İran’la küresel güçler arasında varılan nükleer anlaşmanın ardından Reuters ajansı, isimsiz Rus ve İran kaynaklarına dayandırarak 10 Ocak’ta geçtiği haberde, İran’ın petrol karşılığında Rusya’dan mal almasını öngören bir anlaşmanın görüşüldüğünü bildirdi.
Bilgiyi sızdıran kaynaklara göre, günlük 500 bin varil (yıllık 25 milyon ton) petrole karşılık teçhizat ve mal alımı konusunda mutabakata varılmış. Yani epey büyük bir petrol miktarı söz konusu. Kıyaslayacak olursak, bu miktar Ekvador’un toplam günlük petrol üretimine denk sayılır. Ekvador en küçük üretici olsa da hâlen Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesidir. ABD ve Avrupa Birliği’nin 2011’den beri uyguladığı yaptırımlar sonucunda İran’ın günlük petrol üretimi, 2,5 milyon varilden şu anki 1 milyon seviyesine düştü. Yani İran’ın Rusya ile böyle bir anlaşma yapması, ihracatını yüzde 50 artırması anlamına gelecek.
Sızan bilgilere göre petrolün fiyatı da ayda 1,5 milyar dolar olarak öngörülmüş, yani varil başına yaklaşık 100 dolar ki bu da mevcut piyasa fiyatına denk. Yaptırımların kısmen kaldırılmasıyla İran’ın 7 milyar dolar gelir elde edeceği düşünülürse bu çok daha cazip bir seçeneğe benziyor.
Bu haber, ABD yönetiminin hoşuna gitmedi. Zira İranlılar petrol satmaya yönelik herhangi bir görüşme yürütmediklerini iddia etmişti. Ancak bunun ardından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında görüşmeler olmuştu. Moskova’dan ne bir resmi yalanlama ne de doğrulama geldi. Ancak Moskova, ABD’yle Avrupa Birliği’nin uyguladığı yaptırımlarda yer almadığını, dolayısıyla herhangi bir ihlalden söz edilemeyeceğini belirtti. Yani buna göre Rusya’nın dilediği gibi hareket etmesi serbest.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 16 Ocak’ta Moskova’ya gelerek hem Lavrov hem Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüştü. Taraflar, Rusya’yla İran arasında ekonomik iş birliğinin artacağından açıkça söz etti. “Saklayacak bir şeyimiz yok.” diyen Lavrov, gözlemcilerin merakını iyice körükledi.
Zarif ise Russia 24’de yayımlanan mülakatında şöyle konuştu: “Uzun yıllara dayanan bir ilişkimiz var. Bu ilişkimiz, söylenti ve spekülasyona yol açan bu konulardan çok daha kapsamlıdır. Rusya’yla İran her zaman ekonomik ilişki içinde olmuştur ve olmaya da devam edecek.” Ancak, petrol anlaşmasına dair hiçbir resmi açıklama yapılmadı.
Bu arada, Rus Kommersant gazetesine konuşan isimsiz bir Rus hükümet kaynağı, Rusya’yla İran arasında görüşmelerin yapıldığını doğruladı. Kaynağın verdiği bilgiye göre, petrol karşılığı mal takası fikri, Putin’in yeni İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yle eylülde Bişkek’te yaptığı ilk görüşmesinde ortaya çıkmış. Spesifik öneriler ise daha sonra, özellikle Lavrov’un aralıktaki Tahran ziyareti sırasında bakanlık memurları tarafından görüşülmüş.
Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak’a göre, petrol karşılığı mal takasına ilişkin herhangi bir anlaşma olmasa da “Rusya’nın İran’a hammadde ve mal tedarik etmesine bir engel yok.” Novak, devamında şunları kaydediyor: “Moskova’yla Tahran arasında ticaretin artırılabilmesi için Rus rublesiyle ya da yaptırımlara katılmayan başka ülkelerin para birimleriyle işlem yapılmasını mümkün kılacak mekanizmaların oluşturulması lazım.”
Bu tip bir anlaşmada yer alması beklenen Rus petrol şirketleri Zarubezhneft, Gazprom Neft, LUKOIL ve Rosneft görüşmelerde ve iddia edilen takasta yer almadıklarını kesin bir dille açıkladı. Şirketlere inanacak olursak, tüm görüşmelerin hükümet yetkilileri düzeyinde sadece ön temas şeklinde cereyan etmiş olması, bu yetkililerin de konuyu basına sızdırarak blöf yapmış olması lazım. Buna niçin ihtiyaç duyulmuş olabilir?
