Türkiye'de her yıl sosyal bilimler alanında binlerce yüksek lisans ve doktora tezi yazılıyor. Yüksek Öğrenim Kurumunun bütün bu tezlerin konu ve başlıklarını içeren bir elektronik bankası var. Eğer bu bilgi bankasında Türkiye'de Ermeni soykırımı üzerine kaç tane ve hangi başlıkla tez yazılmıştır diye bir arama yapacak olursanız, oldukça ilginç bir sonuçla karşılaşıyorsunuz. Ermeni soykırımı üzerine yazılmış sadece dört tane tez var ve bu tezlerin dördü de, başlıklarından hemen anlaşılabileceği üzere Türkiye’nin resmi tezlerini yansıtıyorlar.
Tezlerin başlıkları şöyle: 1) Armenian genocide claims in view of International Law 2) The importance of pressure groups, lobby activities within the context of the so-called Armenian genocide 3) Turkish-Armenian relations in the history and the impact of Armenian genocide claims on Turkey’s European Union membership process 4) Armenian genocide claims in International Law.
Türkiye üniversitelerinde Ermeni soykırımı başlığıyla üretilen tezlerin toplamı bu kadar. Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Türkiye'nin resmi tarih görüşü dışında bir tez kaleme almak, örneğin 1915’in bir soykırım olduğunu anlatacak bir çalışma yapmak isteyen hiç bir akademisyen bulunmuyor mu Türkiye'de? Yoksa bu konuda da işi şansa bırakmayacak bir devlet mekanizması mı işliyor?
Haftalık yayın yapan Türkçe-Ermenice Agos gazetesinin 12 Aralık tarihli haberi Ermeni soykırımı üzerine tez yazan akademisyenlerin Türk Tarih Kurumunun yakın takibi altında olduğunu gösteriyor. Agos’un haberine göre Türk Tarih Kurumu Yüksek Öğrenim Kurumundan (YÖK), YÖK başkanı da üniversitelerden Ermeni konusunda tez yazan akademisyenlerin detaylarının kendilerine bildirilmesini istemiş.
Agos’un yayınladığı belgeye göre, YÖK başkanı üniversitelere gönderdiği yazıda “Türk Tarih Kurumunda yapılan çalışmalarda kullanılmak üzere, üniversitenizde Ermeni meselesi alanında çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin isimleri, çalışma başlıkları ve iletişim bilgilerinin” kendilerine iletilmesini istiyordu.
Al-Monitor’da daha önce yazdığım yazıda belirttiğim gibi, Türkiye'de çeşitli hükumet kurumlarında Ermeni soykırımının 100. Yılı olan 2015’e yönelik çeşitli hazırlıklar yapılıyor. Bu hazırlıkları yapanlardan bir tanesi de YÖK’ten bu bilgileri isteyen Türk Tarih Kurumudur. TTK’nın bu bilgileri, kendi yapacağı hazırlıklarda kullanmak için istemiş olması muhtemeldir.
Agos, Tarih Kurumuna bu bilgileri niçin istediklerini sorduğunda bir TTK yetkilisi bu konularda çalışma yürütenlere burs verebileceklerini beyan etmiş. Bunun üzerine Agos 1915’de yaşananları soykırım olarak niteleyen bir teze burs verip vermeyeceklerini sorduğunda, yetkili, kurumun Ermeni soykırımını resmen tanımadığını o yüzden de, böyle bir çalışmaya burs verilmeyebileceğini söylemiş.
Agos, Türk Tarih Kurumunun bu bilgileri istemesinin asıl amacının akademik alanı kontrol etmek ve Ermeni sorunu üzerinde çalışanları fişlemek olduğunu öne sürüyor.
Taraf gazetesinin konuya ilişkin yaptığı haber de Ermeni soykırımı üzerine çalışma yapanların fişlendiği yönündeki görüşü destekliyor.
Taraf gazetesinin konuya ilişkin görüşlerini almak için sorular yönelttiği Boğaziçi Üniversitesinin iki eski rektörü, akademisyenler üzerindeki sansür mekanizmasının nasıl işlediğini gözler önüne seriyor.
Rektörlük yaptığı dönemde YÖK tarafından bilgilendirme isteğiyle yazıların geldiğini belirten Boğaziçi Üniversitesi Eski Rektörü Üstün Ergüder şöyle diyor: "Benim rektörlük yaptığım dönemde YÖK'ten bu tür yazılar gelirdi ama biz bunlara itibar etmezdik. Çünkü bizim akademik özgürlük anlayışımıza uygun değildi. Bu eskiden beri olan bir şey. Hatta 'Türk birliğini savunan tezler yazdırılsın' gibi yazılar da gelirdi... Ben YÖK'ün böyle Ermeni meselesi ile ilgili tez yazanların isim ve bilgilerini istemesini hoş karşılamam."
Yine Boğaziçi Üniversitesinin eski rektörlerinden Prof. Dr. Ayşe Soysal da şunları ifade ediyor: "Bana da Boğaziçi Üniversitesinde rektörlük yaptığım dönemde YÖK'ten aynı yazılar geldi, bu rutindir. YÖK'ten iki türlü yazı gelebilir. Birincisi 'X ya da Y konusunda devletin resmi görüşünü destekleyen araştırmaların yapılmasını destekleyin' şeklinde gelebilir...”
Eski üniversite rektörlerinin sistemin işleyişine ilişkin verdikleri bilgiler, nasıl olup da Ermeni soykırımı konusunda sadece dört tane akademik tez yazıldığını ve bu dördünün de bir biçimde Türkiye’nin resmi tezleriyle uyum içinde olduğunu gösteriyor.
Daha önce Al Monitor’da yayınlanan bir yazımda anlattığım gibi, Türkiye'de gayrimüslimlerin soy kodlarıyla numaralandırılması; hiç bir gayrimüslimin asker, yargıç veya polis olamaması ve yine bu son örmekte olduğu gibi, Türkiye'nin resmi görüşleri dışında Ermeni sorununa ilişkin akademik hiç bir tezin yazılamamış olması, bütün bunlar, belli tabu alanlarının yazılı olmayan ama katı bazı kurallarla çevrelendiğini gösteriyor.
Evet, doğru Türkiye'de sivil toplum alanında ve entelektüel yaşamda Ermeni tabusu yıkılmış durumda. Ama Ermeni soykırımına ilişkin tabu “kamusal” yaşamda bir biçimde devam ediyor. Türk Tarih Kurumunun YÖK’ten Ermeni sorunu üzerinde çalışan akademisyenlere ilişkin bilgi istemesi gibi olaylar kamuoyuna yansıdıkça, Türkiye'nin resmi tezlerinin nasıl üretildiği ve korunduğuna ilişkin bazı bilgiler edinmiş oluyoruz. Bu gördüklerimiz, şüphesiz ki, resmin sadece belli parçalarıdır; Türkiye'nin resmi tezlerinin neden, nasıl ve hangi atmosfer içinde hiç değişmeden kalabildiğini anlayabilmek için ise, bu bilinen ve bilemediğimiz başka parçaların bir araya getirilmesi gerekiyor. Anacak ondan sonradır ki, Türkiye'nin resmi tarih tezlerinin nasıl olup da hiç değişmeden kalabildiğini anlayabiliriz.