröristlere silah yardımı yaptığını iddia ederek, hükümeti siyaseten zayıflatmaya çalıştığı bir zamanlamada yaşandı.
Yorumcular, Hükümet çevrelerinin böyle bir zamanlamada, Suriye rejimi tarafından binlerce muhalife uygulanan sistematik işkenceyi ön plana çıkarmasını bir dikkat dağıtma girişimi olarak değerlendiriyor. Hükümet yanlısı basın ise bu değerlendirmeleri gündeme getiren gazetecilere ateş püskürüyor.
Bu arada Erdoğan Suriye'ye giden tırlara son yapılan operasyonda görev alan jandarma ve yargı mensuplarına çok öfkeli. Erdoğan, tıpkı hükümete karşı yolsuzluk soruşturmasını gerçekleştiren yargı üyeleri gibi son tır operasyonuna katılan yetkilileri de hükümeti düşürmeyi amaçlayan bir senaryonun parçası olmakla suçluyor.
Erdoğan'ın öfkesi resmi ziyaret için Brüksel'e hareketi öncesinde, 20 Aralık'ta yaptığı basın toplantısına da yansıdı. Ankara'daki havaalanında düzenlenen toplantıda Erdoğan'a ana muhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuya ilişkin yorumları soruldu.
Zira Kılıçdaroğlu aynı gün yaptığı açıklamada tırların insani yardım taşıması durumunda içeriğinin gizlenmesinin bir anlamının olmadığını söylemiş ve şöyle konuşmuştu: "Bu TIR’larla silah taşınıyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin uluslararası alanda meşruiyeti tartışılır konuma getiriliyor. (...) MİT’in silah kaçakçılığı yapmak gibi bir görevi yok"
Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na yanıtı da her zamanki gibi sertti: "Bir defa bu ifadeyi kullanan kişi bu ülkenin bir muhalefeti olamaz. (...) Kendi istihbarat teşkilatını dünyaya bu şekilde lanse eden bir insanın vatanseverliğinden ben şüphe ediyorum."
Erdoğan Kılıçdaroğlu'na MİT Kanunu'nun 26. Maddesi'ni okumasını da salık verdi. Bu madde, Başbakanlığa bağlı çalışan MİT üyelerinin Erdoğan'ın talimatıyla gerçekleştirdikleri görevlerden dolayı Başbakanın izni olmaksızın sorgulanamayacağına hükmediyor.
Erdoğan kendisinin izni olmadan hiç bir savcının MİT'in ne taşıdığını sormaya ya da Suriye'ye giden tırlara 19 Ocak'ta yapılana benzer operasyonlar düzenlemeye hakkı olmadığını söyledi. "Bu paralel yapılanmanın işte diğer bir versiyonudur" diyen Erdoğan, bu operasyonun da kendisini devirmeyi amaçlayan komplonun bir parçası olduğunu ima etti.
Gülen hareketini tanımlarken "paralel yapı" tabirini kullanan Erdoğan ve hükümet üyeleri, bu hareketin devletin derinliklerinde örgütlendiğini ve şimdi hükümeti devirmeye çalıştığını iddia ediyor.
Hükümet, iddia edilen bu yapılanmayı devletten tasfiye etmek için 17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından binlerce polis memuru, yargı mensubu ve bürokrata yönelik bir operasyon başlattı. Erdoğan da Brüksel'e hareketi öncesi konuya ilişkin şöyle dedi: "Ne yazık ki burada jandarmamız da kullanılmıştır."
Son tır operasyonunda görev alan savcı ve jandarma komutanlarına yönelik bir soruşturma başlatılacağını da açıklayan Erdoğan tehditkar bir ifadeyle "gereği de bunlarla ilgili yapılacaktır" dedi.
1 Ocak'taki tır operasyonunda görev alan polis memurları ve savcı da olayın basına yansımasının hemen ardından görevlerinden alınarak başka yerlere tayin edilmişti. Son operasyona katılan yetkililerin de aynı kaderi paylaşması bekleniyor.
Bu arada Erdoğan MİT kanunun 26. Maddesi'ne değinerek muhalefete koz verdi. Zira bu maddeye atıfta bulunması MİT'in Suriye'ye yönelik son operasyonlarının Erdoğan'ın talimatıyla gerçekleşmiş olabileceğini gösteriyor. Erdoğan'ın sesi gür çıkan muhaliflerinden CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce de bu fırsatı kaçırmadı.
Hükümetin tırların aranmasına izin vermemesinin Ankara'nın Suriye'deki gruplara silah yardımı yaptığının bir kanıtı olduğunu savunan İnce bunun Türkiye'yi terörü destekleyen ülkeler listesine dahil edeceğini öne sürdü.
İnce şöyle konuştu: "Bu tırları, yasal olmayan biçimde Suriye’ye kadar götürebilirsiniz. Ama bu tırların yolculuğu orada bitmez. Bu, hükümeti ve birçok kamu yöneticisini de savaş suçlusu olarak Lahey Adalet Divanı’na taşır. Böylesi bir durumda yargılanan sadece bu kişiler olmayacaktır, yargılanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olacaktır."
İçerideki bu eleştiriler, yurt dışında Ankara'nın Suriye'de İslamcı grupları silahlandırmak da dahil gizli kapaklı işlere bulaştığına ilişkin inanışla birleşince, Türkiye'nin Cenevre-2 görüşmeleri öncesinde önemli bir rol oynama şansı zayıfladı.
Esad yönetimi ve başlıca destekçileri Moskova ile Tahran'ın da MİT'in operasyonlarına dair iddiaları Ankara'nın Suriye'deki pozisyonunu zayıflatmak için kullanacağı açık. Tır operasyonlarının Ankara'nın, Batı'daki müttefiklerini Suriye konusunda ikna etme şansını azalttığı da aynı ölçüde açık.
Zira bu müttefikler, açıkça Batı ve demokrasi karşıtı olduklarını ilan eden cihatçı grupların Suriye'nin içindeki ilerleyişinden o kadar endişeli ki bu devletlere bağlı istihbarat teşkilatlarının Esad rejimiyle gizli görüşmeler içerisinde oldukları iddia ediliyor.
Her ne kadar Ankara hiç memnun olmasa da Batı, "Suriye'de bildiğimiz şeytan, bilmediğimiz şeytandan yeğdir" şiarını gittikçe daha çok dile getirmeye başlıyor. Büyük resim, halihazırda ülke içindeki yolsuzluk soruşturmasıyla cebelleşen Erdoğan yönetiminin, Suriye'ye ilişkin baş ağrısının da daha fazla artacağını gösteriyor.