Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki en büyük krize yol açan büyük yolsuzluk soruşturması Ankara'nın Washington ile ilişkilerini de etkilemeye başlamıştı. İki ülke arasındaki kriz tehlikesi yoğun diplomatik temaslar sayesinde şimdilik atlatılırken, Batılı diplomatlar ABD tarafında Erdoğan'a yönelik sabrın azaldığını söylüyor. Zira ABD’li yetkililer Erdoğan'ın bu minvalde devam etmesi halinde bunun Türkiye ile ilişkilere çok kötü yansımalarının olacağı tehdidinde bulunuyor.
Siyasette diplomatik kibarlığı ve hassasiyeti pek önemsemeyen Erdoğan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone’yi hedef alan haberleri gündeme taşımaktan çekinmedi. Büyükelçiyi isim vermeden provakatif eylemler içinde olmakla suçlayan Erdoğan onu ülkesine geri göndermekle tehdit etti. Erdoğan'ın bu çıkışı, 17 Aralık'ta manşetlere taşınan yolsuzluk soruşturmasının ardından, dikkatleri hükümetten uzaklaştırmak isteyen iktidar yanlısı basının birlik halinde büyükelçiyi hedef almasının ardından geldi. Akşam, Star ve Yeni Şafak gazeteleri 17 Aralık'tan günler sonra, 21 Aralık'taki manşetleriyle dört bakanı şaibede bırakan yolsuzluk soruşturmasından dolayı Washington'u suçladı.
Washington'un, Halk Bankası aracılığıyla İran'dan altın karşılığında petrol satın alarak Tahran'a yönelik ambargoyu delen Türkiye'ye tepkili olduğu söylendi. Rüşvet almaktan tutuklanan Halk Bankası'nın Genel Müdürü ise evindeki bir ayakkabı kutusunda milyonlarca doların bulunmasının ardından mahkemeye çıktı.
Bahsi geçen gazetelerin iddialarına göre, Ricciardone skandalın ortaya çıktığı gün Ankara'daki bir Avrupa Birliği büyükelçisine Washington'un Türkiye'yi İran'la ilişkisini kesmesi konusunda uyardığını söylemiş ve şöyle demiş: "Bizi dinlemediler. Şimdi bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz."
İçine düştüğü her siyasi zorluk karşısında gündeme getirdiği alışıldık suçlamaları bir kez daha yineleyen Erdoğan bu durumun ülke içinde de uzantıları bulunan uluslararası güçlerin Türkiye'ye yönelik bir komplosu olduğunu iddia etti. Bu suçlamalara her zaman dahil edilen ABD ve İsrail de payını aldı. Nitekim Star gazetesi soruşturmanın ortaya çıkmasından günler sonra olanların arkasında Erdoğan ve hükümetinin altını oymak isteyen Mossad olduğunu iddia etti.
İki bakan oğlunun tutuklu birinin ise tutuksuz olarak yargılandığı büyük yolsuzluk soruşturmasına ilişkin gelişmeler halen sürüyor ve Al-Monitor'un Türkiye'nin Nabzı Bölümü skandala ilişkin her türlü ayrıntıyı haberleştiriyor.
Erdoğan'ın hükümet yanlısı basında çıkan haberlere doğruluğunu sorgulamadan güvenmesi de bu haberlerin arkasında hükümet çevrelerinin olduğuna ilişkin şüpheleri güçlendirdi. Zira, Erdoğan hafta sonu Samsun'da gerçekleştirdiği mitingde ABD'li Büyükelçi'ye oldukça suçlayıcı bir dille çıkışarak şöyle konuştu: "İşte son günlerde bakınız çok enteresan, büyükelçiler bazı provakatif eylemlerin içerisine giriyorlar. Ben onlara Samsun'dan sesleniyorum; İşinizi yapın. Eğer görev alanınızın dışına çıkarsanız, bu hükümetlerimizin yetki alanında olan yere kadar gider, biz sizleri ülkemizde tutmaya da mecbur değiliz.”
Konuşmasında ismini vermese de Erdoğan'ın sözlerinin adresinin Ricciardone olduğuna ilişkin şüphe yoktu. Ricciardone de bu açıklamalara yanıt vermekte gecikmedi. İyi derecede Türkçe bilen Büyükelçi, Büyükelçiliğin Twitter hesabından yaptığı açıklamada söylendiği gibi AB Büyükelçileriyle her hangi bir toplantıya katılmadığını ve bu tür iddiaların iftira olduğunu bildirdi. Ricciardone sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiç kimse ABD-Türkiye ilişkilerini asılsız iddialarla tehlikeye atmamalıdır." Bu sözler pek çok kişi tarafından Erdoğan'a yönelik bir yanıt olarak değerlendirildi. Ricciardone ABD ve Türkiye arasındaki “dostluk ve iş birliğinin iki ülke için de hayati öneme sahip" olduğunu sözlerine ekledi.