Petrol anlaşması hayata geçsin veya geçmesin, bu hikâyenin sırf siyasi getirisine bakacak olursak Rusya, Orta Doğu’da kilit bir oyuncu olduğunu bir kez daha göstererek kimi dış politika sorunlarını çözmeye çalışıyor. Rusya, Suudi Arabistan’ın sinirlerini hoplatıyor ve ekonomik çıkarları göz ardı edildiği takdirde, Batı’ya aldırmadan İran’la anlaşmaya hazır olduğu mesajını veriyor. Enerji ekonomisi bakımından ise bu oyun riskli olmakla birlikte Rusya açısından oynamaya değer.
Öncelikle şunun altını çizmek gerekir: İran üzerindeki tüm yaptırımların kalktığı, İran’ın dünya petrol ve gaz pazarına engelsiz ulaştığı bir senaryo, bütçe gelirinin yarısını gaz ve petrolden sağlayan Rusya için tam bir felaket olur.
Dünya pazarları şu an zaten istikrarsız. Bunun sebebi, ekonomik durgunluk, hidrokarbon talep artışının zayıf olması -hatta bazı bölgelerde düşmesi-, Kuzey Amerika’daki kaya petrolü ve kaya gazı patlaması ve ayrıca kısa süre içinde Irak, Libya ve Brezilya gibi ciddi rakiplerin petrol pazarına; Avustralya, ABD, Kanada ve Doğu Afrika’nın ise gaz pazarına girecek olması. Tüm bu etmenler, daha şimdiden Rusya’nın pazar payının azalmasına, gaz ve petrol fiyatlarında düşme riskine işaret ediyor.
Bunun yanı sıra, İran Petrol Bakanı Bican Zanganeh’in aralık 2013’te yaptırımlar henüz hafifletilmemişken söylediği sözleri hatırlamak gerekir. Bakan, OPEC kotalarına rağmen İran’ın fiyat savaşına girmeye hazır olduğunu belirtmişti. Yani İran, fiyatlar düşecek olsa da üretimi artırma niyetini ilan etmiş oldu. Zanganeh, “Petrol fiyatı 20 dolara düşse bile günlük 4 milyon varile çıkacağız.” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, fiyatların bu denli düşük bir seviyeye geleceğine pek ihtimal vermiyor. Ancak fiyatların düşmesi bir yana, fiyatların artmaması bile şu an Rus ekonomisi için bir tehdit. Varil başına 100 dolar devlet bütçesini ancak dengeliyor. Dolayısıyla dev, ucuz petrol sahalarına sahip olan İran’ın yakın gelecekte pazara girmesi, Rusya Federasyonu için pratikte ihracat gelirlerinin düşmesi anlamına gelecek.
Doğal olarak, Orta Doğu’da önemli bir oyuncu olmanın, Suudileri sıkıştırmanın, Batı’dan bağımsız siyaset izlemenin bir bedeli var. Ancak bu bedel Rusya için fazlasıyla yüksek. 2000-2008 dönemindeki ortalama yüzde 6-7’lik büyüme oranlarından sonra 2013’te sadece yüzde 1,4’lük bir büyüme kaydeden Rusya, ekonomik refah ve bütçe gelirinin itici gücünü riske atamaz.
Ancak Rusya, bir takas anlaşması müzakere ederek durumu yönlendirip kontrol etme açısından bir miktar kaldıraç gücü elde edebilir. Zira bölge, Rusya’nın ortaklarına nasıl arka çıktığını, nasıl bağımsız bir çizgi izlediğini görecek, Rusya’nın kontrolü dışında yaptırımlar uzatılacak olsa bile. Ne de olsa Cenevre’de varılan anlaşma son derece kaygan bir zeminde duruyor ve daha ziyade bir tecil dönemi, bir deneme süresi anlamına geliyor. İran başarısız olursa bu Rusya’nın hatası mı? Moskova yardım etmek için ne çok uğraşmıştı!