ABD'li yetkililerin sadece Erdoğan'a değil diğer bazı üst düzey AKP üyelerine de tepkili olduğu bildiriliyor. Zira AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu da Ricciardone'ye ilişkin iddiaların basına yansıdığı gün büyükelçiyi müstemleke valisi gibi davranmakla suçladı ve şöyle dedi: "Kendisinin de bir müstemleke valisi olmadığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye, içerisinde hilelerle ve entrikalarla huzuru bozulacak ve istikrarı ortadan kaldırılabilecek bir ülke değildir. Ve yine kendisine şunu hatırlatmak isterim; yakın tarihte Amerika dünyanın her noktasında, Vietnam dahil, Afganistan dahil, Irak dahil, hatta Mısır'da girdiği kumpas dahil, yapmış olduğu rezilliklerin hâlâ tarihsel nemi kurumamıştır."
Ricciardone konuya ilişkin başka bir açıklama yapmadı. Türk Dışişleri Bakanlığı ise Ricciardone'nin Tweetlerine ilişkin kısa bir açıklama yayımlayarak, Büyükelçinin beyanlarının Bakanlığı tatmin ettiğini ve Büyükelçinin bilgisine başvurulmak üzere Bakanlığa davet edilmeyeceğini duyurdu.
Hükümet yanlısı basında çıkan bu iddialar hem Ankara hem de Washington tarafından çürütüldü. Nitekim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ABD'li muhatabı John Kerry arasındaki son telefon görüşmesi Suriye, İran ve Irak kadar Ricciardone'ye atfedilen beyanlarla da ilgili olmalı. Al-Monitor'un ulaştığı Batılı kaynaklar ise ABD'nin Türk hükümetinden ve AKP'nin üst düzey isimlerinden gelen asılsız iddialara alışkın olduğunu, ancak yine de bu tür iddiaların Türkiye'nin dış politikasından tümüyle memnun olmayan Washington’da sabır sınırlarını zorlamaya başladığını belirtti.
Bu elbette Erdoğan'ın Ricciardone'ye yönelik ilk çıkışı değil. Erdoğan, Ricciardone'yi Ocak 2011'de göreve başlamasından kısa bir süre sonra da basın özgürlüğüne ilişkin eleştirel açıklamaları nedeniyle hedef almıştı. Yani atanan elçinin "Türkiye'den pek haberdar" olmadığını söyleyen Erdoğan, Ricciardone’yi "acemi" diye nitelemişti. Erdoğan bu yaz ise Gezi Parkı protestolarının arkasında olduğunu iddia ettiği "uluslararası faiz lobisine" ABD’yi de dahil ederek, Washington'a tepki göstermişti. Erdoğan'ın bu açıklamalarının ardından Obama yönetimi protestoların bastırılma biçimine dair eleştirilerini dile getirmişti. Erdoğan'ın Mısır'daki darbeden İsrail'i sorumlu tutması ise Washington'u daha da öfkelendirmiş ve bu konuya ilişkin rahatsızlık resmi bir açıklamayla açıkça ifade edilmişti.
Öte yandan Türk basınında ABD'li yetkililere atfen çıkan haberler de Batılı diplomatların dile getirdiği ve Washington'un Erdoğan'a yönelik sabrının azaldığı yönündeki değerlendirmeleri doğrular nitelikte.Hürriyet gazetesinin Washington temsilcisi Tolga Tanış'a konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, Türkiye ile gerginliği daha fazla arttırmak istemediklerini, zira bu gerginliğin ilişkilere olumsuz yansımalarının olacağını söyledi. 24 Aralık'taki habere göre, yetkili Washington'un Büyükelçiye yönelik bu tür saldırılara göz yummayacağını vurgulayarak, bu haberlerin halihazırda Türkiye'de yüksek olan Amerikan karşıtlığını daha fazla tetikleyebileceğine ilişkin kaygılarını da dile getirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcülerinden Noel Clay'in açıklamalarına da yer veren Hürriyet haberine göre, Büyükelçiye ilişkin haberlerden duyulan rahatsızlığı ifade eden sözcü şöyle konuştu: “Türk medyasının bazı unsurları tarafından büyükelçimize, uluslararası medya temsilcilerine ve Amerikalı birey ve zümrelere yönelik devam eden yanlış ve karalayıcı saldırıları son derece rahatsız edici buluyoruz. Umarız, Türk hükümeti bu saldırıları doğru kabul etmez ve kınar ve hayati ölçüde önemli olan ilişkimizi partizan politik çabalardan sıyırır.” Aynı gün Vatan gazetesine konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili de öfkeli açıklamalarda bulundu. Bu tür haberlerin ilişkilere zarar verebileceğini kaydeden yetkili, Ankara’nın bu haberleri kınayarak, iki ülke arasında hayati öneme haiz ilişkilere zarar vermeye yönelik çabalara karşı koymasını beklediklerini söyledi.
Erdoğan'ın sakinleşerek, Washington'dan gelen bu açıklamaları dikkate alıp almayacağı henüz net değil. Zira yolsuzluk soruşturması, Erdoğan'ı yaklaşan yerel seçimlerin hemen öncesinde ve beklenmedik bir şekilde siyaseten çaresiz bir durumda bıraktı. Lakin, net olan bir şey var ki o da şu: Bu skandal, soruşturmaya yaklaşımı AB tarafından halihazırda eleştirilen Erdoğan için, hem içeride hem de dışarıda büyük bir soruna yol açacak, üstelik olabilecek en kötü zamanlamada...