Bu, bir “kazan-kazan” durumu. Müzakereler başarılı olur da anlaşma hayata geçerse Rusya, en azından başlangıçta İran’ın üretim fazlası petrolünü soğurup pazar dışında tutacak, bu petrolü de muhtemelen henüz çıkarılmamış Rus petrolünün yerine doğrudan Çin’e gönderecek. Çin’e taahhüt edilen ama tedariki zor olan miktarların kısa ve orta vadede bu şekilde karşılanması, Rosneft’in işine gelebilir. Ancak varil başına 100 dolar ödeyip üzerine de taşıma masrafını karşılamak Rosneft’in kâr marjını eritebilir. Kâr marjının korunması için petrol karşılığında İran’a tedarik edilecek malların piyasaya göre fiyatlandırılmaması gerekecek.
Ayrıca, Çin bu hikâyeden pek hoşlanmayabilir. Çin, yaptırımlara rağmen İran’dan zaten petrol alıyor. Rusya’dan da petrol almasının sebebi, tedarik kaynaklarını çeşitlendirip enerji güvenliğini artırmak ve Körfez’de yaşanacak herhangi bir istikrarsızlığa kurban gitmemek.
Söz konusu petrol prensipte Avrupa’ya da gönderilebilir, böylece boşta kalan Batı Sibirya petrolü de Çin’e gönderilir. Ancak bu, yine sadece kısa vadeli bir manevra olarak işe yarayabilir. Zira anlaşma, uzun vadede ek bütçe geliri yaratma bakımından Rusya için kârlı olmayacak.
Kaldı ki 25 milyon tonluk miktar da aşırı. Rosneft’in Çin’le olan ihracat sözleşmelerinin toplam miktarı, yıllık ortalama 30 milyon tona tekabül ediyor. Rusya Çin’le alışverişinden elde ettiği kârı tamamen gözden mi çıkaracak? Bu olası görünmüyor. Fakat yıllık 5-10 milyon ton, bir veya iki yıllığına idare edilebilir.
Öte yandan Rusya, yaptırımlar kalktığında İran pazarını kaybetmek istemiyor. Zira Batılı şirketler, İran’da iş yapmak için sıraya girecek. İran’ın şu an para, mal ve teknolojiye ihtiyacı var. Bu da şu anlama geliyor ki Rusya siyasi avantajını kullanarak İran tüketici pazarında yer edinmek ve belki de İran’ın yukarı pazarlarına girmek için bulunmaz bir fırsata sahip. Tek sorun şu ki İran, ödeme olarak sadece petrol sunabiliyor ya da Rusya’nın gelecekteki projelerde yer alacağına dair söz verebiliyor.
“Ekonomik iş birliğini genişletme” fikri, ihtimal olarak ortada. Rusya, İran’a gıda ve teçhizat satmakta beis görmez, ama 18 milyar dolarlık bir paket oluşturmak için buna muhtemelen silah ve nükleer teknoloji de katar. Böyle bir durum, yaptırımların kaldırılması sürecini yavaşlatabilir.
ABD’yle Avrupa Birliği, 20 Ocak’ta İran’ın yüzde 20 uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasına karşılık kimi yaptırımların askıya alındığını açıkladı. Rusya’nın teçhizat tedarik etmesi bu durumu değiştirebilir.
Teçhizat ve başka ürünlerin satışından gelecek ilave gelir ve Rus şirketlerinin İran’da büyük projelere katılımı, petrol ve gaz pazarında oluşacak olası gelir kaybını telafi etmesi zor. Kaldı ki Rus petrol ve gaz şirketlerinin İran’da iş yapma girişimleri, hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştı. Ayrıca, İran’ın kendine özgü yeraltı kaynakları düzenlemeleri ile geri alım sözleşmeleri de Rus yatırımcılarına pek cazip gelmiyor.
Dolayısıyla, Rusya oldukça çetrefilli bir oyun oynamak durumunda. Çok muhtemeldir ki bir takım ön görüşmeler yapıldı ve Rusya, İran’la çeşitli alışveriş seçeneklerini değerlendirmeye aldı. Fakat anlaşmaya dair bilgi kamuoyuna yansıyınca, konu kontrolden çıktı ve muhtemelen başta tarafların bile atfetmediği boyutta bir önem kazandı. Öyle ki petrol anlaşmasına ilişkin görüşmeler hiç yapılmamış olsa dahi Rusya bunları icat etse iyi eder.